Sokak Sanatı, toplumsal alanlarda yaratılan bir görsel Sanat türüdür. Sokak sanatçılarının çoğu gezerek sanatla sanatlarını özgür alanlara taşırlar.
Sokak sanatı son yıllarda dünya genelinde giderek daha fazla tanınır ve takdir edilir hale geldi. Bir zamanlar yasa dışı kabul edilen bu sanat şimdi şehirlerin kültürel dokusunu zenginleştiren, halka açılan bir sanat anlayışına dönüştü.
Sokak sanatının en önemli özelliklerinden biri 3. kişinin olmamasıdır. Sanatçı direkt seyircilerle iletişim kurar özgürce ve sınır olmadan.
Sokak Sanatının tarihine bakarsak, trenlerin ve duvarların üzerine, sprey boya, fırça, püskürtme, baskı gibi yöntemler uygulayarak yapılan resimlerle, yazılarla başlar bu sanat…
1920 yıllarında sokak çeteleri öncülük yapmıştır bu sanata… 1980 yıllarında da dikkat çekmeye başlamıştır.
Sokak Sanatının içinde pantomim (pandomim), juggling, illüzyon sanatları, tiyatro, sokak müziğini de sayabiliriz.
Sokak Sanatçıları çok fazla insana ulaşabiliyorlar ve seslerini büyük seyirci kitlesine duyurabiliyorlar.
Sokak Sanatının kökenleri, insanların kendilerine ait iz bırakmak için mağara duvarlarını ve kayaları kullanmışlardır. 20. yüzyılda bu sanat artık gelişmiştir.
Sanatçıların tuvalleri kamusal alanlardır. Halka açık yerlerde yapılan her türlü sanatsal aktiviteye de Sokak Sanatı diyebiliriz.
Şehirler, Sokak Sanatı aracılığıyla kendilerine özgü hikayeler anlatır. Örneğin Berlin Duvarındaki grafitiler, tarihi bir döneme tanıklık ederken, Rio de Janeiro'daki favela duvarları üzerine yapılan boyamalar, toplulukların renklerini ve yaşam enerjisini sergiler.
Sokak Sanatının etkisi, yalnızca görsel boyutuyla önem taşımaz, aynı zamanda sosyal medya aracılığıyla geniş kitlelere de ulaşabilir sanatçılar ve şehir duvarlarını tuval olarak kullanarak toplumsal mesajları, estetik güzellikle birleştirerek eşsiz eserler yaratırlar.
Bir daha ki yazımda buluşmak üzere sevgiyle kalın.