Hayatımdaki En İyi Öğretmen

 

            Bu hikâyeyi ne zaman okusam ağlarım!

            Kalbimin titrediğini hissederim, içimden kopan bir şeyler olur…

            Başlığını görsem bile gözlerim dolar, yine ağlarım!

            Bu hikâye bana yalnızlığı anımsatır.

            Bu hikâye bana kimsesizliği anlatır.

            Soğuk havaları anımsatır, bir de nedenini bilmediğim, anlam veremediğim bir şekilde uzak şehirlerin yalnız ve kuytu yerlerin karanlık odalarını..

            Sanki içimden, yüreğimde bin parça sökülüyormuş gibi hissederim.

            Bu çok yıllar önce bir ilkokul öğretmeninin başından geçen bir hikâyedir. 

            İnsanı sevmenin, sevebilmenin en güzel örneğidir,

            Ve bilirim ki, her yerde insan sevgisi hep aynıdır.

            Beni ağlatan, tam kalbimin ortasına dokunan işte o öykü..
 

            *
 

            (*1) Adı Bayan Thompson’du. 5. sınıf öğrencilerinin önünde ayakta durduğu ilk gün onlara bir yalan söyledi. Çoğu öğretmen gibi, onlara baktı ve hepsini aynı derecede sevdiğini söyledi. 

            Bu mümkün değildi, çünkü orada ilk sırada, sırasına âdete çökmüş gibi oturan küçük bir öğrenci vardı. Adı Teddy Stoddard.

            Bir önceki yıl, Bayan Thompson, Teddy’yi gözlemiş, onun diğer çocuklarla oynamadığını, giysilerinin kirli ve kendinin de banyo yapması gereken bir halde olduğunu görmüştü. Ve Teddy mutsuzda olabilirdi. 

            Çalıştığı okulda Bayan Thompson, her öğrencinin geçmişteki kayıtlarını incelemekle de görevlendirilmişti. Ve Teddy’nin bilgilerini en sona bırakmıştı.

            Onun dosyasını incelediğinde şaşırdı. Çünkü birinci sınıf öğretmeni; “Teddy zeki bir çocuk ve her an gülmeye hazır. Ödevlerini düzenli olarak yapıyor ve çok iyi huylu. Ve arkadaşları onunla olmaktan mutlu.”, diye yazmıştı.

            İkinci sınıf öğretmeni: “Mükemmel bir öğrenci, arkadaşları tarafından sevilen, fakat evde annesinin amansız hastalığı onu üzüyor ve sanırım evdeki yaşamı çok zor”, diyordu. 

            Üçüncü sınıf öretmeni: “Annesinin ölümü onun için çok zor oldu. Babası ona yeterince ilgi göstermiyor ve eğer bir şeyler yapılmazsa evdeki olumsuz yaşam onu etkileyecek,” diye yazmıştı.

            Dördüncü sınıf öğretmeni: “Teddy içine kapanık ve okula hiç ilgi göstermiyor, hiç arkadaşı yok ve bazen sınıfta uyuyor.” demişti.

            Şimdi Bayan Thompson sorunu çözmüştü ve kendinden utanıyordu. Ve öğrenciler ona güzel kâğıtlara sarılmış süslü kurdelelerle paketlenmiş Noel hediyeleri getirdiğinde kendini daha da kötü hissetti. Çünkü Teddy’nin armağanı kaba kahverengi bir kese kâğıdına beceriksizce sarılmıştı.

            Bunu diğer öğrencilerin önünde açmak ona acı verdi. Bazıları paketten çıkan bazı taşları düşmüş ve sahte taşlardan yapılmış bileziği ve üçte biri dolu olan parfüm şişesini görünce gülmeye başladılar. Fakat öğretmen, bileziğin ne kadar zarif olduğunu söyleyerek ve parfümden de birkaç damlayı bileğine damlatarak onların bu gülmelerini bastırmıştı.

            O gün okuldan sonra Teddy öğretmenin yanına gelerek, “Bayan Thompson, bugün hep annem gibi koktunuz”, dedi.

            Çocuklar gittikten sonra öğretmen odasında ağlamıştı…

            O günden sonra da çocuklara okuma, yazma, matematik öğretmeye başladı.

            Teddy’ye özel bir ilgi gösterdi. Onunla çalışırken zekâsının tekrar canlandığını hissetti. Ona cesaret verdikçe çocuk gelişiyordu. Yılın sonuna kadar Teddy sınıfın en çalışkan öğrencilerinden biri olmuştu. 

            Öğretmenin, hepinizi aynı derecede seviyorum yalanına karşın Teddy onun en sevdiği öğrenci olmuştu.

            Bir yıl sonra, kapısının altında bir not buldu, Teddy’dendi. Tüm yaşantısındaki en iyi öğretmenin kendisi olduğunu yazıyordu.

            Ondan yeni bir not alana kadar 6 yıl geçti. O notta liseyi bitirdiğini ve sınıfındaki üçüncü en iyi öğrenci olduğunu ve Bayan Thompson’un hala hayatında gördüğü en iyi öğretmen olduğunu yazıyordu. 

            Dört yıl sonra, bir mektup daha aldı Teddy’den. Zamanın onun için zor olduğunu çünkü üniversitede okuduğunu ve çok iyi dereceyle mezun olmak için çok çaba sarf etmesi gerektiğini yazıyordu. Ve Bayan Thompson hala onun hayatında tanıdığı en iyi öğretmen olduğunu da eklemişti…

            Daha sonra dört yıl daha geçti ve bir mektup daha geldi. Ve çok iyi bir dereceyle üniversiteden mezun olduğunu ama daha ileriye gitmek istediğini yazıyordu. Ve hala Bayan Thompson onun tanıdığı ve en çok sevdiği öğretmendi. Bu kez mektubun altındaki imza biraz daha uzundu. Theodore F. Stoddard Tıp Doktoru.

            Sonra bir mektup daha aldı Bayan Thompson. Teddy hayatının kızıyla tanıştığını ve evleneceğini yazmıştı. Ve babasının birkaç yıl önce öldüğünü ve Bayan Thompson’un düğünde damadın anne ve babası için ayrılan yere oturup oturamayacağını soruyordu… Tabii ki oturabilirdi.

            Bayan Thompson o törene giderken birkaç taşı düşmüş olan bileziği taktı ve tabii ki Noel’de Teddy’nin ona verdiği ve annesi gibi koktuğunu söylediği parfümü de sürmeyi ihmal etmedi. 

Birbirlerini sevgiyle kucaklarlarken, Teddy onun kulağına eğilip, “Bana inandığınız için çok teşekkürler. Beni önemli hissetmemi sağladığınız için ve beni böyle değiştirdiğiniz için”, diye fısıldadı.

Bayan Thompson gözünde yaşlarla ona karşılık verdi: “Ben sana teşekkür ederim Teddy”, dedi. “Sen yanılıyorsun. Ben sana değil, sen bana öğrettin. Seninle karşılaşıncaya kadar ben öğretmenliği bilmiyormuşum.”

 [(*1) Önemli not: Orijinal yazarının ve çevirinin kime ait olduğunu bilmediğim için özür dileyerek yazamıyorum. *1 bölümde yazdığım alıntıdır.]