Planlar umut, bütçeler mutluluk verebilmeli

Son yıllarda gündemde yer alan, siyasi ve sosyal boyutlarıyla devamlı tartışma konusu olan mali konuların başında bütçeler gelmekte ve özellikle bu kapsamda; merkezi yönetim bütçesi, belediye bütçeleri ve futbol kulüplerinin bütçeleri öne çıkmaktadır. Bilindiği üzere ekonomi kıt kaynakları yönetme sanatıdır. Zira talepler sınırsız, kaynaklar ise sınırlıdır. Mevcut kaynakların taleplerin hepsini karşılayamadığı gerçeği ve yeni kaynaklar yaratmadaki zorluklar dikkate alındığında konunun önemi daha iyi anlaşılmaktadır. Kaynak bolluğunda doğal olarak kurumları yönetme, hizmetleri ve faaliyetleri gerçekleştirme kolay olacaktır. Ancak böyle bir imkan her zaman mümkün olmamaktadır. Dolayısıyla, kaynakların rasyonel kullanılması açısından planlar ve bütçeler çok önemlidir.

Ulaşılması düşünülen hedeflerin bir planla belirlenmesi, izlenecek yolun tespit edilmesi ve belirli bir zaman dilimine dağıtılması işin özünü oluşturmaktadır. Bu nedenle planlar amaçlara ulaşmada bir başlangıç niteliği taşımakta ve umut verme potansiyeli içermektedir. Planların ve programların uygulama aracı olan, belirli bir dönemdeki gelir ve gider tahminlerini detaylarıyla gösteren ve bunu rakamsal disiplin boyutlarıyla düzenleyen dokümanlar olarak bilinen bütçeler de gerek hazırlık gerek uygulama aşamalarında yoğun ve ciddi emekleri içeren ve uzmanlık gerektiren belgelerdir. Bütçelerin hazırlık, onaylanma, uygulama ve denetim aşamalarında çeşitli sorunlarla karşılaşılmakta ve beklentilerin yeteri kadar karşılanamaması durumunda ise eleştirilerin ve spekülasyonların arttığı görülmektedir. Bütçeler, beklentileri karşılama ve mutluluğa ulaşma açısından somut belgeler olması ve yaşanılan dinamik süreci yansıtması nedeniyle, bütçelerin getireceği imkanları ve faydaları görmek ve yararlanmak isteyenler; bütçe süreci öncesini ve uygulama dönemini yakından izlerler ve başta mali açıdan olmak üzere birçok konuda bütçenin kendilerine ve içinde bulundukları toplum kesimlerine mutluluk vermesini beklerler.

Bütçeleri hazırlayan ve bütçe süreçlerini koordine eden kurumlar ile bütçeleri onaylayan bir başka ifadeyle bütçelere değişiklik dahil son şeklini veren kurumsal otoriteler arasındaki görüş aykırılıkları ve farklı yaklaşımlar, daimi tartışma konuları olarak gündemde yerini almaktadır. Dolayısıyla, öngördüğü bütçeye kavuşamayan kurumların faaliyetlerinin ve hizmetlerinin olumsuz etkileneceği ve bu durumun doğal olarak vatandaşlara ve toplumun bazı kesimlerine yansıyacağı şeklindeki yorumlar kabul görmektedir. Bütçelerin oluşmasına dolaylı katkı sağlayan, bizzat hazırlayan ve hazırlanan bütçeleri onaylayacak yetkili otoritelerin bu süreçlerde çeşitli taleplerle karşılaştıkları, kaynak yetersizliği sorununu aşmada zorlandıkları, mali disiplini sağlama gerekçesi ile gerçek ihtiyaçların karşılanması hususunda ikileme düştükleri, bütçe paydaşları arasındaki iletişimin bazen sağlıklı işlemediği ve beşeri zafiyetlerin bütçe süreçlerini sorunlu hale getirdikleri bilinen gerçeklerdir. Bu gerçekler ve şartlar altında hazırlanan nihai bütçelere; bütçeyi bizzat hazırlayan ve uygulayacak olanlar tarafından bazı kurumsal eleştiriler yapılmakta ve bütçelerini istedikleri şekilde bütçeleştiremediklerini ifade ederek, faaliyetlerinin ve hizmetlerinin olumsuz etkileneceği belirtilmekte ve bu konularda daha hassas olunması talep edilmektedir.

