Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde... Uzak diyarlarda melek görünümlü bir şeytan yaşarmış... Bu melek görünümlü şeytan, adından da anlaşılacağı gibi, kendini melek sanırmış ama aslında hiçte öyle değilmiş... Melek görünümünün altında tam bir şeytan yaşarmış. Yüzü güleç ama kalbi fenalıklarla dolu bu şeytan, insanları kendi çıkarları için kullanmaya bayılırmış. Aslında insanları kullandığını sanırmış belki de... Belki de kendini kandırırmış. İnsanları borçlandırır, ona minnet duymalarını sağlamak için elinden geleni yaparmış. Bunu da sırf huzuru kaçmasın ve insanlar ona iyi davransın diye yaparmış... İyiliğinden değil tamamen bencilliğinden yapar, insanları süslü sözleriyle büyüler, sonra da arkalarından iş çevirirmiş. Herkese değer verirmiş gibi davranır, aslında kendinden başkasını düşünmez ve değer vermezmiş... İnsanlar hep kanarmış bu melek görünümlü şeytana... Çünkü iyi görünmek için hep maske takarmış. İyi gibi görünüp, kötülük yapmak ve aslını inkar etmek en sevdiği şeymiş. Tek dediği şey 'ben bu insanlara iyilik yaptım, şunu yaptım, bunu yaptım, ama onlar bana iyilik yapmak zorunda' dermiş... Hep kendini düşünür, çevresindeki kötü olayları hep kendine bağlarmış. Narsistmiş bu şeytan. Kendine olan iyi şeyleri pohpohlar, kötü bir şey gördüğünde elinin tersiyle itermiş. O iyilikleri hiç yapmamışsınız gibi kötü davranırmış, kin tutarmış. Uzlaştırıcıymış gibi yapar, uzlaştırıcı asla olmazmış. Haklının yanındaymış gibi yapıp, aslında tam karşısında olurmuş. Herkes ona iyilik yapar, çünkü herkesi zorunlu tutarmış... Kendini hep başkalarıyla kıyaslar, sürekli geçmişinde yaşar, sürekli aynı şeyleri konuşurmuş. Birisi iyi durumdaysa, ben neden bu durumda değilim diye kıyas yapar, o şey bende de olmalı dermiş sürekli. Kimsenin adına sevinmez hep kendisi adına üzülürmüş. Herkesten hesap sormalıyım der, ama kimseye hesap vermezmiş. Aslında insanları küçük düşürür ama sonra, benim amacım bu değildi dermiş... Kimseyi dinlemez, iyi insanlara kötü damgası yapıştırarak insanları etkilemeye çalışırmış. Etkilermiş... Ya da etkilemezmiş. Aklı ve mantığı olan insan etkilenmezmiş belki de. Sadece mış gibi yaparmış. Etkilenmiş gibi, dinliyormuş gibi. Aslında kimsenin umurunda olmazmış. Ama sonra maskesi bir anda düşüvermiş. Çünkü o egosunu değil, egosu onu yönetiyormuş. Gerçek yüzü bir bir ortaya çıkmış aslında geç bile kalmış... Gerçek yüzü ortaya çıktığında etrafa saldırır, kimseyi konuşturtmaz ve en önemli silahını takarmış beline... Mağduru oynamak. İşte en önemli silahı da buymuş. Ama o silahın tehlikeli olmadığını gerçek yüzünü net bir şekilde görenler bilirmiş. Çünkü hiçbir şeyi gerçek değilmiş. Kalbindeki iyilik gibi.