Türkiye’nin kurtuluşu toprak reformundan geçer-1

fehmicalmuk@esnafhabertv.com

Mustafa Sarıgül'ün liderliğinde ki Türkiye Değişim Partisi ile birlikte hareket etme kararı alan Demokratik Sol Parti Genel Başkanı Önder Aksakal iç politikadan dış politikaya kadar gelişmeleri yazarımız gazeteci yazar Fehmi Çalmuk'un BBNTürk televizyonunda sunduğu Politik Adam programında konuştu.

Türkiye'nin acilen bir toprak reformu yapması gerektiğini belirten Önder Aksakal 6'lı masa ve HDP ilişkileri konusunda sert açıklamalar yaptı. Aksakal'a göre Türk siyaseti HDP'nin dayatmalarından bir an önce kurtulmalı.

Fehmi Çalmuk'un yaptığı röportaj ilginize sunuyoruz

SOSYAL KONUT PROJESİ İÇERİĞİ İTİBARİ İLE TOPLUMA YARARLI BİR PROJE

Fehmi Çalmuk: Türkiye'nin bugün en çok konuştuğu konu sosyal konut projesi. Demokratik Sol Parti bu projeyi nasıl görüyor? Geç kalmış bir proje mi bu? Türkiye ekonomisine nasıl katkı sağlar?

Önder Aksakal: Teşekkür ederim. Azerbaycan ve Ermenistan sınırında yaşanan bir talihsizlik oldu, bir taciz olayı yaşandı. Ermenistan'ın yine her zamanki karakteristik yapısı gereği ortaya koyduğu davranış belki de başka mecralarda karşımıza çıkar. Çünkü Türkiye çok değişik bir dönemden geçiyor şu anda. Bunu belki önceki programlarımızda da söylemiş olmalıyım, Türkiye üç tarafı denizlerle dört tarafı düşmanlarla dolu bir ülke, çevrili bir ülke. Dolayısıyla küresel emperyalizmin koordine edicileri, organizatörleri Türkiye'yi sıkıştırmak adına bu tip bir görüşmeye bir kez daha yeltenmiş olabilirler diye düşünüyorum. Çok dikkatli politikalar üreterek bu badireyi atlatmamız gerekiyor. 50 tane yurttaş, Azerbaycanlı askerimiz şehit oldular. Ben de buradan tüm Azerbaycan halkına başsağlığı diliyorum. Başta Sayın Cumhurbaşkanı Aliyev olmak üzere Azerbaycan'ın mücadelesinde büyük başarılar temenni ediyorum. Çünkü Türkiye'nin tabii Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı en büyük toplu konut projesi şeklinde bu sunuldu. İlk sunulduğunda sanki şöyle bir algı oluştu; bana öyle geliyor meslek erbabı olarak, sanki konut kira fiyatlarını düşürmek amacıyla devlet 250.000 kişiye bedavadan ev verecekmiş gibi. Çok kolay koşullarda imkanlar yaratarak bile verecekmiş gibi algı yaratıldı. Fakat projenin detayları ortaya çıkmaya başlayınca bunun bizim bildiğimiz bir kooperatif usulü satış olduğu anlaşıldı. Nasıl anlıyoruz? 250.000 konutun arsayı ve işyerlerini bir kenara bırakarak söylüyorum. Yüzde onluk peşin fiyatını düşündüğümüzde yaklaşık 20 milyar liralık bir kaynak ile zaten devlet işe başlıyor. 20 milyar liralık kaynak ciddi bir rakam. Yani 608.000 TL ile 850.000 TL 2+1, 3 + 1 evler. Bunların ortalamasını aldığımızda yaklaşık 700-750 bin TL civarında bir rakam çıkar. Evlerin fiyatı üzerinden şimdi müracaatçılar bunun yüzde onunu peşin. 75.000 lirasını hemen hemen ortalama vermiş olacak. Dolayısıyla bunu 250 binle çarptığımızda yaklaşık 20 milyar TL yani eski parayla 20 katrilyon parayla başlayacak, bu iyi bir para, iyi bir bütçe. Bunun teslim süreci üç yıl olarak belirleniyor. İlk olarak ikinci seneden itibaren birinci etap konutları teslim edilmeye başlanacak. Sorunuzun can alıcı noktasına geldiğimizde bu uygulama kira fiyatları düşürür mü derseniz bence çok etkili olabileceğini zannetmiyorum. Çünkü kira bedelleri, kiralanan gayrimenkulün maliyet değeri ile ya da ederi ile orantılı bir kavram. Yani bilirkişiler bunu çok daha rahat algılayacaktır. İş başına gelenler de tabi çok rahat algılayacaktır. Bir gayrimenkulün kira bedeli o gayrimenkulün kira bedelinin 20 yıllık karşılığına denk gelir. Şimdi siz ekonomide demir, çimento, beton fiyatlarını ve işçiliği düşüremiyorsunuz. Dolayısıyla inşaatın maliyetini de düşüremiyorsunuz, bu durumda kiraların düşmesi ihtimali matematiksel olarak mümkün değil.