Bütçe süreçlerinde; şeffaflığın, empatinin, öngörü kapasitesinin, sağlıklı veri iletişiminin, kaynak yaratma becerisinin, kaynakları adil ve dengeli dağıtma düşüncesinin, bütçe süreçlerini rasyonel yönetme yeteneğinin, tarafların çalışma uyumunun ve egodan arınmış kişiliklerin önemi çok büyüktür. Bu nedenle başarılı bir bütçe süreci için bu unsurların ve şartların sağlanması gerekir.

Bu kapsamda merkezi yönetimin, belediyelerin ve futbol kulüplerinin bütçelerine bakıldığında karşımıza çıkan özet görüntüler şöyledir: Merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki toplam kaynakların sınırsız olmaması, kamu kurum ve kuruluşlarının her birinin genel olarak kendi giderlerini karşılayacak düzeyde gelirlerinin bulunmaması ve bütçe sistematiği nedeniyle; her bir idare/ kurum kendi görevlerini ve hizmetlerini yerine getirmek üzere; açıklanan bir bütçe takvimi çerçevesinde ödenek tahsis edecek olan yetkili makamlarla görüşmeler yapmakta ve bu kapsamda ödenek talebinde bulunmakta, gelir tahminlerini iletmekte ve bu sürecin sonunda her bir idarenin/ kurumun ödenek teklif tavan cetvelindeki kesinleşen ödenek miktarını aşmamak üzere bütçelere son şekli verilmektedir. Elbette mali disiplin çerçevesinde bir sınır olması doğaldır. Ancak, bu tavanlar belirlenirken çok özen gösterilmesi gerekir. Çünkü yetersiz ödenek tahsis edilmesinden kaynaklanabilecek hizmet aksamalarının mağduru neticede vatandaş olacaktır. Öte yandan, idare ve kurumlara gerçek ihtiyacından fazla ödenek tahsisleri yapılmaması hususunda dikkatli olunarak, bütçe pastasından pay alan diğer idare ve kurumların hakkı da korunmalıdır. Bütçeden herkesin ve toplum kesimlerinin farklı beklentileri vardır. Bu kapsamda kamu çalışanları ve emeklilerin, çiftçilerin, esnaf ve sanatkarların, değişik meslek gruplarının ve sosyal yardım alanların çeşitli mali beklentileri oluşmakta, bunun yanı sıra vergi alanındaki iyileştirmelerin ve çeşitli alanlardaki üretimin teşvikini sağlayacak modellerin bütçedeki karşılıklarını görmek istemekte, kamuda görev almak isteyenler bu konuda bir yol haritası gözlemekte, yol, köprü, içme suyu, gölet, okul, sağlık kurumu vb. yerel beklentiler de bütçe sürecinin diğer öne çıkan talepleri olarak dikkat çekmektedir.

Belediyelerde ise; belediyenin yetkili idari birimlerinin belediye başkanının bilgisi dahilinde ve bir takvime bağlı olarak çeşitli aşamalardan geçirerek hazırladığı bütçeleri belediye meclisleri onaylamaktadır. Ayrıca belediye meclislerinin aldığı kararların ve verdiği izinlerin bütçe uygulamalarını çok etkilediği bilinen bir gerçektir. Dolayısıyla, bu iki kurumsal yapı arasındaki uyum seviyesi vatandaşa götürülecek hizmet açısından önemli bir unsurdur. Nitekim son zamanlarda bazı belediyelerde başkanın ve belediye meclislerindeki çoğunluğun farklı siyasi partilerden olması nedeniyle; bazı belediyelerin hedefledikleri bütçe imkanlarına kavuşamadığına ve borçlanma hususundaki yetki taleplerinin belediye meclislerince reddedildiğine veya kısmen karşılandığına ilişkin iddiaların siyasi çevrelerce yaygın bir şekilde ifade edildiği bilinmektedir. Dolayısıyla, kamu kaynaklarının kullanımı, hizmetlerin gerçekleştirilmesi ve kurumsal sorumluluklar açısından bakıldığında; belediye başkanlarının ve belediye meclislerinin yetkileri gereği duyarlı davranması güzel bir yaklaşımdır. Ancak, bu süreçlerde taraflar objektif olmalıdır. Çünkü vatandaş bir yandan belediyelerden hizmet beklemekte, bir yandan da belediye başkanlarının ve belediye meclislerinin çalışmalarını ve yaklaşımlarını bir seçmen olarak izlemektedir.

