1 Mayıs Bahar bayramı ya adı… Bütün emekçilerin bayramını kutlayalım. Emek verip ekmek mücadelesinde alın teri dökenlerin yeni umutlara yelken açması dileğimi ileteyim.
Bakıyorum. Okuyorum, izliyorum…
Seçim sonuçlarında sonra kimse Türkiye’nin solculaştığını, milliyetçi, hatta muhafazakar kesimin sola kaydığını iddia etmedi. Yazmadı, söylemedi.
Halbuki alışmıştık her seçimden sonra Ak Parti başat parti olunca Türkiye İslamlaşıyor. Muhafazakarlaşıyordu. Hayat tarzına müdahale gelecek masalarda sallanan insanlar “şerefe” diyemeyecekti. Göbeğini kaşıyan, makarnacılar Erdoğan’a oy verip bir de sandıklardan oyları çalmışlardı (!) Çağdışı zihniyet din tüccarıydı, sağcılar özellikle milliyetçiler faşist anlayışlarını topluma zerk edeceklerdi.
CHP kazanınca her şey süt liman oluverdi. Hayat tarzına müdahale kayboluverdi. Bir zamanlar Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Meclis kürsüsünden çektiği “Ohhhh” sözlerini hadi sol çekti de Ak Partililere, siyasal İslamcılara, milliyetçilere ne oldu da “ohhhh” çekiverdi. Başınız göğe erdi de altın madalya sırasına giriverdiniz.
Ne diyor TBMM’nin 22. Dönem Başkanı; “Allah bin kere razı olsun, o benim kahramanımdır. Hiç bir AK Partilinin olmadığı bir yerde her şeylerini bana borçlu olan insanların bile kaçarak, korkarak gelmediği bir yerde Özgür Özel benim hukukumu korudu.”
CHP’ye uzatılan zeytin dalı yalnızca bu değil. Bir hafta öncesinde AK Parti MKYK Üyesi ve Manisa Milletvekili Mücahit Arınç yanına eşi Kübra Yeliz Arınç Hanımefendi’yi alarak Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Mimar Ferdi Zeyrek’i ziyaret etmişti. Başkan Zeyrek’in, Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini hak ettiğini belirten Arınç, “Çok güzel bir kampanya yürüttünüz. Samimi ve objektif olarak takip etme fırsatımız oldu. Sizin pozitif algınız, yaklaşımınız, insanlarla kurduğunuz iletişim. Siyaset, gerçekler üzerinden yapılır. İnsanların en nihayetinde teveccühüne mazhar olmak, onlarla iletişimin karşılığını almak çok önemli. Çok açık ve net bir galibiyet oldu. Bunu da hak ettiğinizi çok samimi olarak gördük" demişti.
Erdoğan-Özel görüşmesi öncesi yapılan açıklamaların en önemli mesajı Cumhurbaşkanına yönelik yapılan “ince ayardır.” Ne yapması, nasıl yapması için gerektiğini belirten açıklamalar. “Yumruğunu sıkma, uzlaşma yolunu seç, fabrika ayarlarına dön, AB reform sürecine yeniden başla…”
Ak Parti içine de bir mesaj vardı: “Parti’de abi yok, işaret bekliyorum”, “Yeniden Refahın yükselişine karşı ‘aranan kan’ benim’ diyen açıklamalar geldi.
Anladık Erdoğan’a yönelik yeni bir “kolpo” var.
Ak Parti kaybetmiş çok da umurundalar. Milletvekillerine “ayol” diye hitap eden başkanvekilinin saat koleksiyonunu bir bir göstermesi, seçimi kaybeden belediye başkanlarının bürokratlık için bakanlıklarda sıraya girmeleri, Milano’da istakoz yemeleri, gittikleri, yediklerini içtiklerini sosyal medyadan saklamaları kolpo değil de nedir?
Kime kolpo ? En başta Erdoğan’a…Mensup oldukları partiye…Sorumlu oldukları seçmene…
İşin aslında ellerinde bir Erdoğan kaldı. Onu da bozuk para harcar gibi harcamaya hazırsınız da yerine kimseyi bulamadınız.
Kim olur falları başladı. Falcı kadınların “bir bakayım: Falın fallanmış…” diye başlayan sözlerine…
Numan Kurtulmuş mu ?
Hakan Fidan mı ?
Süleyman Soylu mu?
Yoksa Selçuk Bayraktar mı ?
Bakıyorum gazetelere açıklama üstüne açıklama…
“Erdoğan hata yaptı, kandırıldı, aldatıldı. Yalan anketler sundular. İstedikleri kişiyi aday yaptılar…” çokta tın yani…
Erdoğan dolu dizgin Siyonistlere savaş açmış gidiyor. Bedelini bile bile, ödeye ödeye konuşuyor. İnadına inadına Siyonist katillere meydan okuyor. Sımsıkı Erdoğan’ı tutmak, kucaklamak “Peşindeyiz Reis” demek yerine “onlar kalksın ben oturayım” derdine girdi herkes…
Bir de “2002 fabrika ayarlarına dönme işi var”
Muhafazakarlık oldu olası bana soğuk geldi. Siyasal İslamcılık gibi deli gömleği giydirmek gibi bir şey. Ne oldu ? Muhafazakarlık dindarlığı mı muhafaza etti. Oyları mı muhafaza ettiniz, belediyeleri, yerel iktidarı mı muhafaza ettiniz.
