17 Nisan 1993 tarihinde vefat eden Türkiye Cumhuriyetinin 8. Cumhurbaşkanı ve Malatyalıların hemşehrisi Turgut Özal'ın aramızdan ayrılışın 26. yılı.
O aslında önemli bir bürokrattı. Yetmişli yıllarda siyasi hayata atılmak için denemesi olsa da. (1977 Yılında MSP'den milletvekili adayı oldu kazanamadı. 1979 yılında MHP'den senatör adaylığı teklifini kabul etti. Aday olunacak il konusunda yaşanan sorun nedeniyle vazgeçti) Türkiye onu 24 Ocak 1980 kararlarıyla tanımıştı. 1977'de girdiği seçimde milletvekili, 1979 yılında senatör olamayan Özal çok kısa bir süre sonra girdiği siyaset sahnesinde kurmuş olduğu Anavatan Partisinin genel başkanı olarak hem başbakan hemde cumhurbaşkanı oldu.
Ülke olarak içinde bulunduğumuz ekonomik kriz nedeniyle geride kalan kırk yıllık süreçte özelliklede 1980 yılları ve günümüzü kıyasladığımızda o dönemde krizden çıkış merkezinin ekonomik bir değişim ve dönüşümle birlikte 12 Eylül döneminin getirdiği siyasi yasakların kalkması ile mümkün olduğunu görüyoruz.
Turgut Özal'la birlikte liberal ekonomiye geçiş ve Özal dönemi maliye politikalarının etkisi ülkemizde muhafazakar siyasetin liberalizm ile tanışmasına neden oldu. Turgut Özal'ın siyasi düşüncesi ekonomi odaklı bir yapıdaydı bu sadece iç politikada değil dış politikada da çok etkin bir şekilde görüldü.
Özal yenidünya düzeninde siyasi başarının ekonomik başarıdan geçtiği çok iyi biliniyordu. Bu nedenle 1983 yılında başbakan olarak göreve geldiğinde çok kısa bir süre içinde din ve vicdan hürriyeti, düşünce ve ifade özgürlüğü ile teşebbüs hürriyeti başta olmak üzere sosyal ve ekonomik yaşamı kısıtlayıcı Türkiye'nin çağdaş dünya ile bütünleşmesinin önündeki engelleri kaldırdı. Göreve geldiği andan itibaren almış olduğu radikal kararlarla ihracat başta olmak üzere birçok ekonomik konuda yenilikler yaptı. Türkiye'nin dünyanın gelişmiş ilk on ekonomisi arasında yer alması hedefiyle bilim ve teknoloji başta olmak üzere savunma sanayisinden turizme, sağlıktan otomobile kadar tüm sektörleri kapsayacak yeni teşvik sistemi ile ülke kalkınmasına yeni bir model oluşturmuştur.
Yirminci yüzyıl dünyada sosyal, ekonomik ve siyasal değişim ve dönüşümler yaşanmıştır. Ülkelerin dünyadaki yeri de bu değişim ve dönüşüme göre şekillenmiştir. Bu süreçte Türkiye de devlet ve piyasa ekonomisinin politik ilişkisinde Özal tarafından uygulamaya konulan 24 ocak kararları bir dönüm noktası olmuş bunun sonucunda ekonomik olarak 1980- 1990 yıllar 'Özal Dönemi 'olarak adlandırılmıştır.
Tevazu ve hoşgörü sahibi bir lider olan Özal, Türk Milleti'nin sahip olduğu geleneklerin modern dünyanın gerekleri ile çatışmadan buluşmasını sağlamaya çalışmıştır. Özal toplumun manevi değerlerine kayıtsız kalmayan ve onu asla istismar etmeyen, kendisi ve değerleriyle barışık bir siyasetçiydi. Özal'ın bir başka özelliği de cesur bir düşünce ve aksiyon adamı olmasıdır. Tabuları yıkan reformcu kişiliği ve yenilikçi tavrı ile Türkiye'yi içine kapalı toplum olmaktan çıkarıp, ülkenin ufkunu açmıştır.
1992 yılında haziran ayında toplanan 3. İzmir İktisat Kongresi'nde değişim programını açıklarken 'Türkiye'nin büyük devletler arasında yerini alması müktesep bir haktır. Ciddi hatalar yapmazsak 21. yüzyıl Türk asrı olacaktır.' diyerek Türkiye Cumhuriyetinin 21. yüzyıl hedefini bizlere işaret etmiştir.
Turgut Özal'ın yaklaşık kırk yıl önce ortaya koyduğu 21. yüzyıl ve dünyanın gelişmiş ilk on ülkesi hedefinin Türkiye Cumhuriyetinin yüzüncü yılı olan 2023 yılında yakalamamız bu şartlar artında mümkün görünmemektedir. Çünkü 2000 yılında dünyanın 17. büyük ekonomisi olan Türkiye, aradan geçen 20 yılın sonunda değil ilk ona yaklaşmak 2019 yılında ilk yirmi ülke arasında kalması bile çok zor görünmektedir. (Türkiye 2017 yılında 17. sıra, 2018 yılında 18. sırada yer aldı) Türkiye 2009 yılında dünyada yaşanan Türkiye'yi teğet geçtiği söylenen finansal kriz sonrasında yakalanmış olduğu sıcak para bağımlılığı hastalığının getirmiş olduğu sonucun etkisinde ekonomik bir kriz yaşamaktadır. Yanlış yatırım ve üretim politikaları başta olmak üzere; yüksek enflasyon, yüksek işsizlik, yüksek faiz, yüksek kur, yüksek bütçe ve cari açık bu krizi tetiklemektedir.
Aradan geçen kırk yılın sonunda tekrar başa dönüyorsak eğer başta Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Türkiye'yi tüm zorluklar içinde 2. Dünya savaşına sokmayan İsmet Paşa olmak üzere Turgut Özal gibi devlet adamlarını çok doğru anlamamız, onlara saygı ve şükran duymamız bizler için bir görev olmalıdır.
Bu gün için ekonomik ve sosyal yaşam olarak Türkiye'nin önündeki en büyük engel adil bir yargı sistemi için hukukun üstünlüğü, adil bir vergi sistemi ve gelir dağılımında eşitlik, eğitimde adalet ve fırsat eşitliği ile düşünce ve ifade özgürlüğü konusundaki yapılması gereken yapısal reformlardır. Bu nedenle Turgut Özal düşüncesinde ekonomi ve siyaset; içte ve dışta ekonomik olarak güçlü ve özgür olmakla birlikte halkına güvenen yapısal sorunların çözümü için reformist bir siyasi yönetim anlayışıyla mümkün olacaktır.
2018 yılında Malatya da Turgut Özal adına kurulan üniversite tarafından bu yıl ilk kez 17 Nisan tarihinde Turgut Özal'ı anma etkinliğinin düzenlenmesini takdirle karşılıyorum. Bu bugünden sonra Turgut Özal'ı anma etkinliklerin 'Turgut Özal'ın siyasi kişiliğinde ekonomi ve maliye politikaları' konu sempozyumlar şeklinde düzenlenmesi Turgut Özal'ı anlamak ve gelecek nesillere yaşatmak acısından önem arz edecektir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin 8. Cumhurbaşkanı Merhum Turgut Özal'ı rahmet ve şükran ile anıyoruz. Ruhları şad mekanları cennet olsun.