'Bizi biz yapan duygularımızdır', derdi annem. 'Geride kalacak sadece güzel şeyler olacaktır. Mutluluk, hepimizin özlem çektiği bir çeşit huzurdur evlat. Mutlu yaşamalısın. Birlikte yaşadıklarını da mutlu etmelisin. Bak aynı sofradayız baban, ben, kardeşlerin, ağabeyin, bundan daha iyisi olur mu? Bunun kıymetini bil…

Aradan yıllar geçti… Her şeyim var; param, pulum, evim, arabam, tercih yapmam istense ne yapardım?

Bütün bunları hiç düşünmeden, O gecenin sofrasına tercih ederim. Hem de hiç düşünmeden…

Aileye katılan yeni yüzlerle, Bundan sonra özlemini çektiğim o birlikteliği hiç bir zaman göremeyeceğim, bunu biliyorum... Sadece 'bizim olan, sadece biz' olan o ailemiz olmayacak artık.

Şu da doğru, kimi anların kıymeti içinde yaşanırken tam bilinmiyor, en çok yitirildiğinde anlaşılıyor değer.

'Genç bir çift, şehrin en güzel mağazalarından birine girerler.

Genç karı koca, masaların üzerinde bulunan, tavana asılmış veya gelişi güzel vitrinlere atılmış çeşitli renkli oyuncakları incelemektedirler.

Bunların arasında, ağlayan veya gülen bebeklerde vardır.

Ayrıca; elektrikli oyuncaklar, pizza ve pasta pişirmeye yarayan oyuncak mutfaklar da bulunmaktadır.

Yanlarına sevimli bir satış elemanı kız yaklaşana kadar alacakları oyuncağa bir türlü karar veremezler...

Karısı satış elemanı kıza: 'Bizim çok küçük bir kızımız var. Ancak biz, bütün gün bazen akşamları da evde bulunmuyoruz.' der.

Kocası: 'Küçük kızımız pek az gülümseyen bir çocuk...', diye karısının sözlerine ilave eder.

Karısı: 'Bizim evde olmadığımız zamanlarda onu mutlu edecek bir şey arıyoruz. Yani, yalnız kaldığında da onu mutlu edebilecek bir şey...' der.

Genç satışçı kız tatlı bir gülümseme ile: 'Ancak biz aile sevgisi satmıyoruz ki, öyle bir şey bulamazsınız, bizde satılık aile sevgisi yok (*1)', der.

------------------------------

(1*) Bu kısım alıntı olup yazarını bilemediğim için özür dileyerek yazamadım.