Rabbim, gök girsin kızıl çıksın kılıcını terörün kalbine saplayan, pençesini emperyalistlerin ensesine saplayan kahraman ordumuza, Mehmetçiğimize kuvvet ve isabet gücü versin.
Terör sevicilere kalsa Zeki Müren örneğiyle 'Düşman al sana bomba' denmesi gerekir. Ancak bu kahraman ordumuza vız gelir tırıs gider. Öte yandan zul gelir.
Güya eleştirirken 'aynı gemideyiz' derler ancak gemi batacak korkusuyla filikaya yakın otururlar. Teröre karşı son harekattan sonra filikanın iplerine sımsıkı tutmaya başladılar.
Vay babam vay…
Madem askeri terminoloji kullanıyoruz bugün, o zaman biz de 'Müfreze'yi yazacağız.
Müfrezenin tanımını yazalım ilk önce:
'Her türlü askerî görev ve hizmetlerin yapılması amacıyla küçük birliklerden, belli bir kuruluşa bağlı kalmadan geçici olarak oluşturulan grup..'
Aslı Baykal'ın 'milli, gayrimilli' ayrımına benzer bir edayla söylediği gibi milli müfrezelerin yanında gayri milli müfrezeler de var. Nerede mi ? Her köşe başında...
Yıkım Müfrezeleri
Sınır ötesi harekatla ilgili ABD'nin Erbil konsolosluğunun yayınlandığı bilgi notu, konum bilgisi yanında 'askeri harekat düzenleyebileceğine dair açık kaynaklı güvenilir haberleri' takip ettiğine dair kaynak vurgusu ister istemez devlet içinde de, güvenlik güçleri içinde de Gayri milli unsurların yani müfrezelerinin çalıştığı izlenimi verir mi ?
Halen yeminli bir şekilde FETÖ'ye hizmet eden müfrezeler seçimlere yakın bir dönemde kendilerini daha korunaklı ve rahat hissetmektedir. Sözüm ona kendilerini milli bürokrat olarak tanımlayan ancak vatanı ve milleti bir kilo arpaya feda edecek kadar alçalan bu bürokratların hangi bilgiyi nerede ve nasıl satacakları belli değildir. Bu müfrezelerin seçime yakın bir zamanda hem hükümeti hem de AK Parti'yi zora sokacak operasyonların içinde olacağına ilişkin bilgi notları artmaktadır. Bu nedenle devletin bu kadar kozmik odası ve dinlemeye karşı özel inşa edilmiş binaları varken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Milli Savunma bakanından Endonezya dönüşü uçakta brifing alması 'müfreze korkusunun' işareti sayılabilir mi?
AK Parti'nin iktidar serüveninde FETÖ'nün terör vasfı kazanmadan önceki işbirliği, gölge gibi kendisini takip edecektir.
Nitekim bütçe görüşmelerinde Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın bu minvalde yaptığı bir savunma dikkat çekmektedir.
Adalet Bakanı Bozdağ terörist başıyla ilgili konuşmasının FETÖ'nün 'terör vasfı kazanmadığı' bir dönemde gerçekleştiğini belirtti. Bozdağ, 'Keşke söylememiş olsaydık' derken 25 Aralık 2013'te Adalet Bakanı olduğunu hatırlatarak kriminal bir açıklamada da bulundu:
'Ben FETÖ'yü yargıdan silen adamım, FETÖ ile mücadeleyi en üst düzeyde yapan adamım'
Bekir Bozdağ gibi AK Parti içerisinde de diğer siyasi partilerde de FETÖ'yü 'terör vasfı olmadığı dönemde' öven o kadar çok kişilik, bürokrat var ki… Üzülerek belirtiyorum ki bunların bir çoğu halen aktif görevde.
İnsanın aklına ister istemez geliyor. Acaba bunlar içinde 'müfrezeler' de var mı?
