İsrail'in Gazze'ye gerçekleştirdiği saldırılarla savaş suçları konusunda sıkça konuşulmaya başlandı. Elbette bu konu tarih kadar eski ancak ele alınmaya başladığı dönem 19. Yüzyılın sonlarına denk geliyor. İlk somut uygulama ise 1.Dünya Savaşı sırasında gerçekleştirilmiş. Ancak uygulamanın başarısızlığı nedeniyle 2. Dünya Savaşı'nda yaşanan olaylara uluslararası camia daha büyük bir birliktelikte cevap vermiş.
Savaş suçu denilen kavram savaşan devlet görevlilerinin düşman devletin, işgal edilmiş ulusun veya işgal edilmiş ülkenin mal ve vatandaşlarına karşı giriştiği savaş hukukunun ağır ihlallerinin tamamını ifade etmektedir. Bu tanımlamanın içine adam öldürme, zorla göçe tabi tutma, zorla çalıştırma, işgal altındaki ülkenin özel veya kamuya ait mallarını yağmalama, askeri operasyonlarda haksız olarak şehirleri yıkıp yok etmek alınabilir. 1949 yılında kabul edilen Cenevre Sözleşmesine göre insanlara ait hukukun ihlal edilmesi savaş suçudur. Bu sözleşme 1977 'de ek protokoller eklenerek genişletilmiştir. Günümüzde savaş suçlarından dolayı sorumluluk ülke başkanı ve üst düzey yetkilileri de kapsamaktadır.
Savaş hukukuna ait kuralların kökeni Avrupa kaynaklıdır. İlk metinler 10. Yüzyıla ait İtalya'da bulunan Roma hukuku metinleridir. Ortaçağ'da savaş hukukunun gelişmesinde kilise etkili olmuştur. 19.yüzyıla kadar konu evrensel bir hal alamamıştır. 19. Yüzyılın ikinci yarısında ise laik insancıl hukukun ilerlemesi, yıkım gücü yüksek silahların kullanılması gibi etkenler kara ve deniz savaşlarına ait maddelerin yenilenmesi ihtiyacını doğurmuştur.
Savaş suçlarına ait sessizlik 2. Dünya Savaşına kadar sürmüştür. Ancak Nazilerin Yahudilere karşı gerçekleştirdikleri eylemler insanlığa karşı işlenen suçlar kavramını ortaya çıkardı. Japonların Uzak Doğu'da işledikleri savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar Dünya genelinde büyük tepki aldı.
Savaş suçlusu kişilerin yargılandığı ilk mahkemeler Nuremberg ve Tokyo Mahkemeleri olmuştur.
1949 yılında kabul edilen Cenevre Sözleşmesi kapsamında ciddi ihlal kabul edilen eylemler; kasten öldürme, biyolojik deneyler dahil işkence, vücuda veya sağlığa kasten büyük acı verme ve kasıtlı olarak yaralama, askeri gereklilik olmadan mülkiyetin keyfi şekilde sahiplenilmesi, bir savaş esirinin veya koruma altındaki bir kişinin kasıtlı olarak yargılamadan mahrum bırakılması, hukuka aykırı olarak sürgün ya da rehin alma faaliyetleridir.
Savaş kapsamında yasaklanan eylemler ise; çarpışmalarda doğrudan yer almayan sivillere karşı kasıtlı olarak saldırı yapılması, barış gücü ya da insani yardım amacıyla bulunan personele, bu kişilerin araç, malzeme ve tesislerine kasten saldırılması, savunmasız durumdaki yerleşim yerlerinin bombalanması veya buralara saldırılar düzenlenmesi, silahını bırakmış, kendi isteği ile teslim olan bir askerin öldürülmesi veya yaralanması, işgalci devletin kendine ait nüfusu işgal ettiği topraklara nakletmesi, hastane, dini alan, tarihi eserlere saldırı yapılması veya buraların kasten yıkılması, zehirli silah kullanımı, cinsel suçlar ve 15 yaşından küçük bireylerin askere çağırılmasıdır.