Genel olarak sürdürülebilirlik, çevreyi konu alarak, arz ve talebin sağlıklı olarak oluşturulmasından, insana, çevreye, yatırıma ve kalite durumuna kadar birçok ögeyi kapsamaktadır. Örgüt içi girişimcilik bağlamında sürdürülebilirlik, girişimin geleceğini tehlikeye atmadan büyümenin devamlılığını sağlama yaklaşımıdır.
Sürdürülebilir kalkınma ise, sanayileşme, kentleşme ve nüfus artışı üçgeninde mevcut durumun, doğal kaynakların ve varlıkların mevcut yapılarıyla korunmasıdır. Sürdürülebilir kalkınma toplumun refahı için kısa, orta ve uzun vadede karşılanması gereken ihtiyaçlar karşılanırken ekonomik büyümeyi ekosistemi esas alan bir modeli oluşturmaktır.
Günümüzde birçok şirket için kurumsal sosyal sorumluluk ve sürdürülebilirlik kuralları değişmez yükümlülük haline geldiği için entegre raporlama düşüncesi geliştirilmiştir. 'Sürdürülebilirlik', özetle, 'ekonomik beklentilere çevresel ve sosyal duyarlılıkla denge içinde bakılması' olarak tanımlanmaktadır. Bu da kurumların sosyal ve çevresel sorumluluk taşımaları ve tüm iş süreçleriyle karar alma mekanizmalarına (kurum kültürüne) bunları entegre etmeleri anlamına gelir.
Sürdürülebilir kalkınma kavramı bir bütün olarak toplumu kapsayacak uygulama şekilde ele alınmaktadır. Sürdürülebilir kalkınma, toplumun geleceğinden sorumlu olan önemli bir anlayıştır. Toplumun ihtiyaç duyduğu ve istediği ürün ve hizmetleri oluşturmak için tüm şirketlerin kullandıkları çok büyük miktardaki kaynaklar (doğal, finansal ve insan) nedeniyle göz önünde bulundurulmaları gerekmektedir. Çünkü şirketlerin çevreyi atık ve/veya tükettikleri varlıkların yerine ortaya çıkan kirlilik üzerindeki etkileri yaşamı olumsuz yönde etkiler. Ayrıca dünyanın doğal kaynaklarını tüketerek insanlığın yaşam düzeyinin sürdürülebilirliğini olumsuz etkilerken geleceğini de tüketir.
Bu nedenle sürdürülebilirlik ve sürdürülebilir kalkınma işletmelerin öngörmesi gereken önemli yaklaşımlardır.