Cumhur Müfrezeleri
Geçen Pazar Türkmen Beyi Devlet Bahçeli Samsun'da, Alperen başı Mustafa Destici Denizli'deydi. 'Kararımız Net' diyerek Cumhurbaşkanı adaylarının Erdoğan olduğunu tekrar tekrar ilan ettiler. Türkiye-Azerbaycan kardeşliğine benzer 'İki devlet tek millet' dediğimiz gibi üç parti 'TEK HEDEF'e Cumhur'a kilitlenmiş durumdalar.
Gerçekten grup grup, ayrı çalışmalarına karşı aynı hedefe doğru çalışmalarına bakarsanız 'Müfreze' gibiler.
Hani derler ya ' Baş başa, baş Allah'a bağlı' Baş Erdoğan… Ve Cumhur ittifakına bağlı MHP ve BBP…
'Ak Parti'yi neye saymadın' derseniz ? Anlatayım…
İktidar partisi Ak Parti 'adayımız zaten belli. Genel Başkanmız tekrar aday olacak. Bizim ilan etmemize, açıktan destek vermemize gerek yok.' açıklaması yapıyor.
Peki çalışmaya, il il dolaşmaya da gerek yok. Miting yapsanız kim konuşacak ?
Rabbim sağlık afiyet versin Genel Başkanvekili Binali Yıldırım ağır trafik kazasından sonra nekahet döneminde… Numan Kurtulmuş ise STK'ları ziyaret ve TV programlarıyla yetiniyor.
Ancak açılışlar dolayısıyla Cumhurbaşkanı mitingler yapıyor. Topu kendisi karşılıyor…
'Parti işi ayrı, devlet işi ayrı' diyenler var ya Dünya liginde oynayan Erdoğan'ı alt kümelerinde oynayacak. Bu Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin sonucu. Çift başlı görüntü verme korkusu bugün Ak Parti'yi tıkıyor.
Taksim'de meydana gelen terör saldırısından sonra yaşananlara bir bakın. Mücadele sosyal medyadan yapılıyor. Bir Tweet at, işi hallet… 'Erdoğan Soylu'yu görevden alır mı ?' dalgasının peşindeler…
Kabine içinde Erdoğan gibi topa çıkanlar da var. Güvenlik konularında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Dış politikada Mevlüt Çavuşoğlu… Yaptıkları elbette devlet işleri…
Ya parti işleri…?
Farklı partilerin genel başkanlığından Ak Parti'ye geldiklerinde Süleyman Soylu ve Numan Kurtulmuş için dönemin Ak Parti İstanbul il başkanı tarafından denilen 'Parti'ye virüs geldi. Teşkilatlara sokmayın' direncin aynı halinde devam etmediğinin görüntüsünü son taksim olayından sonra İstanbul İl Başkanı Osman Kabaktepe'nin, İçişleri Bakanı'nın sol yanında durmasından görüyoruz.
Ak parti içinde bu nedenle Müfrezeler oluştu. Türkiye'nin çeşitli illerine gittiğimde bazı isimlerin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a tahkimat verdiğini görüyoruz. Bu partililerin parti kurullarında görevleri olmalarına rağmen parti yönetiminin siyaset biçimini, görevlendirmelerini eleştiriyor ve bir hedefe doğru partilileri yönlendiriyorlar.
Hem Ak Parti yönetimin siyaset biçimini, bakanların hizmet götürme usulünü muhalefet partilerinden daha ağır eleştiriyorlar.
Valilerin kayyum olarak görev yaptığı illere bakarsanız onlardan şikayet etmeyen il başkanı neredeyse yok. Buna uymayan tek il ise Van ili… İl başkanı kendi ticaretinde… Kim gelirse gelsin Valilik makamından bir talebi olmuyor.
Anayasa Safları Sıkıştırır mı ?
