Web 2.0 ile beraber sıradan internet kullanıcıları ''üretici'' haline gelirken iletişim teorisyenleri ve akademisyenler internetin demokrasi için ilerici bir güç olacağı görüşündeydi. Web 2.0'ı ''kullanıcıların ortaklaşa ve paylaşarak yarattığı sistem'' olarak özetleyebiliriz. Eksisozluk, Reddit benzeri forumlar ya da Wikipedia gibi siteler yalnızca kullanıcıların içerik sağladığı iyi örnekler.
İnternetin yaygınlaşmaya başladığı 21. yüzyılda, sıradan insanların birbirleriyle ve sistemle direkt entegre olması, çığır açıcı görünüyordu. Aslında şu an dahi dönüp baktığımızda birkaç saniye içinde internet sayesinde yapabileceklerimiz 20 yıl önce yaşamış bir insanın hayal dahi edemeyeceği seviyeye ulaştı. Ancak internetin sunduğu engin derya ve sınırsız bilgi, hiperkişiselleştirmeyle birlikte kısır bir döngüye bağlanmış durumda. Buna yankı odası deniyor.
Yankı odası, yankı fanusu (Eco Chambers) kavramı günümüz bilgi ve internet tüketiminin sınırlılıklarını belirliyor. Yankı odası basitçe, internet sağlayıcıları ve sosyal medya sitelerinin, düşünceleriniz dahilinde size belirli bir içerik sunması, bir fanusun içerisine hapsetmesi anlamına geliyor. Sizinkine benzer görüşleri, ilgi alanlarını ve düsturları yine benzer bir grup içerisinde paylaşıma sokulması şeklinde de özetlenebilir. Hangi politik görüşte olduğunuzu çok kısa süre içerisinde keşfeden algoritmalar, sonrasında yalnızca sizinkine benzer haber, yazı ve insanları karşınıza çıkartıyor. Bu da belirli bir alan içerisinde sıkışıp kalmış benzer fikirlere sürekli olarak maruz kalmamız anlamına geliyor.
Elbette burada bütün suçu şirketlere ve algoritmalara yüklemek anlamsız. Zira insanın ilkel beyni, kendi düşüncelerine benzemeyen fikirlere tahammül etme hususunda pek anlayışlı değil. Bu algoritma ve şirketlerin amacının sizi fikirsel fakirliğe sürüklemek ve köhneleştirmek gayesi taşıdığını kişisel olarak düşünmüyorum. Sosyal medya şirketlerinin en temel amacı, kullanıcıyı biraz daha site içerisinde tutmaktır. Sizlere birkaç reklam daha gösterip biraz daha fazla para kazanarak daha fazla insanı siteye çekmeye çalışmaktır. Ya da bilgileriniz başka şirketlere satmak... Bunu yapmak için de bireye özel olarak kişiselleşmeye başlar. Politik görüşünüzü, tatil tercihinizi, kedileri mi yoksa köpekleri mi daha çok sevdiğinizi kaydederek önünüze benzer içerikler sunar. Bu yüzden Google'a Tunus yazıldığında herkesin önüne farklı sonuçlar çıkar. Bazılarına Arap Baharı, bazılarına Tunus yemekleri, kimilerine de en iyi Tunus seyahati fırsatları.
En nihayetinde kişiye yalnızca onun seveceği ''güvenli'' içerikler göstererek kullanıcıyımemnun eder.
Körler sağırlar birbirini ağırlar
Kitlelerin haber ve bilgi tüketim alışkanlıklarını incelediğimizde, sosyal medya ve internetten önce de farklı fikirlere genellikle kapalı olduklarını görüyoruz. Birey, toplum içerisinde kendi benliğindeki düşünceleriyle var olur. Dolayısıyla bu düşünceler arası değişimin sağlanması kolay değildir. Bunu tartışmaya açmak dahi benliğimizde kişisel bir hakaret olarak algılanabilir. Yankı odalarında yarattığımız -ve yaratılan- sahte ortam da bu açıdan incelenmelidir.
Televizyonlaşan internet
İnterneti televizyondan ayıran en temel değişkenlerden biri, tüketicinin ne tüketeceğine kendisinin karar vermesiydi. Kişinin tercihlerini her ne kadar kendisinin yaptığı düşünülse de, pratikte yankı odaları sayesinde benzer bir kutunun içerisinde tutulmaya devam ediliyoruz. Ancak televizyonun aksine algoritmalar, kullanıcının verilerini büyük bir oranda bilmesiyle birlikte, kişiye özgü reklamlarla alıcıya direkt ulaşabiliyor.
Türkiye İstatistik Enstitüsü (TÜİK), 2020 yılı bilişim teknolojileri araştırmasının sonuçlarına göre, internet kullanım oranı 2020 senesinde %79 oranına ulaştı.
Yankı odalarının internet kullanımında yaptığı, etrafımızda yükselen duvarların kısıtlayıcılığı ile birlikte, kitleleri düşünsel fakirliğe sürükleyecek olmasıdır.
Michel Foucault, 'Bir yerde herkes birbirine benziyorsa, orada kimse yoktur' derken benzer bir şeyi mi söylemeye çalışmıştı yoksa?
Kişisel kanaatime göre, Türkiye'nin en temel problemlerinden biri; tek tip düşünce yapısının iktidarda mutlak kuvvet olarak yargılanamaz konumda yer almasıdır. Çeşitli fikir ve görüşlerin farklılaşmaya, çok seslileşmeye başladığı anda ötekileştirilmesi, marjinalize edilmesi ve ekstremleşmesi de bu düşünsel fakirliğin temel dinamiklerinden birini oluşturmaktadır. En küçük şirketin yönetiminden iktidarın başındaki kişilere kadar herkes yankı odalarında kendisininkine benzer, yalnızca benzer fikirlerin yankılanmalarını duymaktan sağırlaşmış vaziyette.
Eleştiri kelimesini sadece olumsuz manada ele alan her yapı, kulaklarını kapattığı müddetçe kendi düşünsel deryasında boğulmaya mahkum olacaktır.
Bu nedenden dolayı hiçbir fikrin dogmatik olmadığını tekrar vurgulamak gerek. İnsan egosantrik yapısı gereği, kendi etrafına ördüğü duvarların arasında güvenle yaşamaya hevesli olsa da, duvarların bireyin üzerine yıkılması muhtemeldir. Bundan evvel kafamızı kaldırıp etrafa göz atmanın bir zararı olmayacaktır.
'İnsanlar
Hangi dünyaya kulak kesilmişse öbürüne sağır
O ferah ve delişmen birçok alınlarda
Betondan tanrılara kulluğun zırhı vardır'
- İsmet Özel