Bu projede bile binalar neredeyse ortalama 1 milyon TL'ye denk geliyor. Bunda arsa payı da hariç, bunu devlet kendi olanaklarını kullanarak hazine arazilerini ya da devlete ait olan gayrimenkulleri kullanarak sadece üzerine inşaat yaparak sağlayacak. Onun için belki reel rakamından biraz daha düşük oluyor.

Fehmi Çalmuk: Avantajı nedir?

Önder Aksakal: 240 ay gibi bir zaman diliminde fahiş fiyat artışlarına uğramadan insanların bir ev sahip olmasına olanak sağlayacaktır. Önemli olan buna acil ihtiyacı olan insanlarımızın bir an evvel ev sahibi olmaları.

Fehmi Çalmuk: Kira düşmez dediniz. Peki, konut satışını düşürür mü? Fiyatlar astronomik rakamlar.

Önder Aksakal: Konut ihtiyacı var. İnsanlar doğuyor ve ölüyor. Yani her doğan insan belirli bir yaştan sonra hem ihtiyacı oluyor. Bu durdurulacak bir hadise dolayısıyla dengeler rayına oturamadığı müddetçe konut fiyatlarındaki kiralarda da çok büyük değişiklikler olacağını ben görmüyorum ama proje içeriği itibari ile topluma yararlı bir proje. Zor koşullarda olan insanların zamana yaygın bir strateji ile konut sahibi ya da iş yeri sahibi olmasına olanak sağlayacak.

Fehmi Çalmuk: TOKİ'nin oluşmasında merhum Bülent Ecevit için fikir anlamda çok katkısı olduğunu biliyorum. Eskiden bu yana işte o kooperatif mantığı bu anlamda çok şey. Onun için konuya böyle başladım.

Önder Aksakal: İşte o kooperatif mantığı biliyorsunuz, 12 Eylül darbesinden sonraki ilk sivil hükümetlerin kurulduğu ve dolayısıyla Turgut Özal'ın iktidara geldiği dönemlerde bir kooperatif furyası yaşanmıştı hatırlayacaksınız. O kooperatif furyaları belki birçok insanı ev sahibi yaptı ama birçok dolandırıcılığı ve insanların maddi sıkıntılar içerisine düşmesine sebebiyet verecek bir düzeni de getirdi. İnsanları kooperatiflere karşı ilgisi ve inanılırlığı zayıfladı. Şimdi bu görevin projelerini devlet üstlenmiş olduğu için bir güven olacak. En azından test edilmiş olacak. İnsanlar aylık 2000 küsür liraya da 3000 küsür liralık taksitlerini yine enflasyonun öngördüğü artış oranlarını ödeyecek. Çünkü senede iki defa da zam yapacak. Bu taksitlere her altı ayda bir zam yapılacak. Bunlara bir güvence altında yürütmüş olacak. Belki evin tapusunun kendisine geçmesi anlamında üç senede beş senede geçmeyecek ama sonuçta bu fiyatlarla, maliyetini ödeyerek bir konut sahibi olacak.

