0

İki gün önce Milliyet gazetesinde yer alan bir haber hayli ilginçti. Haber de bir Rus işadamının SETI adı verilen programa dünya dışı varlıkların araştırılması için 100 milyon dolar bağış yaptığı; bu programın ünlü fizikçi Stephan Hawking tarafından desteklendiği belirtiliyor ve programın yöneticilerinden bir tanesinin önemli bir açıklamasına yer veriliyordu. Açıklama şöyleydi: 'Evrende bulunacak dünya dışı varlıklara gönderilmek üzere en çarpıcı mesajı yazana 1 milyon dolar ödül verilecek'.

Bizden daha ileri bir uygarlığa sahip dünya dışı varlıkların olduklarını; onlarla temas kurma noktasına geldiğimizi ve 'acaba nasıl bir mesaj gönderelim?' sorusunu sorma noktasına geldiğimizi varsayalım.

Mesele dünyanın gündemine böyle gelseydi herhalde ilk tartışılacak konu bu mesajı kim/kimler göndermeli sorusu olurdu.

Kim bilir belki de G-20 ülkeleri bu konuda bir toplantı yapardı (!)

Ya da 'Dünyada 190 ülke var. Her ülke kendini mesajını göndersin' denilebilirdi.

Acaba Afrika'nın en fakir ülkesi nasıl bir mesaj gönderirdi?

Dünya dışı varlıklar acaba hangi mesajı daha fazla önemserdi?

Nasıl bir mesaj göndermemiz gerekir sorusunu bir kenara koyup belki de onlarla ortak parantezde yer alabilecek bir konudan, doğa ve evrenle ilişkimizden bahsederdik. İlk önce evrenle/kainatla ilgili bilgimizin ne kadar sınırlı olduğunu anlatmak için Plüton'dan söz ederdik. Plüton bir gezegen mi değil mi sorusuna daha yeni yeni cevap verebildiğimizi yani milyarlarca galaksiden bir tanesinde yaşayan canlılar olarak galaksimizde yer alan güneş sistemini tanıma konusunda ancak bu noktaya gelebildiğimizi söylerdik.

Dahası Asteroitleri yakından izlediğimizi; Asteroitlerde bulunduğu düşünülen madenlerin ekonomik değerinden çok etkilendiğimizi; söz konusu madenlerin ekonomik değeri ile dünyada her yıl yaratılan katma değeri karşılaştırıp heyecan duyduğumuzu ama bu kıyaslamaların ne yazık ki kaynakların kıtlığı varsayımına dayanan iktisadi bakış açımızı değiştirme gibi bir dürtü yaratmadığını söylerdik. Kendimizi kainatın bir parçası olarak görmediğimiz için bolluk içinde olduğumuzu anlayamadığımızı ve kıtlık düşüncesinin bir yansıması olarak doğayla birlikte yaşamayı beceremediğimizi; kendi üretim zincirimizi doğanın besin zinciri yerine ikame ederek doğayı tahakküm altına almanın envai çeşit yolunu bulduğumuzu söylerdik. Japonya'daki o parktan bahsederdik. Bir mavi balinanın kendi yaşam ortamından kopartılıp insanları eğlendirme aracı haline getirilişinin hazin öyküsünü anlatırdık. Ve bir bütün olarak eski Roma'nın kolezyumlarının farklı formlarda hala yaşadığını; 'halk ekmek ve eğlence istiyor' anlayışının en ölçüsüz halleriyle arzı endam ettiğini söylerdik. Dünyadaki çevre sorunları konusunda birinci derecede sorumluluk üstlenmesi gereken ABD'den söz ederdik. ABD eski hazine bakanının çevre sorunlarıyla ilgili konuşurken iklim krizini dünyada yaşanan mali krize benzettiğini ve meseleyi ele alırken iklimi düzeltmek ekonomiyi düzeltmeye benzer dediğini hatırlayarak, bu ifadelerin büyük bir zihniyet erozyonuna işaret ettiğini anlatırdık. Doğayı ve ekonomiyi birbirinden farklı gören; doğayı sanki bir mekanizma olarak ele alan; insanı doğadan, doğayı kainattan bağımsız olarak gören bu anlayışı hali pür mealimizin bir ifadesi olarak anlatırdık. Çevreyi tahrip ettikçe, parçayı bütünün kucaklayıcılığından uzaklaştırdığımızı, parçayı yalnızlaştırdığımızı ve böylece anlama ve anlatma kabiliyetimizi her geçen gün biraz daha yitirdiğimizi, ama bunun farkında olmadığımızı söylerdik.

Ve lafı şöyle bağlardık:

Farklı toplumların aynı olaylar üzerinde farklı kavrayışlara sahip olmasında zamanı ve mekanı farklı biçimde algılamalarının önemli bir payı var. Muhtemelen sizin zaman-mekan algınızla bizim zaman mekan algımız arasında farklılıklar var. Bu farklılıklar belki de bizim tahmin edemeyeceğimiz kadar büyük. Bu durumda göndereceğimiz mesajın sizin tarafınızdan anlaşılması/ anlamlandırılması çok zor olacak. Zamandan ve mekandan bağımsız mesajlar vermemiz gerekiyor. Belki inanmayacaksınız ama zamanla ve mekanla sınırlı olmayan mesajlarımız var. Size bu mesajları gönderebiliriz. Ama ilk önce bizim anlamamız gerekiyor.

Biraz sabretmeniz lazım.………….