1980’li yılların başında, ABD ve Batı ülkelerinde homoseksüel erkekler ve damar içi uyuşturucu kullanan bireylerde gözlenen beklenmedik ölümlerin sebebi, 1983 yılında Dr. Luc Montagnier ve ekibi tarafından keşfedildi. Uzmanlar, HIV (Human Immunodeficiency Virus) olarak adlandırılan bu virüsün, sonraki yıllarda küresel bir pandemiye yol açarak, sosyal, ekonomik ve tıbbi alanlarda derin etkiler bıraktığını dile getiriyor. Altınbaş Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Levent Doğancı, çağın vebası olarak adlandırılan HIV/AIDS’in bugün hala Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre yılda yaklaşık iki milyon yeni HIV vakası şeklinde görülmeye devam ettiğini belirtti. Bundaki en önemli etkenleri ekonomik eşitsizlikler, düşük gelirli toplumlarda tedaviye erişimin sınırlı olması, seks turizmi ve korunmasız cinsel ilişkiler olarak sıralayan Prof. Dr. Levent Doğancı, hastalığın dünyada ve Türkiye’deki durumu hakkında bilgi verdi.
“Türkiye’de ilk vaka 1985’de tespit edildi”
Türkiye’de ilk HIV vakasının 1985 yılında tespit edildiğini dile getiren Prof. Dr. Levent Doğancı, tanı konduktan kısa süre sonra yaşamını yitiren bu hastanın ülkemizde HIV/AIDS ile mücadelenin başlangıcını temsil ettiğini anlattı. 1988 yılında Dünya Sağlık Örgütü tarafından 1 Aralık’ın, “Dünya AIDS Günü” olarak ilan edildiğin hatırlatan Doğancı, “Ancak 2002 yılına kadar Afrika’da milyonlarca insan bu virüsle yaşarken yalnızca küçük bir kısmı tedaviye erişebildi.” dedi.
2024’te HIV/AIDS: Başarılar ve zorluklar
Levent Doğancı’ya göre modern tıbbın en büyük başarılarından biri, HIV pozitif bireylerin yaşam süresini ve kalitesini artıran HAART (Yüksek Etkili Anti-Retroviral Tedavi) protokolü. Bu tedavi ile1980’lerde birkaç ay olan yaşam süresi, günümüzde virüsün bulaşmasını önleyerek neredeyse bir ömür boyu sürdürülebilir hale geldi. Levent Doğancı, bununla birlikte Covid-19 pandemisinin HIV pozitif bireylerin bağışıklık yetmezliği nedeniyle daha ağır sonuçlarla karşılaştıklarını dile getirdi. Bu grupların özel koruma ve desteğe olan ihtiyacını bir kez daha ortaya konduğunu dikkat çekti.
Türkiye’de HIV/AIDS: Mevcut durum
Türkiye’de resmi rakamlara göre yaklaşık 50 bin HIV pozitif bireyin bulunduğunu açıklayan Prof. Dr. Levent Doğancı, bunların %10’unun AIDS hastası olduğunu kaydetti. Toplumda HIV ile yaşayan bireylerin karşılaştıkları sosyal ve psikolojik engelleri şöyle belirtti:
- Mahremiyet ve test zorlukları: Test yaptırmaktan çekinen bireyler, hastalığın tespit edilmesini ve tedavisini geciktiriyor.
- Sosyal İzolasyon ve Stigma: HIV pozitif bireyler, medyanın ve toplumun ön yargıları nedeniyle ayrımcılığa maruz kalıyor.
- Eğitim Eksikliği: HIV’in cinsel yolla bulaşması nedeniyle hastalık halen bir tabu olarak görülmekte ve topluma yeterli eğitim verilmiyor.
- Tedaviye Erişim: HAART tedavisinin yüksek maliyeti, tedaviye erişimde önemli bir engel oluşturuyor.
Epidemiyi durdurmak için neler yapmalı?
Oysa HIV’in günlük sosyal temaslarla bulaşmadığının altını çizen Levent Doğancı; el sıkmak, öpüşmek, kucaklaşmak ya da aynı ortamda bulunmanın bulaş riski taşımadığının topluma anlatılması gerektiğini vurguladı. Levent Doğancı toplumda farkındalık yaratmak için eğitimin şart olduğunu dile getirerek önemli uyarılarda bulundu:
- Eğitim ve farkındalık: HIV/AIDS hakkında toplumun tüm kesimlerine, özellikle gençlere ve sağlık personeline eğitim verilmeli.
- Tedaviye kolay erişim: HIV pozitif bireyler, sağlık hizmetlerinden ayrımcılık veya dirençle karşılaşmadan faydalanabilmeli.
- Mahremiyetin korunması: Bireylerin kimlikleri ve tıbbi durumları kesinlikle korunmalı. Aksi takdirde, hastalık kayıt dışı kalmakta ve kontrol edilemez hale gelir.
- Korunma yöntemlerinin yaygınlaştırılması: Kondom kullanımı, riskli ilişkilerden kaçınma ve testlerin yaygınlaştırılması bulaşmayı önlemede etkili olacaktır.