DOĞU'DAKİ CEPHEYİ BİRAZ DAHA KARIŞTIRIP TÜRKİYE'NİN DİKKATİNİ YA DA GÜCÜNÜ DAĞITMA STRATEJİSİ OLABİLECEĞİNİ ÖNGÖRÜYORUM

Fehmi Çalmuk: Şimdi siz dış politikaya çok duyarlı bir siyasi partisiniz. Ben açıklamalarınızı okuyorum. Biraz sonra Yunanistan'ı soracağım ama biraz önce emperyalistlerin Türkiye kuşatmasından bahsettiniz. Bu Ermenistan saldırılarına işaret olarak yorumladınız. Yani durduk yere değil. Geçen sene Karabağ'da Azerbaycan büyük bir zafer kazandı. Ermeni ordularını püskürttü. Yıllardır işgal edilmiş topraklarını geri aldı. Ermenistan barış anlaşmasına karşı yine aykırı hareket etti. Size göre Ermenistan ne yapmak istiyor? Ermenistan'ın arkasındaki siz emperyalistler dediniz ama Amerika'nın açıklamasını duyunca, Rusya dışişleri bakanının açıklamasını duyunca ben de ilk açıklamada biraz irkildim.

Önder Aksakal: Ermenistan'ın Rusya'yla bağlantılı olarak hareket ettiği konusunda çok emin değilim. Çünkü gelişmeler oraya çok yansımıyor. Daha çok Fransa ve Amerika'nın etkisinde sürdürülen bir politikası var. Azerbaycan çok güçlü bir mücadele ortaya koyarak ve kardeş devletinin de ona maddi manevi desteğiyle böyle bir başarıyı elde etti, Karabağ'ın işgalden kurtulması sürecinde. Ancak Türkiye doğusunda ve güneydoğusunda bir Kürt devletinin kurulması stratejisiyle mücadele ediliyor bir taraftan. Diğer taraftan Azerbaycan kardeş ülke iki devlet tek bir devlet anlayışıyla bağlı olduğumuz bir ülke. Orayla diplomatik ve ekonomik ilişkileri en üst düzeyde devam ediyor. Batıdan ve güneyden Yunanistan'da ve Avrupa Birliğinde çok ciddi sıkıntılar var. Özellikle Ege adaları konusunda.

Fehmi Çalmuk: Yunanistan'a geleceğiz.

Önder Aksakal: Ben tanımlama anlamında söylüyorum. Bizim karşımıza batımıza dizilmiş 9 tane üssü ile Amerika Birleşik Devletleri var. Üsleri sözde Rusya'ya karşı kurdum diyor ama işin öyle olmadığını herkes de biliyor. Kendileri de biliyor. Biz de biliyoruz. Dolayısıyla Doğu'daki cepheyi biraz daha karıştırıp Türkiye'nin dikkatini ya da gücünü dağıtma stratejisi olabileceğini öngörüyorum. Umarım bu iş çok daha fazla büyümez.

Fehmi Çalmuk: Geçenlerde Sakarya'da Sayın Kılıçdaroğlu bir gaf yaptı, Akdeniz'i de kattı. Malum Bülent Ecevit'in sözleri var. 5 parmak dağlarıyla Ege'nin denizlerine ilişkin. Niyeyse tahrik ve tacizlere devam ediyor.

Önder Aksakal: Evet

ERMENİSTAN OLSUN GEREK YUNANİSTAN OLSUN BİR TAŞERON DEVLET STATÜSÜNDE DURDUKLARI İÇİN HER TÜRLÜ DOLDURUŞA HER TÜRLÜ PROVOKASYONA HAZIR

Fehmi Çalmuk: Türkiye Avrupa Birliği projesinde Rum yönetimine karşı Ecevit'in inanılmaz bir defansı var. Zirveden önce merhum Ecevit restini çekti. Avrupa Birliği ülkeleri buraya geldi. Hep Yunanistan'la bir mücadele içindeydi, cephe geçmişinde de var. Size göre Yunanistan'ın tahrik ve tacizleri neden arttı? Türkiye'yi neye zorluyorlar?