“2002 fabrika ayarları” Ak Parti’nin fabrika ayarı olabilir, ancak bugünkü Erdoğan’ın fabrika ayarı değil. Erdoğan bugün fabrika ayarlarına dönmüş “Emrolunduğu gibi dosdoğru” olma emrini gereğini “Mücahid Erdoğan” olarak yerine getirmektedir. Erdoğan, 2002 fabrika ayarlarından ayrıldığını geçen gün Filistin ile ilgili toplantıda daha net ve açıktan bir kez daha ilan etti.
Kendisine yönelik “31 Mart ayaklanmasını” savuşturduktan sonra emin adımlarla vites büyüttü. Ayağına dolanan yerel yönetim saltanatlarını, derebeyliklerini birer birer ekarte etti. Şimdi yeni bir yol haritası var önünde…Derin millet aklının öngördüğü değişimi sağlayacak.
Majesteleri İş Başında
Majestelerinin İttifakı’na karşı yapacak bunları. Kuytu köşelerde Saadet, Gelecek, Deva Partilerinin birleşmesini TBMM’nin üçüncü büyük muhalefet partisini oluşturma gayretleri için yapacak. Bu süreci tıkayan Saadet Partisi yönetiminin “Saadet’te” ısrar etmesi. Gerekçelerinin biri merhum Erbakan’ın mirası oluşu… İkincisi ise Gelecek ve DEVA’daki milletvekillerinin çoğunluğunun Milli Görüş kökenli olması.
Bir de buna Erdoğan’dan kaçmaya niyetli halen Ak Parti grubunda kerhen durduğunu belirten vekilleri eklemek gerekiyor. Onlar işaret bekliyor. İşaret geldiği gün “Majestelerinden” yelkenlere fora deyip yola çıkacaklar.
Bunlar için bulunan siyasi toplanma alanı Merkez Parti üzerinde bina ediliyor ki, parti genel başkanına yakın sermaye gruplarının yeni yükselen bir ekonomi televizyon kanalını satın aldıkları belirtiliyor.
CHP’nin Yeni Yolu Nasıl Olacak ?
Ak Parti içindekilerin bile umudu CHP belediyeleri oldu… Ak Parti’ye dersten öte iyi bir “tokat” attılar. Gerekçe “Beni aday yapmaz ise olacağı bu” örnekler çok da bir tanesini yazayım:
Mamak Belediyesi'ni kazanan CHP'li Veli Gündüz Şahin'in mazbata töreninde yaşanan ezan ve cami rahatsızlığına yönelik skandal sözleri hatırlarsınız:
Şahin'in ezanı bekleme ısrarına karşı çevresinde bulunan birinin, "Burada kaç tane cami var buranın ezanı biter mi? Bu ne ya ora cami ora cami" dediği anlar açık mikrofonlara yansımıştı.
Veli Gündüz hemşehrim… Çorumlu… Ehli Beyte hürmetli. Medyadaki bu haberden rahatsız olduğunu duymuştum. Bir damar var dedim. Ancak geçen belediye çalışanlarını toplamış yeni dönem iş akışını anlatmış. Ancak üzülmek öte kahroldum.
-Arkadaşlar namaz kılmanıza izin veriyorum. Ancak istismar etmeyin…
Bir zamanlan “Çocukların dini eğitimi için orta çağ zihniyeti” diyen Özgür Özel duysun diye yazıyorum. CHP kazandı diye kına yakanlara yazıyorum. Belediye Bakanlığı’nın kazandığı sabah Hacı Bayram’da duaya giden 2028’in Cumhurbaşkanı Mansur Yavaş bilsin diye yazıyorum…
Milliyetçi Cumhuriyet Halk Partisi
CHP kazandı başörtülü kadınlara “kara şimşek” sözleri çoğalmaya başladı. Sataşmalar, kaşımalar alıp başını gidiyor. Halbuki Türkiye solculaşarak bu seçimlerden çıkmadı. CHP sağcılaşarak çıktı. Kemal Kılıçdaroğlu’nun Majestelerinin İttifakı’nın eseri olarak ortaya attığı “Helalleşme” vaadi tohum tuttu ve hasadını biçtiler.
Nereye baksan sağdan bir aday. Ülkücülük töresinden gelen, 12 Eylül cuntasının işkencehanelerinde “Zafer İslam’ın” dedikleri için kanı akıtılan koca koca abilerin CHP’lileşmesini sağlayan helalleşme…
Onların yeni bir Kızıl Elması var. Ülkücü bir Cumhurbaşkanı seçtirmek. Elbette ki Mansur Yavaş’tan bahsediyorum. Az laf üretip yüzde 60’lara varan bir oy oranı ile Ankara’yı iç Anadolu oylarını CHP’ye döndürdü. “Mansur” sloganı uzun bir dönem Ak Parti’nin kullandığı sonra da STK’ların sulandırdığı, içselleştiremediği “Ensar” anlayışını solladı…
Belirtmeliyim ki sağın taşıyamadığı ve Türk siyaseti tarihine bakınca 20-25 yıllık ömrü olan “kitle partisi” olma modülü CHP için uzun soluklu olmaz. Sağ ile mezara kadar gidemeyeceklerini bildikleri için Pazar da bu işbirliği bozulacaktır. Şimdi Ak Parti’yi bekleyen durum analizi de budur. Sağın en büyük partisi aynı zamanda Türkiye’nin en büyük partisini oluşturanlara “eviniz barkınız yok mu ?” denilerek aparılmaya, koparılmaya çalışılmaktadır. Yeniden Refah Partisi 31 Mart seçimlerinde bu hamleyi bir ölçüde yaptı ve başardı.
Gelinen bu noktada siyasetin kolpolaşması devam ediyor. Nereye evrileceğini hep beraber göreceğiz.