Neden Dil Devrimi

Dil, insanların birbirleriyle anlaşmasını sağlayan bir iletişim aracıdır. Dil, aynı zamanda bir toplumun kimliğidir. Türkçe, insanlık tarihi kadar geçmişe sahihtir. Bu nedenle dünya dilleri arasında önemli bir yeri vardır, yeryüzünde yaygındır, her türlü konuya yanıt verecek, onları karşılayacak kadar da zengindir. Önemli olan dilimize, Türkçemize sahip çıkmaktır.

Alman Şair Friedrich von Schiller, 'Dil bir ulusun aynasıdır.' diyor. Dil, bizim kim olduğumuzu, ne yaptığımızı açıkça yansıtır. Nurullah Ataç da 'Dil düşüncenin aracıdır, dilsiz düşünülemez.' demiştir.

Kültür değişimleri nedeniyle, dilimiz, Türkçemiz, başka dillerin etkisinde kalmıştır. Özellikle, İslamiyet'in benimsenmesinden sonra, 9. Yüzyıldan beriye Arapça ve Farsçanın etkisi fazla olmuştur. Öyle ki Arapça ve Farsçanın yardımı olmadan yazı yazılamaz kanısı kökleşmiştir.

Devlet yöneticilerinin öncülük etmesiyle başlayan Arapça ve Farsça kullanma modasına şairler, düşünürler, bilim insanları da katılmış; birbirleriyle yarış edercesine daha çok Arapça ve Farsça kullanmaya başlamışlardır.

7 Haziran 1277'de Karamanoğlu Mehmet Bey, 'her yerde Türkçeden başka dil kullanılmayacak' diye bir buyruk yayımlamışsa da bunun etkisi uzun sürmemiştir.

19. Yüzyıl ortalarında dil bilginleri, düşünürler, sanatçılar Türkçenin yalınlaştırılması konusunu gündeme getirmişlerdir. Buna karşılık, Avrupa dillerini kullanma modası da Batı kökenli sözcüklerin Türkçeye sokulmasının önünü açmıştır. Böylece Türkçe hem Batı hem Doğu kökenli dillerin saldırısıyla iyice zayıflamıştır.

Devletin ve ulusun ölmezliği, varlığı, ülküsüne, kültürüne bağlıdır. Kültür ve ülkü dil ile gerçekleşir. Ulusun dili, herkes tarafından kolayca anlaşılır olmalı; kolayca konuşulmalıdır.

Nasıl ki yaban otların bastığı tarlada ekinler cılız ve verimsiz oluyorsa tıpkı dillerin baskısına uğrayan, onların boyunduruğuna giren diller de öyledir; gelişemez, cılız ve kısır kalır. Böyle çepelleşmiş diller, ülküsüne, kültürüne, kendi sanatına ve bilimine hizmet edemez.

'Dilimizi, Türkçeyi, yabancı dil ögelerinin zararlı etkisinden kurtarma bilincini alabildiğince geliştiren, bu yolda planlı ve çok verimli çalışma yolu açan büyük devrimci Atatürk'tür. Atatürk, yeni Türkiye'yi bağımsızlık ve halka doğru temelleri üzerine kurdu. Dil konusunu ele aldığı zaman da ilkeleri bunlardı. 'Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk ulusu, dilini de yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmalıdır,' dedi. Bağımsızlığa kavuşan dil, halkın anlayacağı dil olacaktı. Bu, dilimizin özleştirilmesi demekti.'

'Atatürk, dil çalışmaları için iki bilimsel yol göstermiştir:

1) Dilimizin, Türkçenin eskiliğini, zenginliğini ortaya çıkarmak için araştırma yapmak;

2) Dilimizi ulusal gücü içerisinde geliştirmek. Birincisi çalışmaların bilim yönü, ikincisi ise devrim yönü idi (Ömer Asım Aksoy, Gelişen ve Özleşen Dilimiz, s.15-16).'

