İnstagram, WhatsApp, Facebook, YouTube; sosyal medyanın kalbinin attığı alanlar olarak giderek toplumun kılcal damarlarını da ele geçiren bir kültürel dünyaya nasıl da dönüşüverdi? Oysa çok değil bundan on beş bilemediniz yirmi yıl önce kültür deyince ilk aklımıza kitaplar, tablolar; kültür dünyası deyince ise kütüphaneler, müzeler ya da kitabevleri gelirdi. Çocukluğumdan hatırlıyorum hala var olan büyük bir kitabevi, her hafta sonu yazar ve sanatçılar ile okur-sanatsever buluşmaları yapardı. Ben, daha ortaokul yıllarımda iken Kadıköy'deki eski İSKİ binasının yanındaki o kitabevinin küçük salonunda birçok sanatçı ve yazarla tanıştığımı ve onların keyifli sohbetlerine iştirak ettiğimi daha dün gibi hatırlıyorum. Bugün de durum aynı mı? Peki kovid-19 sonrası durum?
Giderek daha az okuyan bir toplum oluyoruz demek istemiyorum çünkü nicelik kadar niteliğin de önemli olduğunun farkındayım. Ne kadar okuduğumuz önemli ama nasıl okuduğumuz, nerde okuduğumuz, niçin okuduğumuz el hasılı okumaya verdiğimiz önem de en az ne kadar okuduğumuz kadar önemli. Ali Fuat Başgil 'Gençlerle Başbaşa' adlı eserinde 'Gök kubbe altında yepyeni hiçbir fikir yoktur' derken aslında söylenecek çok şey olduğunu ama sözlerin zamana- mekana-şartlara göre yeniden şekillenerek söylenmesi gerektiğini anlatmakta sanırım. Nitekim okumaya ilişkin alışkanlıklarımız değişse de kitap, yazar ya da Akşit Göktürk'ün deyimiyle 'Okuma eylemi' ölmedi bilakis hayatın merkezinde yer almaya devam ediyor. Nitekim Necatigil de yazarın/şairin eserinde ölümsüzlüğe ulaştığını söylerken belli ki okurun da ancak tabiri caizse eserde ölerek aynı ölümsüzlük sırrına vakıf olabileceğini dile getiriyor:
Kitaplarda Ölmek[1]
Adı, soyadı
Açılır parantez
Doğduğu yıl, çizgi, öldüğü yıl, bitti
Kapanır, parantez.
O şimdi kitaplarda bir isim, bir soyadı
Bir parantez içinde doğum, ölüm yılları.
Ya sayfa altında, ya da az ilerde
Eserleri, ne zaman basıldıkları
Kısa, uzun bir liste.
Kitap adları
Can çekişen kuşlar gibi elinizde.
Parantezin içindeki çizgi
Ne varsa orda
Ümidi, korkusu, gözyaşı, sevinci
Ne varsa orda.
O şimdi kitaplarda
Bir çizgilik yerde hapis,
Hala mı yaşıyor, korunamaz ki,
Öldürebilirsiniz.
Koronalı günlerle birlikte kültürün, kitabın ve kütüphanenin zayıfladığını ve giderek daha az kişinin 'kitaplarda öldüğünü' düşündüğüm şu son günlerde güzel bir haber aldım: İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Türkçe Öğretmenliği Bölümü 'Topluma Hizmet Uygulamaları' dersi kapsamında Şırnak'ın Silopi ilçesine 25 km mesafedeki Çalışkan Beldesi'nde öğrencilerle buluşmuş ve öğrencilerin 'kitaplarda ölmesi' için bir proje başlatmış. Türkçe Öğretmenliği Bölümü öğrencileri, Çalışkan'da bulunan ve internet altyapısı da yetersiz olan Şehit Binbaşı Ercüment Türkmen Ortaokuluna yedi adet tablet ve bir internet paketi yollayarak 'dijital kütüphane' kurmuşlar.[2]
Tabletlere yüklenen 'Pedefe Dijital Kütüphane' uygulaması öğrencilerin çok sayıda kitaba kolayca ulaşmalarına imkan tanımış ama proje bununla sınırlı değil. Ardından Medeniyet Üniversitesi öğrencileri, Silopi ilçesindeki öğrencilerle online görüşerek birde okuma etkinliği düzenlemişler. Kitapların okuldaki Türkçe öğretmeni Dilay Bozkurt nezaretinde okunmasının ardından öğrenciler, okudukları kitapla ilgili küçük birer tanıtım videosu da çekerek videoları 'Silopi PedefedenOkuyor' adlı instagram sayfasında paylaşmışlar.[3]
Bu etkinlik sayesinde Silopi'deki öğrenciler hem etkileşimli bir şekilde kitap okuma olanağı bulmuşlar hem de hayatlarını kolaylaştıracak dijital bir kütüphaneye sahip olmuşlar. Umarım bu türden projelerin sayısı giderek artar. Bravo Pedefe! Bravo Silopili gençler! Bravo İstanbul Medeniyet Üniversitesi Türkçe Öğretmenliği 3. Sınıf Öğrencileri! Bravo Dilay Bozkurt öğretmenim!
------------------------------------------------------
[1] Şair: Behçet Necatigil
[2] https://pedefe.comprojeye iki aylık paket ve 2000 civarında kitaba sınırsız erişim ile destek olmuş!