Futbolda da bazı farklılıklar olmakla birlikte, kulüplerin bütçelerine ilişkin yaygın tartışmalar yaşanmakta, günümüzde bir endüstri halini alan ve üst düzey bir rekabetin yaşandığı bu alandaki mali sıkıntıların gerek küresel bazda gerek Ülkemizde zirve yaptığı görülmektedir. Nitekim öncelikle UEFA'nın Finansal Fair Play kuralları uygulamaya girmiş, ardından da Türkiye Futbol Federasyonu bu çerçevede bazı düzenlemeler yapmış ve kulüplerin sürdürülebilir bir finansal yapıya ulaşmalarını sağlamak ve borçluluk oranlarını azaltmak düşüncesiyle; her sezona ilişkin olarak Süper Lig Takımları için harcama limitleri belirlemeye başlamıştır. Bu kapsamda söz konusu kulüplerin bankalara olan borçlarının yeniden yapılandırılması süreci de başlatılmıştır. Özellikle Süper Ligde her zaman şampiyonluğa oynayan ve çok sayıda taraftarı olan büyük kulüplerin borçluluk durumlarının vahim duruma gelmesi acı bir gerçektir. Ancak, bu duruma gelinmesinin iki nedeni vardır. Birincisi; kendi iş yaşamlarında çok basiretli davranan kulüplerin başkan ve yöneticilerinin bu performanslarını kulüp yönetmede gösterememeleri ve popülist yaklaşımları tercih etmeleridir. İkincisi ise futbolu yönetmekle sorumlu olan yetkililerin yıllarca bu konuya ilgisiz kalmalarıdır. Yılların birikmiş sorununu birkaç yıl içinde çözmek düşüncesiyle ve mali disiplin gerekçesiyle, gerek küresel etkiler gerekse COVID-19 salgını nedeniyle mevcut ekonomik sıkıntıların daha da arttığı ve kulüp gelirlerinin azaldığı bir süreçte; sadece bankaların sunduğu seçeneklerle baş başa bırakarak oluşturulmak istenen şartlara zorlamak ve kulüplerin kendi bütçelerini yapmak iradesini yok saymak doğru bir yaklaşım değildir. Bu nedenle, bu büyük camiaları yıpratmadan ve yüksek rekabetli seyir zevkini yok etmeden, rasyonel bir bakışla daha uzun bir vade içinde bu sorunu çözmek ve kulüplerle empati yaparak, mali disiplini kademeli bir şekilde gerçekleştirmek ve bu süreçte borçlanmayı da eski mantıktan farklı bir düşünceyle kurgulamak ve kulüplere borçlarını ödeyebilmeleri için belirli bir hareket alanı sağlamak gerekir.

Görüldüğü üzere, bütçeleri en çok zorlayan husus borçlardır. Kaynakların yetersiz olması, kolay bir enstrüman olması ve sorunu geleceğe ertelemesi nedeniylen yaygın bir şekilde tercih edilmektedir. Borçlanma, kaynak girişi olarak değerlendirilmekle birlikte, faiz maliyeti nedeniyle aslında bir nevi kaynak çıkışıdır. Borçlanma; uygun şartlarda yapılırsa (faiz, vade vb.) ve rasyonel olarak kullanılıp, katma değer yaratarak eski borçların ödenmesi ve borçların azaltılması sürecine katkı yapabilirse savunulabilir bir kaynak yaratma yöntemidir.

Dolayısıyla, hangi kurumsal yapı için öngörülürse öngörülsün, söz konusu sorunları çözmek için yaklaşımları değiştirmek, kurumsal sorumluluk duygusunu artırmak, egolardan arınmak, iletişime önem vermek ve empati yapmak suretiyle; planların umut, bütçelerin ise mutluluk verebilmesini sağlamalıyız.