Önder Aksakal: Başından itibaren bir değerlendirme yapacak olursak küresel emperyalizm Ortadoğu bölgesinde bizim de coğrafyamızda yeni bir devlet kurmaya çalışıyor. Bu kolay bir iş değil. 4-5 tane çalıyla kumru yuvası kurulmuyor. Devlet öyle kolay kurulmuyor biliyorsunuz. Buna Bülent Ecevit izin vermediği için zaten 2002'de biliyorsunuz görevden uzaklaştırıldı. Parlamento darmadağın edildi. Ve o dönemde yeni bir iktidar yapısı oluştu. Ondan sonraki Arap bahar dönemlerini düşünün, Kuzey Afrika'dan itibaren başlayan Yemen'e kadar giden Irak'taki Saddam Hüseyin'in yaşadığı sıkıntıları düşünün. Suriye'de yaşananları gözümüzün önüne getirelim. Bu kısa vadede olan bir hadise değil. Küresel emperyalizmin başında Amerika Birleşik Devletleri var. Avrupa Birliği ülkeleri de bizzat bunun içerisinde. NATO'yla da bir anlamda koordine ediliyor. Bizim etrafımızda gerek Ermenistan olsun gerek Yunanistan olsun bir taşeron devlet statüsünde durdukları için her türlü dolduruşa her türlü provokasyona hazır, göreve amade bir yapı arz ediyorlar. Bu sistem de bunları kullanarak Türkiye'yi sıkıştırmaya çalışıyor.

ECEVİT, EMPERYALİST YAPIYA KARŞI ÖZELLİKLE AMERİKA'YA KARŞI TÜRKİYE'NİN MİLLİ DURUŞUNU GÖSTEREN SÖZ SÖYLEDİ

Milliyetçilik konusu Türkiye'de hiçbir parti tarafından tartışılmamalı. Bizim milliyetçilik anlayışımız neresinden bakarsanız bakın; yukarıdan aşağıya, soldan sağa da baksanız Atatürk milliyetçiliğiyle özdeşleşmiş, kafa taşçılığı reddeden bir milliyetçilik anlayışı. Atatürk öyle tanımlamıştır Türkiye toprakları üzerinde, Anadolu toprakları üzerinde bu Cumhuriyet'i kuran ahaliye Türk Devleti'ne verilmiş. Yani bu kadar net, güzel bir tanımı ortaya koymuş. Biraz önce bahsettiniz. Sayın Kılıçdaroğlu milliyetçiliği kendilerine arz ederken bahsettiği söz Bülent Ecevit'in sözü. Sözün içerisinde ilgi yok ama Ecevit o zaman şunları söylemişti, biz milliyetçiliği boş sokak duvarlarına değil, Ege'nin deniz yataklarına, Orta Anadolu'nun haşhaş tarlalarına ve Kıbrıs'ın Beş Parmak Dağları'na yazdık demişti. Bunların her biri emperyalist yapıya karşı özellikle Amerika'ya karşı Türkiye'nin milli duruşunu gösteren olaylardı. Ege Denizi'ndeki kıta sahanlığı hadisesi, Türkiye'ye ait olan adaların korunmasına ilişkin duruşumuz, Kıbrıs'ta Rumlara karşı oradaki yurttaşlarımızı ve soydaşlarımızı koruyup kollama görevimiz.

KÜRESEL EMPERYALİZME KARŞI TÜM SİYASİ PARTİLER BU DURUMDA KOL KOLA GİRMELİ

Fehmi Çalmuk: Yanlış mı anladı? Yanlış mı anlattı?

Önder Aksakal: İçselleştirerek bazı şeyleri söylemek gerekiyor. Ruhen yaşayarak söylemek gerekiyor. O gaftan bahsettiniz. Sakarya Meydan Muharebesi'nin Sakarya'da olmadığın herkes biliyor. Evet, ismi Sakarya Meydan Muharebesi ama olduğu yer Sakarya nehrinin geçtiği Ankara batısında olan bir hadise. Dolayısıyla bunları dış politika için özellikle Türkiye'nin önümüzdeki süreçte artık içine de girmiş olduğumuzu düşündüğüm seçim dönemine ilişkin bütün siyasi partilerin, sadece iktidardaki partinin değil ya da o ittifak içerisinde yer alan partilerin değil, muhalefetteki partilerin tamamının da buna ben HDP'yi de dahil etmek isterim. Eğer gerçekten Türkiye partisi olmak istiyorsa. Çünkü bu topraklar madem ki hepimizin, o zaman küresel emperyalizme karşı tüm siyasi partiler bu durumda kol kola girmeli. Bunu yaparsa eğer karşıdaki düşmanın hareket alanını daraltır, niyetlerini törpüler, caydırıcı bir yapı olduğunu gösterebilir, ama bizde bu konuda bir zafiyet var maalesef.

