Hayvan sevgisinin psikolojik yansımaları

Yapılan pek çok araştırmada çocukluk döneminden itibaren oluşturulan hayvan sevgisinin, kişinin sosyal yaşamındaki ilişkilerini ve becerilerini olumlu etkilediği görülmüştür. Özellikle yardımseverlik, sorumluluk sahibi olma, acıma duygusunun gelişimi, özgüven gibi becerilerin oluşumunda hayvan sevgisi taşıyan insanların daha ileride olduğu görülmüştür. Ayrıca seri katil  ve şiddet yanlısı kişiler üzerinde yapılan incelemelerde de çocukluk çağlarından itibaren hayvanlar üzerinde uyguladıkları canice yaklaşımlar dikkat çeker.
 

Hayvan seven, onların bakımı ve korumasıyla ilgilenen çocuklarda başarma duygusunun verdiği mesaj özgüveni destekler. Sözel olarak kendisini ifade edemeyen bir canlıyla kurulan temas çocukta merhamet duygusunu sağlamlaştırır. Kendisinden farklı türde bir canlıyla ilgilenmek, onunla bağ kurmak çocukta yaşama hakkına saygı duymayı ve empati becerisi geliştirmeyi sağlar. Bu farklılıklara saygı duymanın da temelini oluşturur.
 

Evimizde baktığımız, aile üyesi olarak kabul ettiğimiz canlılar ise stresi azaltma, duygu düzeni sağlama konusunda bizlere katkı sağlarlar.
 

Binlerce yıldır hayvanlarla sürdüğümüz evrimsel süreç göz önüne alınırsa doğadaki canlılarla aramızda güçlü bir bağ olduğu bir gerçek. Ayrıca evcil hayvan sahibi olan kişilerin daha fazla oksitosin salgıladığı da ispatlanmış durumda. Bu da stres seviyemizin azalmasına ve daha az kaygı hissetmemize neden oluyor. Bize koşulsuz sevgisini veren bir canlıyla aynı ortamı paylaşmak benlik saygımızı arttırıyor, kendimizi daha az yalnız hissediyoruz. Bir hayvanın ihtiyaçlarını karşılamak bize duygusal ve vicdani anlamda iyi geliyor. Özellikle çocukluk döneminde hayvanlarla büyüyen çocukların daha sakin ve anlayışlı oldukları da bilimsel olarak kanıtlanmış.
 

Hayatımıza dahil ettiğimiz bu canlılar bizlere özü iyilik olan duyguları katıyor. Ruhumuza iyi geliyor. Karşılık olarak da pek bir beklentileri yok.