Atatürk, Türkçeyi yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmak ve dil bağımsızlığını gerçekleştirmek amacıyla çalışmalara başladı. 12 Temmuz 1932'de Türk Dili Tetkik Cemiyetini kurdurdu. 26 Eylül 1932'de Dolmabahçe'de birinci Dil Kurultayı'nı topladı. 26 Eylül'ün Dil Bayramı olarak kutlanması da benimsendi. Üçüncü Dil Kurultayı'nda Türk Dili Tetkik Cemiyetinin adı Atatürk'ün önerisiyle Türk Dil Kurumu oldu.

Türk Dil Kurumu'nun amacı, 'Türkçenin özleşmesini ve bütün bilim, teknik, sanat kavramlarını karşılayacak yolda gelişmesini devrimci bir anlayışla ve bilim yöntemlerine uygun olarak sağlamaya çalışmaktır. (O. A. Aksoy, age. s. 18).'

'Türk Dil Kurumu, Türkçeyi zenginleştirmek, eski gücüne kavuşması için halkın kullandığı sözcükleri derleyerek binlerce Türkçe sözcüğü yaygınlaştırmıştır: Örneğin oysa, yoğun, kıvanç, işkil, yalıncak, çepel, kavşak, koçak, aylak, doruk, kov, sapak, yitirmek, uyarmak onarmak, depreşmek sözcükleri bunlardandır.'

'Eski metinler taranarak alınan ve kullanıma sunulan sözcüklere örnek: konuk, sonuç, tanık, esen, boy, görkem, başkan, giysi, il, kez, ağmak, göyünmek, arıtmak, kaytarmak…'

'Türetme ve birleştirme yoluyla da yeni sözcükler ortaya konmuştur: Gelenek, kazı, sözlük, uçak, orantı, çekimser, özel, dilekçe, dergi, anıt, bilimsel, yeterlik, uygulamak; sağduyu, tekdüzen, basıölçer, içgüdü, bilirkişi, önsöz, sıkıyönetim, yerçekimi, gökdelen, oldubitti, sıvıyağ, sürgit, uçaksavar, yurtsever….(Ö. A. Aksoy, age. s.51-52).'

Güzel yurdumun güzel insanları, Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi dili Türkçedir. Her yerde, her alanda Türkçe kullanılmak gerekmektedir. Türkçemizi en güzel biçimde, en doğru biçimiyle öğrenmek, konuşmak ve yazmak bir kültür işidir. 'Dil bir ulusun tarihinin, kültür birikiminin ve ortak duygularının toplandığı ögedir. Dil olmazsa kültür olmaz; kültür olmazsa kimlik olmaz; kimlik olmazsa saygınlık ve onur olma z(Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu, Bye Bye Türkçe, s. 203).'

Dilin yaygın ve saygın olabilmesi, o dile sahip toplumların dillerine gereken özeni göstermesine bağlıdır. Bernanrd Lewis diyor ki: Türkler, Fars ve Arap dillerine olan tutkularını, kendi dillerine- Türkçeye yönlendirselerdi bugün Türk dili dünyanın en yaygın dili olurdu'

Türkçe dışında başka bir dil öğrenmek çağımızın gereklerindendir. Ancak, yabancı dili bilmek, bunu yerinde kullanmak başka şeydir; yabancıya özenti başka şeydir. Dilimizi yozlaştıran yabancı özentiliğidir. Söz gelimi cankurtaran varken ambulans-ambulance, gezgin yerine mobil, alışveriş merkezi yerine shopping sözcüklerini kullanmak, yabancı özentisi değil de nedir?

İş yerlerinin adlarında da Türkçe yerine yabancı sözcükler kullanılmaktadır. Bu durum, kendi dilimize geren değerin verilmediğini, gereken özenin gösterilmediğini gözler önüne sermektedir. Çarşıya çıkıldığında kendimizi Türkiye'de bir kentte değil de başka bir ülkedeymiş gibi oluyoruz. Yerel yönetimlerin ve devletimizin bu konuya daya bir özen göstermesi gerekmektedir. Çünkü Atatürk, Dilde Türkçeciliği, devlete mal etmiştir, üniversitelere mal etmiştir, okullara mal etmiştir (F.R. Atay, Çankaya, s. 479).' Unutmayalım ki 'Dilini yitiren uluslar kimliklerini ve onurlarını da yitirirler.'

Güzel, arı, duru bir Türkçe kullanılması, her şeyin güzel Türkçe ile anlatılması dileğiyle…