MUSTAFA KEMAL, SOSYAL DEMOKRATLIĞI REDETMİŞ

Fehmi Çalmuk: Milliyetçilik anlayışı, Sayın Kılıçdaroğlu'nun Sakarya gafı. Ben şöyle bir eksiklik görüyorum. Millî mücadeleyi anlamak Cumhuriyeti anlamaktır. Siyasi partilerin bir kılavuz hazırlaması lazım. Siz burada deneyimli bir politikacısınız, köklü bir siyasi partiniz var ve bu konuda emperyalizme karşı bedel ödemiş bir lideriniz var. Siz bu milli mücadele konusunda ne söylersiniz?

Önder Aksakal: Türkiye Cumhuriyeti Devleti Mustafa Kemal Atatürk'ün öncülüğünde büyük bir ulusal Kurtuluş Savaşı sonrasında kurulmuştur. Bunu herkesin kabullenmesi gerekiyor. Sadece devlet yaşamında değil, insanların özel yaşamında bile, aile ilişkilerinde bile zaman zaman mizahı durumlar olabilir. Bunlar Cumhuriyetimizin varlığına ve oluş gerekçelerine aksi bir görüş halinde tartışılmamalıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir mücadele sonunda kurulmuştur. Ve kuran irade başında Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet Halk Partisi ismine bir parti kurmuş. Bakın, sosyal demokratlığı reddetmiştir, Mustafa Kemal Atatürk. Sosyal demokrat parti kuruluşların hepsinin karşısında durmuş ve kapatmıştır. Sosyal demokrasinin sosyalizm kılıfı giydirilmiş, solculuk elbisesi giyilmiş bir kapitalizm olduğunu, emperyalizmin bir oyunu olduğunu anlatmıştır. Bunun detayları ayrı bir toplantı konusu olabilir ama ben genel çerçevesi itibariyle söylüyorum. Şimdi bugün geldiğimiz noktada Ecevit 1980 tarihi itibariyle Halk Partisi genel başkanlığından ayrıldı. 42 sene önce.

BUGÜNKÜ ECEVİT'LE CHP'Yİ ÖZDEŞLEŞTİRMEYE KALKMANIN HİÇ KİMSENİN BİR FAYDASI YOK. MİLLETİN AKLIYLA ALAY ETMEYE DE GEREK YOK.

Fehmi Çalmuk: Ayrılmak zorunda kaldı.

Önder Aksakal: Ecevit her zaman darbelere karşı çıkmıştır. Hatırlarsınız 1972 muhtırasında Nihat Erim'in CHP'den istifa ettirilip bağımsız başbakan yapılmasına rahmetli İnönü rıza gösterdi diye genel sekreterlikten istifa etmiş ve o süreçten sonra CHP genel başkanı olmuştur. 12 Eylül'de yine liderlerin konuşma yasaklarına direndiği için mahkemelere sürünmüştür, hapishanelere atılmıştır. O dönemde kendisine CHP'nin diğer yöneticileri mesafeli durduğu için artık o defteri kapatmıştır. Şimdi bugünkü Ecevit'le CHP'yi özdeşleştirmeye kalkmanın hiç kimseye bir faydası yok. Milletin aklıyla alay etmeye de gerek yok. Ben hadiseyi şuraya getirmek istiyorum, bugünkü CHP yapısında Sayın Kılıçdaroğlu'nun bir söylemi var. Bu çok önemlidir. Bizim iki kırmızı çizgimiz var. Bir vatan, iki bayrak. O zaman Cumhuriyet'i kuran iradenin 6 tane kırmızı çizgisi vardı. Cumhuriyetçilik bir kırmızı çizgiydi. Devletçilik, halkçılık, laiklik devrimcilik. Peki, şimdi laiklik denilen kavram, Bülent Ecevit'in çok değerli bir sözüdür. Laiklik Cumhuriyet'in asil topudur. Vurulduğu anda Cumhuriyet tehlikeye girer der. Neden o zaman bizim sadece 2 tane kırmızı çizgimiz kaldı? Cumhuriyet Halk Partisi adına söylüyorum bunu. Onların söylemi üzerine söylüyorum. Burada bir kırılma olduğu anlaşılıyor. Bugünkü yaklaşımlar itibariyle de yeni bir seçim dönemine girdik. Yeni bir sistemle seçimlere gideceğiz. Ülkeyi yönetecek yeni cumhurbaşkanını bu yeni anayasa kurallar çerçevesinde belirleyeceğiz. Eğer bir ülke, kendi bütünlüğünü bozmaya çalışan bir siyasi yapıya mahkûm kalma haline gelmişse bunu oturup şapkamızı önümüze koyup ciddi ciddi düşünmemiz lazım. Ben bunu şiddetle reddediyorum.

