Hani bir yerlerde bir insanı görürsünüz, hiç tanımasanız bile içinizdeki insan sevgisi ile sever, tatlı bir dostluk duyarsınız ya, işte bu duyguların içinde tanıştım kıymetli yazar dostum Selahattin Yalçıner ile. Bazen de bir yerlerde bir kitabın ilk sayfalarında okuduğunuz birkaç cümle ile o kitabı seversiniz. Okudukça yaşamın birçok duygularının ortak olduğunu fark eder, aynı hüzünleri, aynı sevinçleri, aynı çıkmaz sokaklarda dolandığınızı gördükçe kendinize benzeyen insanlarla karşılaşmanın tatlı bir sevincini yaşarsınız. Bunun adı sevgidir. Evet, bu hissin tanımı sadece ve sadece sevgidir. Çıkarsız, karşılıksız içten gelen tatlı bir sevgi. Dünyada bu kadar kötülüğün, bu kadar acının içinde hissedilen sadece tatlı bir sevgidir bunun adı. Ve bu sevgi hepimize güç verir. İşte bu dostluk, bu sevgi içinde yazarımızın kitabını sevdim, severek okudum. Her sayfasında kendimi böyle bir sevgi içinde buldum. Yoksa böyle hissetmesem bu yazımı yazmam zaten mümkün olmazdı. Dolu dolu, neşeli, dost canlısı, çok kıymetli bir dost, bir yazar Selahattin Yalçıner…
Ne zaman bir şiir, bir öykü okusam hep merak ederim yazarın bunları kime yazdığını. Çünkü normal bir aşktan, normal bir hayattan ne şiir çıkar ne de bir eser. Bir duygunun yazıya dökülebilmesi için, yazarın belli bir birikiminin yanında, isyan duygusunun uyanması ve yazarın kendi içindeki sevgisinden emin olmasından geçer. 'Yazar' dediğinin insanın aşkı da, sevgisi de, tüm ruhunu doldurmuş, başka sevdalarla buluşmayı, kaynaşmayı seçecek kadar kendi içinde büyüyüp taşmıştır. Selahattin Yalçıner dostumda çocukluğundan bu yana yaşadığı ve hep özlem duyduğu, hep severek anımsadığı ve doyamadığı o çocukluk yaşamını, aile bağlarının o yoğun sevgisi kalbinden taşmış ve bunları kitaplaştırarak ölümsüz hale getirmiştir.
Bir insanı tanımak nasıl olur diye sorarsak, yaptığı işlere bakmak, neler yaşadığını gözlemlemekle belli bir bilgilere ulaşılır ama işin tam gerçek yanı ise, bir insanı tanımanın en etkili yolu yazdıklarını okumaktan geçer. Bir ressamın yaptığı tablo da ressamın iç dünyasını anlatır. Bu anlamda geçmiş bir kapak görseli çalışmamda ajanstan gelen örnek çalışmayı görünce, kapak resminin çok karmaşık ve çok fazla renklerin kullandığını görünce, yapanın iç dünyasının karmaşık ve ruh halinin dağınık olduğunu düşünmüştüm. Sonra konuşmalarımızda kendisinin sevgilisinden ayrıldığını, bir bunalım içinde olduğunu görünce kendi tespitimin doğruluğunu yine kendimle yapmıştım.
Yazar, kitabının arka sayfasında şöyle sesleniyor:
'Hani nice şiirlere şarkı ve türkülere, usulca inip kendine yer bulan, 'Yalan Dünya' dediğimiz iki kelimenin var olduğunu, yediden yetmişe herkes bilir.
Aslında dünya yalan değil, dünyaya göre biz yalanız. Sonuç dünya hancı biz yolcuyuz. İnsanoğlu doğumdan itibaren seyrek adımlarla, yalan dünya diye diye toprakla sırlanır. Yaşadığımız köy veya ilçenin, yol kenarlarında duran küçücük kaya parçaları, asırlardır yerinde durur. Hal böyle olunca biz insanların ömrü, sellerin sürüklediği Fırat kıyısını süsleyen, bir çakıl taşından daha kısadır.'
Bazı tanımlarda susup kalıyorum. Yazacağım her tanım yazılandan daha güzel olmayacağını bildiğim için ek yorum yapmaya hiçbir ihtiyaç duymuyorum. Okurken sanki başka bir yazarın kitabını değil de, kendi yazılarımı okuyormuş gibi bir sıcaklık, derin bir sevgi hissediyorum.
Yazarların aynı duyguları, aynı hüzünleri yaşadığını bir kez daha görmüş oluyorum. İnsanlık tarihi boyunca aslında insanın iç dünyasının hiç değişmediğini, insana özgü sevgi ve mutsuzluğun bütün geçmiş zamanlardan bugüne kadar devam ettiğini biliyorum. Ve insanın önce kendini tanımasını, yüreğini sevgiyle doldurabilmesinin güzel bir yaşam için ilk şart olduğunu da kabul ediyorum.
Kitabı okudukça yazarın dünyasını, duygularını başarıyla aktardığına her satırda şahit oluyorum. Duygu değişimlerini, insanın kalbini parçalayan o derin yalnızlıklarını ve özlemini okuyucuya hissettirmeyi çok iyi biliyor. Okunan her satırın, her kelimenin anlamını hissederek, yaşatıyor insana. Yazar, önce iç dünyasında yaşar uzun bir süre, ayrıntıları nereye giderse gitsin içinde taşır. Duygu yoğunluğuna girdiğinde ise, kimi zaman gökyüzü maviliğinde kocaman sevinçler yaşar yüreğinde, kimi zamanda gecenin yalnızlığında sadece kendi hüznünle baş başa kalır. Yazmak aslında bir doğum süreci gibidir; yazar, içindeki sancılarını, özlemlerini ve hayallerini sadece yazarak o dünyanın içinden kurtulduğunu kendimden biliyorum.
Bu yazdıklarınızla bir iz bırakan sevgili dostum sizinle tanışmaktan son derece mutluyum.
Hayat her zaman dayattığı gibi değil, direndiğimiz gibi şekil alıyor…
Mürekkebiniz bol olsun.
Sevgiyle, dostlukla…
İstanbul, 25.07.2023
Kitabın adı: Hoşçakal Elazığ Çukurova Elazığ
Yazar: Selahattin Yalçıner
ISBN: 9786258147223
Halk Kitabevi