TOPLUMDA  LİYAKAT

                             

Topluma karşı sorumluluklarımız insanoğlu var olan imkanları geliştikçe büyüdüğü gerçektir. Elbet her şeyin başında karşılıklı haklarımıza saygı ve birbirimizi sevmek olmazsa olmazımızdır. Her daim fert ve toplum haklarına yönelik tüm haksızlık çeşitleri yasaklanmıştır ki, toplum menfaatlerini kişisel çıkarları için kullanma, görevi kötüye kullanma, rüşvet ve faiz almak, başarılamayacak işleri pozitif çevresine algılamak, kamu veya şahıs menkullerini zimmetine geçirmek, karaborsacılık yapmak, ticarette hilekarlık yapmak yani kısaca topluma zarar veren yüz kızartıcı tüm eylemler liyakat sahibinin tasvip edemeyeceği hareketlerdir.
 

Geçmiş tarihimizde de görülebileceği gibi “Hiçbir kuş yüzmeye, hiçbir balıkta uçmaya zorlanmaz.” misali daim insanın kabiliyetince küçüklükten yetiştirilerek kendine ve toplumuna en verimli şekilde faydalı olunmasına destek ve teşvik verilmelidir.  Bugünümüzde istenmeyen birçok uygunsuz hal ve hareketlere maruz bırakılmamız tesadüf değildir. İnsanın bilhassa önce yaradanına olmak üzere, kendisine, ailesine, komşularına ve topluma karşı sorumlulukları vardır. Topluma bahşedilmiş olan nimetler ve imkanlar, ihtiyaca göre en uygun şekilde kullanılmalı, ihtiyaç ölçülerine göre gereken yerlere, gerektiği kadar kullandırılarak uzman liyakat sahibi insanlarca denetim ve gözetimi sağlanılmalıdır.
 

Ülkelerin gelişmesi ve mamur hale gelebilmesi ancak o ülkenin halkının üretmesine bağlıdır ki, refah ve bolluğun yaygınlaşmasıyla kişiler cömert, tok gözlü ve güvenilir olur. Liyakatli insanların yetiştirilmesi Devletlerin öncelikli talebi olmalıdır. En iyi derecede eğitim ve öğretim sağlayabilecek kurumların açılarak branşında uzman insanlara emanet edilerek yetiştirilen insanlarımızın Devletine, toplumuna nerede, ne zaman, ne şekilde faydalı olabileceği öğretilmelidir. Elbet toplumun gelişmesi için çalışmak bir görev olmakla birlikte, devlet sektörü, özel sektör vb. diğer kuruluşlarda, başarılı olamayacağımız görevlere talip olmamak da erdemliktir.
 

Halkın yanında olduğunu hissettirmek, onların her daim arz ve taleplerini yerine getirebilmenin arzusuyla imkanlar nispetinde hizmetlerde bulunabilmek gereklidir. Hukuki ve ahlaki yeterliliğe sahip olan liyakatli insanların daim seven sevilen, merhamet eden, herkesle hoş geçinen ve kendisiyle hoş geçinilen, toplumla, milletiyle, insanlıkla barışık olandır. Mamafih, niyette, iradede, özde, sözde, fikirde, iş ve davranışlarında doğru ve dürüstlüğe sahip olanlardır.
 

İnsan, yaptığı işte ve sergilediği davranışlarında dürüstlükten ayrılmamalı, işini doğru ve sağlam yapmalı, bunlara tek başına erişemiyorsa konusunda uzman insanları bir araya getirerek ekip kurarak düşünülen fikirleri, projeleri hayata geçirtmelidir. Mesleki bilgi ve ehliyetinin geliştirilmesiyle, toplumun huzur ve mutluluğuna katkıda bulunan liyakatli insanlara sahip çıkılarak daha fazla istifade edilmesi gerekir. Görev ve yetkileri genişletilerek fert ve toplumun istifade ettirilmesi sağlanılmalıdır. Toplumlarda halkın içinde muhakkak bilinçli, uzman, eğitimli ve ihtiyaç sahibi liyakatli insanların ayrıştırılarak sahip çıkılması elzemdir.
 

İnsanlar, kamu görevi, ticaret, ziraat, sanat, sanayi vb. meşru alanlarda çalışarak geçimlerini sağlarken, ülkesinin kalkınmasına ve ilerlemesine de yardımcı olurlar. Elbet istenmeyen görevi kötüye kullanma, sav sava, haksızlıklara boyun eğme, çarçur etme vb. davranışlara fırsat vermeden dürüstçe görevini sürdürebilmekte bu zamanda bir o kadar zordur. Çalışma hayatında meslek, iş ve görevin gerektirdiği bilgi, beceri ve formasyona sahip nitelikli insanların yetiştirilmesi “Ağaç yaşken eğilir.” hepimizin üstüne düşen vazifedir. Dürüstlük ilkesine sahip olamayanlar kısa vadede haksız ve geçici yararlar ile yalancı mutluluklar sağlar gözükse de, uzun vadede bu tür çalışmalar şahısları ve toplumları geri dönüş telafisi olmayan felaketlerle karşı karşıya getireceği bilinmelidir.