Karma Eğitim Çağdaşlık Gereğidir

0

"Eğitimde aydınlık bir gelecek için kadın erkek eşitliği gereklidir"

"Karma eğitimin" kıskaç altında olduğu bir süreci yaşıyoruz. Osmanlı sonrası kurulan Türkiye Cumhuriyeti aydınlanmacı devrimiyle bir dizi değişim ve gelişmeleriyle yenileşti. Öncelik eğitimdeydi. Ülkede eğitim alanında yapılan devrim ve yenileşme bugünün Türkiye’sinin vitrinini süslüyor. Harf Devrimi, Türk Dil / Türk Tarih Kurumu, okullaşmada değişim, eğitim sistemi, Tevhid-i Tedrisat, Millet Mektepleri, Milli Eğitim Teşkilat Yasası’nın yanı sıra önemli bir adımda "karma eğitimdi."

Karma eğitime geçiş kolay olmamıştı. Tanzimat Döneminde, Türk kadının siyasi; toplumsal ve düşünce alanında önemli başlangıçlar görüldü. Çağdaş eğitimden kızlarda sınırlı olarak yararlanmışlardı. 1858’de kızlar ilk ve ortaokullarda okumaya başlamışlardı. Kız öğretmen, ebe ve kız meslek okullarında okuyarak bu meslekleri yapmalarına olanak tanınmıştı. O yıllarda okuryazar kadın sayısı azdı. 19.yy’da "kadın yazarlar" gazete ve dergilerde yer almışlardı. Kadın dernekleri kurulmuş, kadın hakları arayışları, boşanma hakkı vb. iyileşmeler görülmüştü.

Nezihe Muhiddin, kadının kafes ardı yaşantısına isyan edenlerdendi. "Karanlıklar sarmıştı her yanımızı" diyordu. Direniyordu. "Yırtılsın gözlerimizdeki perdeler, her yanımız aydınlansın" diye haykırıyordu.

Namık Kemal, Şemsettin Sami, Abdulhak Hamit gibi şair ve yazarlar kadın hak ve hukukunu yazılarıyla irdeliyordu. Kadınların eğitilerek değişik mesleklerde başarılı olabileceklerini yazıyordu. Kurtuluş Savaşı’nda kadınlarımız, cinsel kimliklerini düşünmeksizin bağımsızlık yolunda savaşa katıldılar. Cepheye erzak ve cephane taşıdılar. Hastabakıcılık yaptılar. Kırsal kesimde yaşayanlar çift sürdü, hayvancılık, arıcılık, bağcılık, balıkçılık yaparak ailesinin dirliğini sağladı. Cephede olan babası, eşi, kardeşinin ve evindeki çocuklarının sorumluluğunu taşıdılar. Yaşamları, duvarların ötesinde, sınırsız, zorlu doğa ile iç içeydi. Güç koşullarda, alın teriyle üretiyorlardı.

Kentlerdeki kadınlar şeriat yasalarının elverdiğince dernek ve cemiyetlerde yer alıyorlardı. Yaşamları kısıtlıydı. İşçi kadınlar, düşük ücretlerle "işlerinin kölesi" oluyorlardı.

O çağda batılı kadınlar, eşit haklar için direniyorlardı. Kadınlarımız, nitelikli hak arayışı Cumhuriyet’le, Atatürk devrimi ile toplumsal bir değer kazandı. Sosyal hakları, giyimi, meslek seçimi sanatçı olabilmeleri, seçme ve seçilme hakları bu dönemde tanındı. Kızlarımıza ve kadınlarımıza insanca yaşamın kapıları sonuna kadar açıldı. "Dünyada gördüğünüz güzel olan her şey kadının eseridir" diyordu Mustafa Kemal. Kadının sosyal statüsü belirlendi. "Türk kadını yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde yükselmeye layıktır" özdeyişiyle kadına bakış felsefesinin farklılığını ortaya koymuştu.