Geçen Cumartesi akşamı DEVA Partisi'nin doğu ve güneydoğu illeri başta olmak üzere il teşkilatları üzerinde etkin bir isim olan genel başkan yardımcısı Mehmet Emin Ekmen'in oğlunun nikah töreninde idim. Milli Görüş geleneğinden gelen Ak Parti'de görev yapmış bir çok ismi düğünde görünce şaşırdım. 'Fehmi abi' diyen, konuşmaya merhum Erbakan hocadan başladı. Erdoğan ile bitirdi. Sözlerinin özeti şu: 'Ak Parti bitti, gidiyor' Neden? Milletvekilleri, yerel yönetimler teşkilatlar… Bir de üzerine ağır ekonomik koşullar eklendi.
'Erdoğan kazanamaz' sözlerinin şart cümlesi hep 'bu teşkilatla ve bu isimlerle kazanamaz' oldu.
Söz döndü dolaştı geldi Anayasa teklifine takıldı. Anayasa değişikliğini kiminle konuştuysam 'referanduma götürülürse bu Erdoğan'a yazar' görüşünde.
Geçen hafta Politik Adam programına davet ettiğim Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Nedim Yamalı, şartsız Anayasa değişikliğine parti olarak 'evet' dediklerini söyledi.
Başörtüsü ve aile ile ilgili Anayasa değişikliği ister istemez sağları pekiştirecek. Anayasa'nın 24'üncü maddesine dokunulacak. 12 Eylül cuntası yıllarda 'Maddi ve manevi kalkınma, önce ahlak ve maneviyat' diyerek siyaset yapan merhum Necmettin Erbakan'ı cezaevine fikirlerine Anayasa'ya taşıdı. Din Eğitiminin verilmesine ilişkin madde Cumhuriyet dönemine ilişkin devrim niteliğinde bir madde olarak kayıtlara girdi. Şimdi o metne başörtüsüne ilişkin güvence girecek.
Anayasa değişikliği TBMM'den çıktı çıktı. Eğer çıkmazsa Ak Parti'nin öncülüğündeki Cumhur ittifakının seçim malzemesi hazır.
-Başörtüsünün güvenceye alınmasına karşı çıktılar.
-Ailenin korunmasına ilişkin madde ise karşı çıkanın elinde patlayacak cinsten bir bomba…
Anadolu yollarında, kahvede, pazarda eşcinselliği, lezbiyenliği, trans seksüelliği anlamayan, bilmeyen Anadolu insanına affınıza sığınarak 'i..nelikten başlayan, g..verenliğe' kadar uzanan argo tabirler ile siyaset yapılacak.
Ne olursa olsun uyuyan hücreler, müfrezeler iş başında. Herkes ezberlerini yenilesin, gerekirse 'Nasuh tövbesinde' bulunsun. Cumhuriyet'i 100. Yılına 'bağımsız ve bağlantısız Türkiye idealine buluşturmamak için ellerinden geleni yapar. Geçenlerde Politik Adam'a konuk ettiğim dünyaca ünlü tarihçimiz Prof. Dr. Sina Akşin şöyle diyordu:
'Cumhuriyet'in tehlikede olduğu muhakkak. PKK belasının başımıza sarılması 1984'te biliyorsunuz başladı. Mesela Şeyh Sait İsyanı aylar içinde bastırıldı. Biz, bağımsızlığımızı da bir ölçüde yitirdiğimiz için PKK terörünü bastıramadık. Çünkü PKK'nın arkasında ABD vardı, Avrupa emperyalizmi vardı. Bu yüzden bu durumlara düştük. Çok şükür PKK büyük ölçüde yenildi, sindi ama hala var. Ve hala ABD'nin diktası büyük bir ölçüde hükmünü yürütebiliyor.'
Kiminle? Elbette müfrezelerle… Bunun yanında ABD'yi ben dedim; İngiltere'nin Almanya'nın, Fransa'nın, Rusya'nın, Çin'in, İran'ın, Suudi Arabistan'ın müfrezelerini siz söyleyin artık…