VARSAYALIM Kİ HDP'NİN, %10 OYU VAR. PEKİ, TÜRKİYE'DEKİ İNSANLARIN %90'I NEREDE? ÖLDÜ MÜ BU İNSANLAR?

Fehmi Çalmuk: HDP hakkında söyledikleriniz bu yüzden mi?

Önder Aksakal: Şimdi seçimlerde herkes HDP'nin söylenen, %10'lık barajın altında veya üstünde bir oy oranıyla cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde lazım olan %50+1'i destekleyeceği varsayımıyla hareket ediyor. Varsayalım ki %10 oyu var. Peki, Türkiye'deki %90 insanlar nerede? Öldü mü bu insanlar? Bunun için kafa yormak gerekmiyor mu? Biraz önce de söyledim, devlet yönetiminde eksiklikler, yanlışlıklar olabilir. Politikalarda yanlışlıklar olabilir. Biz de 3,5 sene bu ülkeyi yönettik. 1990'dan itibaren. Ondan önce de devlet yönetiminde bulunduk. Hatasız veya yanlış yapmayan bir hükümet var mıdır sizce? Bugün tartıştığımız konular içerisinde dikkat ederseniz Atatürk'ün bile başında bulunduğu dönemlerde hatalar yapılabilmiş, devlet görevlileri yanlış yapabilmiş. Bunların hepsi bertaraf edilebilir. Ama bizim anlayışımız şu, 'söz konusu vatansa gerisi teferruattır' lafı burada anlam kazanır. Yani biz ekonomi politikalarımızı tartışabiliriz. Millî Eğitim Bakanlığı'nın uygulamalarını tartışabiliriz. Ya da maliye bakanının söylediklerini farklı şekilde değerlendirebiliriz ama, iş Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ülkesi ve devleti noktasında bir tartışma zemini yaratılıyorsa bizim duracağımız yer devletin yanıdır her zaman.

6'LI MASA DENİLEN KAVRAMA DSP'NİN BU ATATÜRK MİLLİYETÇİLİĞİYLE BÖLÜNMEZ BİR BÜTÜN TÜRKİYE ANLAYIŞI ÇOK SABİT OLDUĞU İÇİN ÇAĞRILMADI

Fehmi Çalmuk: CHP, HDP'ye DSP'den daha mı yakın? Genel itibariye baktığımızda bir partiniz var. Sizle beraber siyaset yapmış birçok arkadaşınız var. Ama ben bakıyorum Bülent Ecevit'in ismini ağzına almayan Cumhuriyet Halk Partisi var. Tartışma HDP üzerinden gidiyor. Ama köklü bir siyasi partiyi neredeyse görmezlikten geliyor. Size göre öyle mi? Siz seçimlere girdiniz. Seçimlerde de mi böyle yansıyor?

Önder Aksakal: Kıyaslama noktasında olmak istemem. Biz zaten HDP'yle asla kıyaslanacak bir parti değiliz. Bunu zül sayarım. HDP Türkiye'de icraatları, varlığı ve söylemleri gereğiyle, sadece eylemleri değil, söylemleriyle de örtüşen bir şekilde bölücü terör örgütünün parlamentoda bulunan siyasi partisidir. Dolayısıyla bizim onlarla yan yana sayılmamız zül sayılır. Belki de kurulan 6'lı masa denilen kavrama Demokratik Sol Partinin bu Atatürk milliyetçiliğiyle bölünmez bir bütün Türkiye anlayışı çok sabit olduğu için, çok kararlı olduğu için orada düşünülen stratejilere ayak uyduramayacağız veya uyum gösteremeyeceğimiz düşünülerek çağırılmamış olabiliriz. Bu bir realite çünkü. Bugün tartışılan konu siyasette ve basında 6'lı masada kim cumhurbaşkanı adayı olacak, kim kimi nasıl destekleyecek konuları var. Dolayısıyla DSP'nin buna şiddetle itiraf edeceğini, onlar da muhtemelen biliyorlar. Zaten Sayın Kılıçdaroğlu'nun 2015 seçimlerinden bu yana söylediği bir söz var. CHP varken DSP'ye ne gerek var diyor. Bunu açıkça söylüyor. Kapatsınlar gelsinler bakarız çaresine diyorlar.

