Millî Eğitimimizin Çıkmaz Sokakları-2

Eğitimimizin başka bir çıkmaz sokağı da özel eğitime gereksinmesi olan çocukların ihmal edilmesidir.

Özel eğitime gereksinme duyan çocuklar iki grupta toplanır. Birincisi engelli olanlar, diğeri de üstün zekalı çocuklar.

Ülkemizde yedi sekiz milyon dolayında engelli çocuk bulunmaktadır. Özel eğitime gereksinme duyan bu çocuklarımız, yıllardır ihmal edilmişler, sahipsiz kalmışlardır.

Engelli eğitimine erken yaşlarda (0-3 yaş) başlamak çok önemlidir; ancak ana babalar, deneyimsiz ve yeterli bilgiye sahip olmadıkları için dünyaya gelen çocuğunun engelli olup olmadığını hemen anlayamamaktadırlar. Kimi aileler de çocuklarının engellilik durumunu kabullenememektedirler. Bu nedenlerdendir ki engelli çocuklar, erken özel eğitime başlayamamaktadırlar.

Diğer yandan ülkemizde özel eğitim için gerekli yasal düzenlemelerin, erken eğitim verebilecek donanımlı eğiticilerin yetersizliği de ayrı bir sorundur.

Genel nüfusun % 2'si üstün zekalı sayılmaktadır. Ancak ülkemizde yaygın ve sistemli bir ölçüm ve kayıt yapılmamaktadır. Zamanında tespit edilemeyen ve gereksinmelerine uygun eğitim alamayan bu çocuklar, ortalama yetenekliler içinde kaybolup gidiyorlar. Bu durum toplum için çok büyük bir kayıp olmaktadır.

İçinde bulunduğumuz yüzyılda hemen bütün toplumlar, en son bilgiye ve teknolojiye kolaylıkla erişebilmektedirler. En donanımlı insan kaynaklarını elinde bulunduran ve bunları en iyi biçimde değerlendiren ülkeler, diğerlerine göre fark yaratmaktadırlar, gelişip ilerlemektedirler.

Üstün yetenekli bireylerini gereği gibi eğitemeyen ve onlardan yararlanamayan toplumlar, çok önemli insan gücünü yitirmekte, gelişmiş ülkelerin beyin avcılarına kaptırmaktadır. Kıymetini bilmediğimiz değerlerimizin dünya çapında yaptığı buluşların patentlerini başka ülkeler toplamaktadır.

Gerek engelli gerek ise üstün zekalı çocukların eğitim ve öğretimi verecek özel öğretmenler yetiştirilmeli; bu çocuklar için eğitim görecek okullar açılmalı, bu okulları da devlet desteklemeli ve denetlemelidir.

İhmal edilen meslekî ve teknik eğitim de çıkmaz sokaklardan biridir.

Meslekî ve teknik eğitim öğretim bir ülke için çok önemlidir. Çünkü üniversitelerin yetiştirdiği bilim insanlarının yaratacağı teknolojiyi uygulayacak ara elemanlara gereksinme olacaktır. Söz gelimi, ülkemizde üç boyutlu yazıcı ve siber güvenlik alanında yeterli sayıda teknik eleman açığı bulunmaktadır. Geleceğin meslekleri arasında Biyoteknoloji, Nanoteknoloji, Enerji, Sağlık, Lojistik önemli sayılmaktadır. Meslekî ve Teknik Okullarda, bunları ve benzeri gereksinmeleri karşılayacak, yarının mesleklerine uygun eleman yetiştirecek bölümler bir an önce devreye sokulmalıdır.

Günümüzde meslek okulu deyince nedense hemen akla din eğitimi veren okullar gelmektedir. Mesleki ve teknik okullardan, Kız Teknik, Erkek Teknik, Turizm gibi okullar işlevsel okullardır, yani üretime yöneliktir. Oysa din eğitimi veren okullar içseldir, üretime yönelik değildir. Burada şu noktaya da parmak basalım, İmam Hatip Okullarının orta kısımları açıldı. Oysa diğer teknik okulların orta kısımları kapatılmıştı ve açılmadı. Bu teknik okulların orta kısımlarının da açılması, ilerideki yığılmayı büyük ölçüde önleyecektir. Bu uygulama Anayasa'nın eşitlik ilkesine de aykırıdır.

Eğitim sistemimizin çıkmaz sokaklarından biri de 4+4+4 uygulamasıdır.

İlköğretim kesintisiz sekiz yıl idi. Ne var ki bu uygulama 4+4+4 kesintili eğitim uygulamasını dönüştürüldü ve ilkokula başlama yaşı beş ve beş buçuk yaşa çekildi. Bu uygulamada dört yıllık ilkokulu bitiren bir öğrenci ortaokula gitmesi zorunlu görülmemiş, isteğe bağlı bırakılmıştır. Söz gelimi 2012-2016 yılları arasında ilköğretim öğrencilerinin 518 bin 472'si herhangi bir liseye kayıt yaptırmamıştır. Özelikle kız çocukları bu uygulama ile bir üst sınıfta okuma hakkını yitirmiştir. Kısa sürede de evlendirilme durumuyla karşı karşıya kalmıştır. 4+4+4 kesintili eğitim uygulaması, iddia edildiği gibi başarılı olamamıştır. Henüz bedensel ve ruhsal gelişimini okul için tamamlamamış ve daha anaokulu yaşlarındaki (5-6 yaş) çocukları, zorla ilkokula başlatan bu uygulamada, çocuklar perişan olmuş, uyum sağlayamamış, akılları karışmıştır.

'4+4+4 uygulaması ile tam gün eğitim veren okul sayısı azalmış, ikili eğitim veren okulların sayısı artmıştır. Yani eğitimin kalitesi düşmektedir (S. Pehlivanoğlu, age. s.120).'


Nitelikli eğitim öğretimi engelleyen 4+4+4 uygulamasından, dinci-kinci kuşak yetiştirme, dağı taşı imam-hatipleştirme sevdasından vazgeçilmeli; dinci cemaatler ve siyaset, eğitimden uzak durmalıdır.