Ne Gizem, ne Eylül... ne de güzel gözlü Leylalar...!

'Sen küçüksün ölemezsin… kefen bile giyemezsin..!'

Ben Leyla: Pembe beyaz düşlerim vardı, ismini bile koymadığım… Türkülerim vardı benim, henüz sözlerini bilmediğim… Oyunlarım vardı benim sıra sıra kurmadığım, hayallerim vardı, süslemeyi bilmediğim… Bebeklerim vardı sarı - siyah saçlarını salmadığım..! Şekerlerim vardı, bayram diye almadığım, gelinliklerim vardı benim, kefen diye giymediğim..!

'Poposuna poposuna vurup, bir de ısırık atasın gelir..!

Kıyamazsın öpmelere, öperken koklamalara... Hastalanır üzerine titrersin, gece gündüz başında bekler, uykusuz gecelerle yarenlik edersin canından bir parçana... Her şeyiyle ilgilenir, yemez yedirir, bazen alır, bazen bulamazsın bir şeyleri, yeter ki O, mutlu olsun diye... Geleceğiyle kaygılanır, mutluluğuyla sevinirsin, başarılarıyla övünmek ister, bir tek gülüşüne dünyaları feda edersin..!

Canını ortaya koyar geleceğini kurgularsın..! Kiminin yoktur, ne Gizem'i, ne Eylül'ü, ne de güzel gözlü Leylaları..!

Kiminin emanettir ebeveynleri, kiminin de, evlatları... Aslında sevgi alışverişidir yaptıkları onlarınki, sırf o yürekler sükut bulsun diye..! Birbirlerine umut olurken gelecek vadederler aynı zamana..!

Gizem olurken sırlara... Eylül'ü olup su serper yüreklere... Kimileri Leyla olur en mecnunlara ...ve elin pis bir haydudu, gelir çöker hoyratça o minik bedenlere, koparıp alırlar bu dünya ile sevdiklerinden vahşice..!

On sekiz gün aradan sonra minik Eylül gibi, Leylamızın cansız bedeni de vurdu yaşamın kıyısına..! O da tutunamadı diğer arkadaşları gibi hayatın ucundan! Sırçadan saraylarında; oynamadığı oyunları, söyleyemediği türküleri, en sevdiği oyuncaklarını, sarı saçlı bebeğiyle, kara yağız arkadaşlarını, güzel gözlü kardeşlerini ardında bırakarak... Bembeyaz gelinlik yerine, bir karış beze alelacele bohçaladığımız, ana kokulu pembe düşleriyle uğurladık minik 'Sen küçüksün ölemezsin, kefen bile giyemezsin...' ağıtlarıyla..!

Şimdi ne Gizemlerden , ne Eylüllerden, ne de Leyla'lardan düşler kaldı bu dünyaya...! Tahammül ettiğimiz insanlar, tahammülsüzce dar ettiler bu dünyayı 'o minik bedenlere..!

Kopardılar çiçekleri dalından, soldurdular birer birer..! Dokundular minik bedenlerine, masum yüreklerine, dokundular hoyrat ve kaba elleriyle..!

Kürek ağladı, toprak ağladı, yürek ağladı..! Ve canilerin kılları bile kıpırdamadı..!

Ne olursa olsun koruyamadık onları... Tutamadık minik ellerinden, küçük yüreklerinden..! Ya bizler çığlık atmayı öğretemedik onlara, ya da bizler kendi çığlıklarımızdan vakit bulup duyamadık onların suskunluklarını..! Sahip çıkamadık onlara! Çıkamadık! ... Kayıp çocuk haberleri de art arda gelmeye devam ederken.

Son günlerde, kedi- köpek gibi taciz ve işkenceler de ayrıca gündemi önemli ölçüde sarsıyor. Yetkililer bu konularla ilgili olarak: Ne olursa olsun, ister hayvan, ister çocuk, ister kadına yapılan taciz, tecavüz ve şiddet olaylarına önemli ölçüde yaptırımlar getireceklerine dikkat çekiyorlar..!

Ülkemizde, üç yılda yaklaşık olarak, 13 bin çocuk tacizinin olduğu vurgulanırken, sayısız miktarlarda çocuk şiddetinin yaşandığına dikkat çekiliyor..! İşin en acı tarafının ise, bebek ve çocuk yaşta, boylarından büyük şiddete, tacize maruz kalan bu minik bedenlere yapılan eylemlerin, bir kısmının kendi aileleri tarafından gerçekleştirilmiş olması..! Ayrıca 6 bine yakın kayıp çocuk vakalarının , bir sonuca bağlanamaması da cabası iken, dünyada birçok ülkede yaşanmakta olan taciz ve şiddet olaylarının, da aynı oranlarda örtüştüğüne dikkat çekiliyor maalesef..!

Diyorum ya hep; bizler ne ara bu kadar duyarsız, ne ara bu kadar vahşi bir toplum olduk... Ne zaman kaybettik bu insanlığımızı... Bir şeylerin ardı sıra kapılıp giderken, sahi bizler ne vakit kaybettik o masumluğumuz, ne zaman..?

Minicik bedenleri, şu koskoca dünyaya sığdıramadık ve kurtaramadık: Ne Gizem'i, ne Eylül'ü... ne de güzel gözlü Leyla'ları...! Kurtaramadık ve koruyamadık..!

Çocuk istismarına tüm gücümle yeter ve hayır derken..!

Öyle bir ağlasam,

Öyle bir ağlasam ki çocuklar..!

Size hiç gözyaşı kalmasa..!

Öyle bir aç kalsam, Öyle bir aç kalsam ki çocuklar..!

Size hiç açlık kalmasa..!

Öyle bir ölsem,

Öyle bir ölsem ki çocuklar, Size hiç mi hiç ölüm kalmasa..!

Aziz Nesin'in de dediği gibi..!

...kalmasa..!