Güçlü Egemenliği ya da Doğal Seleksiyon

Geçen yazımda 'Survivor' ekseninde geleceğimizin 'korku ve cesaret' birlikte yoğrulan bir kuşak olduğunu yazmıştım. Bugünkü yazımda ise en güçlünün hayatta kaldığı doğal seleksiyon yaşamında yetişen 'güçlü egemenliği' konusundaki düşüncelerimi paylaşacağım.

İngilizce dilinde bir deyiş vardır: 'Survival of the fittest'. Bu deyimin Türkçe karşılığı 'en güçlünün hayatta kalması' anlamındadır. Başka bir değişle biyolojik olarak en güçlünün hayatta kalması ilkesidir. Bu deyim biyoloji biliminde ise doğal seleksiyon anlamında olmak üzere doğadaki değişim açıklanırken kullanılır. Dil biliminde ise kavramsal olarak 'güçlü egemenliği' anlamındadır.

Doğal seleksiyon tarih boyunca doğal afetler ya da bulaşıcı ölümcül hastalıklar ile yaşanmıştır. Salgın olarak yaşanan hastalıklarda ya da deprem ve su baskınlarında ölüm sayıları hayli yüksek olmuştur.

Ancak doğal olarak yaşanan bu seleksiyon tüm dünyaya yayılmamış sınırlı bölgelerde ortaya çıkmıştır. İnsanlarda yaşanan bu seleksiyon benzer şekilde bazen hayvanlarda da yaşanmıştır.

Bilim dünyasında bu durum ilk kez aynı zamanda bir papaz olan ve İngiltere'nin ilk ekonomi politik profesörü olan Thomas Robert Malthus'un karıncalar üzerinde yaptığı araştırma sonucunda yayınladığı 'nüfus kuramı' ile açıklanmıştır.

18. yüzyılın ikinci yarısında doğan ve 19. Yüzyılın ikinci yarısında ölen Prof. Malthus, karıncaların yoğun bir şekilde çoğaldığında, nüfus yoğunluklarını azaltmak için gönüllü arka arkaya dizilip uçurumdan atlayarak intihar yöntemiyle doğal seleksiyon gerçekleştirdiklerini tespit ettikten sonra nüfus kuramını geliştirmiştir. 18. Yüzyılın sonlarına doğru Prof. Malthus, nüfus artışı hakkında yayınladığı 'nüfus kuramı' insanların gıda durumuna göre bir doğal seleksiyona uğradıklarını açıklamıştır.

Prof. Malthus'a göre, normal koşullarda nüfus artışı gıda maddelerinin artışından daha hızlı bir oranda artar. Bu durum nedeniyle kişi başına düşen besin miktarı azalınca salgın şeklinde hastalıklar ortaya çıkar. Bu düşüncenin dayanağı herhangi bir kısıtlayıcı faktör olarak salgın benzeri bir durum yoksa gıda maddeler aritmetik dizi olarak artarken nüfus geometrik dizi olarak katlanarak daha fazla artmaktadır. Doğada ortaya çıkan yüksek farkın azaltılması bazı yörelerde insanların yoğun bir şekilde ölümlerine neden olan salgın hastalık sonucundaki denge ile sağlanır.

Nüfuz kuramının yukarıda açıkladığımız temel fikri günümüzde yaşadığımız korona virüsünden kaynaklanan salgın bağlamında değerlendirildiğinde güçlünün hayatta kalabileceği bir sürecin yaşandığı açıkça görülmektedir. Küreselleşme sürecinin tetiklediği virüs salgını dünyada insanların DNA'sını ve bağışıklık sistemini doğal seleksiyon kurallarına göre eleyecektir. DNA'sı ve bağışıklık sistemi güçlenenler yaşayabileceği yeni bir egemenlik anlayışı var olacaktır.