Jules Payot: Fransız pedagog, eğitimci. Cumhuriyet dönemi Fransa’nın radikal düşünürlerinden. Eğitimin, bilgi sağlamanın yanı sıra akılcı bir iradenin oluşturulması adına verdiği mücadeleyle dönemin eğitimcilerini derinden etkilemiş biri.
Kitabında çok güzel konuları ele almış: İsteksizlik, amacımızı unutmayalım, esaret kırıcı teoriler, cinsel dürtüler, şehvet, kötü arkadaşlar, tembellik bahaneleri, çalışmanın verdiği mutluluk, toplumsal destek ve eğitim görevlileri, büyük üstadların etkisi, irade terbiyesinde tefekkürün önemi, tefekkür nedir? Nasıl yapılır, irade terbiyesinde hareketin önemi, irade terbiyesinde beden sağlığının önemi, düşüncelerin irade terbiyesindeki rolü, aklın gücü gibi ana başlıklarda meselenin ana arterlerine dokunmuş. Günümüzde hala baş ucu yapılabilecek bir kitap. Eserini Fransa’da metafiziğin psikolojiden ayrılmasına öncülük eden Theodule Ribot’a adıyorum diye kaleme almış. “İnsan bilincini ve doğasını bir kenara bırakarak zekanın ve insan iradesinin kaynağını araştıran kişidir” diyor. Bu metodun metafiziği yok saymadığını sadece psikolojiyi metafizikten ayırıyor ki bunlar zaten birbirinden çok farklıdır diyor. Psikolojiyi bilimsel olarak ele almayı öngörüyor diyor kitabının önsözünde. Metafizikten ayrı bilimsel olarak psikolojiyi ayrıştırmak metod ve kurallarla, yer yer laboratuvar analizleriyle ruh bilimciliği yapak insanı anlamamaktır.
Tefekkür nedir? Nasıl yapılmalıdır? (s.99) başlığı altında meseleye yapılan yaklaşım insanı anlamama adına güzel bir örnek:
Diyorki
“Verimli bir şekilde düşünmenin ve tefekkür etmenin genel kuralı düşüncenin yapısının tahlil edilmesinden geçmektedir. Kelimelerle düşünürüz. Daha önce de belirttiğimiz üzere DÜŞÜNEBİLMEK İÇİN HAKİKATİN AĞIRLIĞINDAN KURTULMAMIZ GEREKİR. ÇÜNKÜ HAYATIN GERÇEKLERİ YORUCU OLMALARI NEDENİYLE ZİHNİ İŞGAL ETMEKTEN BAŞKA İŞE YARAMAZLAR. Yerine daha pratik, kısa, akılda rahat kalabilecek aktarımda kolay olan kısa göstergeler koymalıyız. Bu kısa göstergeler bir takım kavramlarla ilintilidir. Yani ilintili şeyi ifade etmek istediğimiz zaman bu kelimeleri kullanıyoruz. Bunun için kelimenin ilintili olduğu şeyin hafızamızda canlandırdığı imajın tecrübesiyle sabit olması gerekir” diyor.
İnsan olmanın en önemli vasfı hakikatin ağırlığını taşımak, taşımaya azimli olmak, ilmen, bedenen ve ruhen yorucuda olsa hayatın gerçeklerinden kaçılmamalı… Aklı, kalbi, ruhu ilim ve iradeyle hayatın gerçekleri hakikatin ağırlığı ile mümteziç (bütünlük arzetmiş, kaynaşmış) lik içinde ele alınmalı ki ruh, akıl, kalp ve gönül huzura ve sakinliğe erişsin. Hele ki günümüzde kuantum dolanıklığı ve kuantum psikoloji anlayışlarıyla mesele daha da anlaşılır hale gelmektedir. Hayatın, varlığın anlam ve manalarının ağırlığının getireceği metaforlar insanı anlamanın, insan psikolojisinin muammalarını çözmenin anahtarlarını elimize verecektir. Hayatın anlam ve manalarının ve hakikatlerin ağırlığından kaçarak insan denen müşkülatlı cevherin açılımlarına ulaşamayız. Dertlerine de derman olamayız.