Fehmi Çalmuk: Bunu ne gerekçeyle yapacaksınız?

Önder Aksakal: Bilemiyorum. Onlara sorulacak bir soru. Ben sadece bir durumun tespitini ortaya koyuyorum.

Fehmi Çalmuk: DSP'yle benzeşmediğiniz yönleriniz çok fazla.

Önder Aksakal: Biraz önce bahsettiğimiz konular en başında geliyor, tabii ki.

Fehmi Çalmuk: Bulunduğunuz siyasi parti gibi 6'lı masada da siyasi partiler var. Mesela Meral Akşener. Mesela Demokrat Parti. Birçok yerde sizin biraz önce duyurduğunuz ilkeler konusunda refleks, defans gösteriyorlar ve bu tartışmanın içinde varlar. Önceki gün Ankara büyükşehir toplantısı oldu. Sayın Kılıçdaroğlu'yla Meral Hanım yan yana geldi, ilk defa telefon konuşması dışında ama, parti kurma konusunda restleşiyorlar. Şimdi siz bir analiz yaptınız da 6'lı masa ne yapmak istiyor demeden önce şunu söylemek gerekiyor. Şu 6'lı masada sizin gibi düşünenler bu masayı dağıtır mı?

Önder Aksakal: Şimdi masanın bugünkü görüntüsü, bugün içine geldiğimiz noktadan sadece güçlendirilmiş parlamenter sistem rejiminin, düşüncesinin bir ortak paydası haline kaldığı görünüyor. Bunun dışındaki hiçbir konuda o masada oturan liderlerin özel açıklamalarına maalesef rastlayamıyoruz. Yani bir ortak anlayış ortaya koyulamamış. Bunu 1-2 örnekle söylemek istersek, diyelim ki İstanbul Sözleşmesi konusunda bir anlaşmazlık var, ekonomi politikaları üzerine bir anlaşmazlık var. Karma ekonomi modeline mi geçilmeli ya da liberal ekonomi devam etmeli mi? Avrupa Birliği konusunda keza aynı şekilde yaklaşımlar var.

SAYIN AKŞENER'İN, MİLLİ DURUŞUNU DEĞERLİ BULUYORUM

Fehmi Çalmuk: Sığınmacılar konusunda.

Önder Aksakal: Bu konuda örtüşmüş bir politika henüz yok. Burada bir bütünlükten söz etmek mümkün olmayabilir. Sadece bir ortak payda var. O da güçlendirilmiş parlamenter sistem. Bu bir kavram fakat içeriği itibariyle de çok göz dolduran, gönül rahatlatan bir manzara yaşanmıyor. Fakat bugün Sayın Akşener'in, masadaki yapı itibariyle söylüyorum, milli duruşunu değerli bulduğumu ifade etmek isterim. Fakat bazı hadiseler gereğinden fazla uzatılırsa toplum nezdinde de olması gereken değerinde erozyona uğrar. Bunu çok iyi ayarlayabilmek lazım. O masa ortaklık niyetindeyse de o iradeyi ortaya koyabilecek bir birlikteliği henüz sağlayamamış.

Fehmi Çalmuk: Masa kurulduğundan beri tartışılıyor.

Önder Aksakal: Diyarbakır'a Türkiye Kürdistan'ının parçası diyen oldu. Sözde Kürdistan lafı konuşuluyor. Bu konuda masa ortaklarının sadece Sayın Akşener ve Kılıçdaroğlu arasındaki konuşma dışında diğerleri konuşmuyor. Sayın Davutoğlu, Sayın Babacan konuşmuyor.

YARIN: AKŞENER'İN BAHSETTİĞİ KANAAT ÖNDERİ DAVUTOĞLU VE BABACAN OLBİLİR