Kim, kimden rahatsız Azizim?

fehmicalmuk@esnafhabertv.com

Hani sorarlar ya 'gitmek mi daha zor kalmak mı?' Belki Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Melih Bulu'nun önünde bekleyen en büyük soru da bu.

Kalmak mı daha zor, istifa etmek mi?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin 'dava arkadaşım' dediği için 'devletin adamı' diye tanımadığım Alaattin Çakıcı, son mektubunda da Melih Bolu'nun istifa riskini ortaya koyuyor.

Çakıcı 'istifa edersen Cumhur ittifakında gedik açılır' diyor:

'Devletimizin teminatı olan, Devletimizin kurumları ve Cumhur ittifakına zarar vermek için, Rektör'ü istifaya davet etmektedirler. Sayın Rektör'e şunu hatırlatmak isterim, Lütfen ! sakın istifa etmeyiniz. İstifa ederseniz bu terörist eylemcilerin önünü açarsınız. Bu kutlu ittifakta gedik açmaya hakkınız yok. Arkanızda Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve aziz milletimizin olduğunu unutmayınız. Devletine, aziz milletine gönül vermiş tüm duyarlı Türk vatandaşları devletinin ve cumhur ittifakının yanında olmalıdır.'

'Gedik açmak' değimini Necip Fazıl Kısakürek; 'Surda bir Gedik açtık Mukaddes mi Mukaddes' dizeleriyle anlattı. Bu mısrayı Cumhurbaşkanı Erdoğan kimi zaman kürsüden okudu. Gedik açılması Cumhur ittifakı açısından kalelerine gol, Boğaziçi Üniversitesi eylemlerinin destekleyen Millet İttifakı'nı hanesine yazılan artı puan mı olacaktır? Siyasi olarak kazananın ve kaybedenin aynı kefede olacağı bir durumla karşı karşıya mıyız?

Belki de sınanan yalnızca siyasiler değil. Gezi olayları Üstüne bir de 15 Temmuz'u yaşayan Türk halkının Boğaziçi eylemlerinden duyduğu tedirginliği ne yapacağız? Bu tedirginlik belki de zihin kodlarımızda bir travmaya kadar yönelecektir.

Bakar mısınız ilginç benzerliğe? 28 Şubat'ı stratejik ve taktiksel olarak Türkiye'deki İslami hareketi, İslami hareketin siyasal uzantısı Refah Partisi'ni alt etmek onun yerine bağımlı ve bağlantılı muhafazakar bir kimlik kurmak isteyen Fethullah Gülen 28 Şubat kararları çıkar çıkmaz ne yaptı? Şimdilerde pek de ortada görünmeyen Yalçın Doğan'a ve Doğan medyasının Amiral gazetesi ile televizyona şu açıklamayı yapmıştı:

'Beceremediniz, bırakın gidin'

Aradan 24 yıl geçti Abdullah Gül'ün himayesinde kurulan ve organize edilen Deva Partisi'nin genel başkanı Ali Babacan bir tweet atarak acaba bize neyi çağrıştırdı? 23 Ocak 2020 tarihinde Babacan iktidara şöyle sesleniyordu:

'Bu ülkeyi yönetemiyorsanız bırakıp gidersiniz. Bu ülkeyi yönetemeyip bir kaos ve şiddet ortamına sürüklemek Kimsenin hakkı değil.'

Babacan'ın tweet'inde 'yönetemiyorsanız' değimi 'Beceremediniz, bırakıp gidin' anlamında değil mi? Ancak bu tweetteki en önemli açıklama 'kaosun yanında şiddet ortamı' sözünden bahsetmesidir. 'Şiddet' diyor Ali Babacan…

Geçen pazar BBNTÜRK televizyonunda hazırlayıp sunduğum Politik Adam programında konuk olan Ağrı Belediye Başkanı Savcı Sayan, tam da bu konuya parmak bastı. Cumhuriyet Halk Partisi genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 'Bahar gelecek' söyleminin altında Türkiye'nin bahar aylarında şiddet olaylarına tanık olacağını mı belirtti?

Bir yandan bölücü terör örgütü PKK'nın diğer yandan Avrupa'nın devam mı olarak himaye ettiği terör örgütlerinin bahar aylarında aktif ve yaygın terör eylemleri yapabilecek iması bile bizi kahrediyor.

Babacan tweet'inde ilan etti, Savcı Sayan'ın da televizyon konuşmasında belirtti şiddet olaylarını…Bunlara CHP liderinin 'Martın sonu bahar' dedik, evet martın sonu bahar oldu. Bütün Türkiye'ye getireceğiz martın sonunu'sözlerini eklerseniz…

Eklemesek keşke…

Joe Biden'in Türkiye'deki iktidarı düşürmek için seçim zokasının altında yatan stratejiyi iyi görmek lazım. Şimdi her olayda siz LGBT ortaya koyar, ABD ve AB'nin fonlarıyla onları örgütler ve kamikaze olarak kullanmaya kalkarsanız karşısında duran kitlenin zaptı ne olacak?

Allah'tan Bahçeli Ülkü Ocaklarını, Erdoğan Ak Parti Gençliği'ni, Destici Nizam-ı Alemi Gençliği'ni, Asiltürk Anadolu Gençliği'ni zapt ediyor. Onların sabır taşını çatlatmaya, kimyasını bozmaya devam edip Kabe örtüsünün üzerine Şahmaran yılanı koyarsanız, bunu da 'erkek egemenliğine karşı toplumsal bilinç oluşturma amacıyla' yaptığınızı belirtirseniz elbette karşınıza 'Kabe'nin sahibi var' sözlerini haykıracakları günü iple çekiyorlardır.

1968 yılında Beyazıt meydanına Kızıl Bayrak asılma provokasyonundan sonra meydana gelen olayları ne çabuk unuttunuz?

Darbe dönemlerinde duyulan bir söz vardır: 'Genç Subaylar Rahatsız'

Şimdi Kabe'nin sahibinin kullarında rahatsızlık had safhada şimdi. Konuştuğum gençler rahatsız. 'Git başımdan itidal' diyorlar.

Onları oyuna getirmek, sokağa davet etmek için yapılan provokasyonlara kaç cephede mücadele veriyorlar.

İstanbul sözleşmesini bile eşlerinin üzerinde bir dayatma aracı olarak kullanan Müslüman kadınlar kocalarını işgal etmiş durumda. Sesleri çıkmıyor. Yutkunuyor, yutkunuyorlar. Yanlış okumadınız 'Müslüman erkekler eşlerinin işgali altında' Akılları karışık, kıyafetleri değişik, hedefleri, kariyer planları belirsiz etkilendikleri modern kültürün altında 'Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete der' gibiler…

Oysa bir nar çiçeğini ezer gibi denizin dibinde gezen parmaklarıyla bir bir anlattıkları mazlumun yanında, zalimin karşısında olma duruşunu kaybetmediklerine inanmak isterim. Biz aşkı kadından öğrendik. Medeniyetin anası kadındır. İnsanın anası kadındır. Kendinin sahibi kadındır. 'Sahipsiz kadın' demenin hep karşısında oldum. Ne baba, ne koca, ne ağbi ne de kardeş kadının sahibi olamaz.

Durum böyle iken İstanbul Sözleşmesi kadını kuşatsın. Anamızı, eşimizi, aşkımızı, kızımızı, ablamızı…Yoksa İstanbul sözleşmesinin eteğinin altına saklanan Apakurya maskaralarını değil…