Altı yüz yıllık Osmanlı yürüyüşünde ikinci sınıf varlık olarak görülen, eğitim ve sosyalleşmeden uzak tutulan kadının yüzü Cumhuriyetle gülecekti. Aklını kullanarak, çağdaş bilimin verilerinden yararlandırılacaktı. Sınırlandırılmış (tecrit edilmiş) kız okulları yerine, birlik ve bütünlüğün yer aldığı karma okullarda okumaları benimsenmişti.

Mustafa Necati’nin Milli Eğitim Bakanlığı döneminde yenileşme ve gelişmeyi içeren "karma eğitim" uygulandı. Tutucu çevrelerce ve meclis çatısı altında sert tepki ile karşılaştı. Milli Eğitim Teşkilat (örgütlenme) Yasası, Gazi Eğitim ve birçok okulun açılışını gerçekleştirdi. Karma eğitime hız verildi. Doğru, düzgün davranış bütünlüğü olan eğitimde iyi ve nitelikli birçok insan yetiştirmek gerçek amaçtı. Cinsel dürtü, cinsel ayrımla bireyleri ayrıştırmakla bir yerlere ulaşılamazdı ki… Okullarda "karma eğitim" de Atatürk aydınlanma felsefesinin gereğiydi.

Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç’un birlikte yarattıkları, araştırmaya, geliştirmeye yönelik tasarladıkları ve uygulamaya koydukları "Köy Enstitülerinde" karma eğitim yapılmaktaydı. "Eğitim mucizesi; / yarım kalan mucize; / halkın eğitilme kurtuluş umudu" diye betimlenen Köy Enstitülerinde köy çocukları (kız, erkek) eğitiliyor, iş eğitimi alıyor, bilgileniyor ve köylere gidip aldıkları birikimlerle onları eğitiyor ve aydınlatıyorlardı. Öğretmen, sağlıkçı, ebe, ziraatçı oluyorlardı. Köy enstitülü öğretmenler, köylüleri kadın/erkek sosyalleştirmek, yapan, yaratan, üreten olmalarını sağlamak için yol gösteriyorlardı. Köylü bilinçlenecek, maraba / kul yerine, birey, vatandaş olmanın erdemini edinecekti. Toprak ağaları, siyasiler, tarikat ve cemaatler bu olumlu mucizenin ışığını önce kıstılar, sonra da tümden kapattılar. "Kız / erkek nasıl beraber okurmuş?" Ateşle barut, bir arada olur mu?... Önce kızlar bir araya toplatıldı, sonra 1950’de Köy Enstitüleri kapatıldı. Karma eğitim günah eğitim, haram eğitim diyen kafalar ne yazık ki 21. yy’da da süregelmektedir. Köylümüz eğitimden ve aydınlanmadan uzak kaldı. Yarım kalan mucize de yarımlığıyla kalakaldı.

Kurtuluş Savaşı’nın acı izleri, yokluk ve yoksulluk içinde de olsa Atatürk’ün devrimi ulusal gelişmenin umudu oldu. "Düşlerim eğitimle gerçekleşecek" diyerek halkın toplumsal eğitimine öncelik verildi. "Eğitimde Birlik" Yasasıyla okullaşma şekillendirildi. Kızların eğitimine önem verildi. Karma eğitime gidildi. Amaç, nitelikli insan, gelişkin bireyleri yetiştirmekti. Seksen yıl öncenin koşullarında gerçekleştirilen karma eğitimin yeniden ayrılma düşüncesi çok sığ bir görüştür.

Karma eğitim (kızlı-erkekli) ile ilgili Halide Edip Adıvar’ın "Fahri Müfettiş" unvanıyla düzenlediği raporda: "Karma eğitim kız ve erkek öğrencilerin hanım hocalardan ders alması, öğrencilerin şevkini artırmaktadır. Kızlı-erkekli karma eğitim meşru rekabete imkan hazırlamasının yanında medeni bir ilişki tarzının yerleşmesine yol açmaktadır."  diyordu. Halide Edip Adıvar, Balkan Savaşlarının felaket yıllarında (1912-1913) Karma eğitimin önemini yazıyordu.