Ata Demirel, geçmişte bir TV kanalında yaptığı programda Bülent Ersoy'u taklit eder, yüksek perdeden girdiği şarkıya eşlik edemeyen müzisyenlere bağırır, kanuniye ayrıca seslenirdi:
-Kudur kanun, kudur…
Döviz kurunun kudurmasına bakınca Ata Demirel'in bu sözlerini tekrarlayayım dedim
-Kudur döviz, kudur…
Ekonominin baş döndüren trafiği siyasette pompacılarında iştahını kabartıyor ki, var olana olmakta olan yangına bol bol benzin pompalıyorlar.
Yazılarımızı, televizyon programlarımızı takip edenler görecek ki siyaseten atılan/atılacak adımları, körler ülkesinde görmenin idamlık suç olduğunu bilerek önceden yorumluyor ve okurlarımızla paylaşıyoruz.
Eşi Çankaya'dan indiğinde 'infidayı başlatacağım' diyen Hayrünnisa Gül'e o dönem kimse inanmadı. Kadınsı refleks ve first ledy'liği kaybetmenin dayanılmaz kızgınlığı olarak görüldü. Her zaman belirtiyorum ki; 11'inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün siyaset tarzını, olaylara ilişkin kurgusunu ve en önemlisi de 'elma kurdu' stratejisini iyi bilmek gerekir.
'Randevusuz gelme' diyerek Davutoğlu'nun aklı estiğinde soluğu yanında almasını engelleyen Gül aynı zamanda Ali Babacan'a 'ilişkilerinde dikkatli ve mesafeli olmasını' istemişti.
Geçen hafta Gelecek Partisi'ni kurduktan sonra belki de ilk kez Ahmet Davutoğlu'nu genel başkan olarak ağırladı. Bu görüşme öncesi DEVA'nın kuruluşunda etkin olmasına rağmen kuruculuğa da kurmaylığı da girmeyen Beşir Atalay'ın Davutoğlu ile ilişkilerini güçlendirmesi ilginç bir gelişme… Beşir Hoca siyaseten habercidir. Lojistik imkan ve derin aklın pratisyenidir. İşbirliği sonrası gelişen bu görüşmenin altını çizmek gerekir.
'Yandım Allah, kurtar bizi' demeden siyasetteki sıkışıklığı aşmanın, Erdoğan'a karşı alternatif Cumhurbaşkanı adayı belirleme/gösterme konusunda görüşleri soruldu.
Elbette 'Ben adayım' demeden toplumsal mutabakatı arayacak olan Gül'ün 2018'de olduğu gibi Meral Akşener blokajına takılmayacağı işini kolaylaştırdı. Akşener 'Cumhurbaşkanlığı size Başbakanlık bana' dedikten sonra iş gelip gidip CHP'ye kitlendi.
Önceki gün de Temel Karamollaoğlu da 11'inci Cumhurbaşkanı Gül'ün kapısını çaldı. Gitmeden kamuoyunu hazırladı. 'Teklife gitmiyorum' diyerek belirleme erkinin kendisinde değil Abdullah Gül'de olduğunu kabul etti.
Tekstil mühendisi olmasına rağmen siyasette Karamollaoğlu derin analizlerle değil, içinden geldiği gibi içgüdüsel değerlendirmeler ile siyaseti algıladığı ve uyguladığı bilinmektedir. Karamollaoğlu, Gül ile görüşme hakkında şimdilik açıklama yapmadı. Zaten bu görüşmenin bir konu başlığı inanıyorum ki başkanlık divanından saklanacaktır.
Demem o ki; Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yaptığını 11'inci cumhurbaşkanına yapmayacaktır.
Oysa ki Ak Parti içindekiler, merhum Asiltürk'ün vefatından sonra İstişare Kurulu Başkanlığını üstlenen Temel Karamollaoğlu'na 'abi' rolü biçmiş ve Erdoğan başta olmak üzere kadrolara 'abilik' yapmasını, hakemlik görevi üstlenmesini istemişlerdi. O ise yekten Erdoğan'a rakip olmayı seçti. Bu durum şu anda Saadet Partisi içinde Temel Bey'e karşı yükselen dip dalganın hareket noktası olacaktır.
Ancak Cumhurbaşkanı nezdinde direkt Temel Bey'i hedef alan açıklamanın yapılmaması, başkanlık divanın sızan bilgilerle 'dedikleri doğru değil' cümlesiyle yetinilmesi kapıların kapatılmadığını göstermektedir. Eğer Cumhurbaşkanımızı biliyorsak Saadet Partisi'ne ihtiyacı varsa bir yolunu bulur ilişkileri güçlendirir.
Bu kadar yaşananlara bakıldığında siyasi pompacılara da gün doğduğunu belirtmekte fayda var. Türkiye gündemine devamlı kriz, kaos, belirsizlik pompalayan siyasi pompacıların durumu bit pazarına nur yayacağını beklemek gibi. Fırsatı buldu mu 'Şerre motor' olmayı tercih eden pompacıların yeminli düşmanlıklarının adresine iyi bakmak gerekir. Bu nedenle pompacılara inanmayın, aldanmayın… Vardiyası bittiğinde veda eden pompacıların gelecek vizyonu litre, ücret ekranı kadar.