Bu yazıyı okuduğunuzda Yeni Türkiye'nin ilk günüdür. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi Cumhurbaşkanını seçmiş, Büyük Türk Milleti önünde yeminini gerçekleştirmiş, bakanlarını açıklamıştır. Bakan dediğim Erdoğan'ın 'yol arkadaşları'dır. İrade beyanıdır. Hacıbayram ziyareti sonrası dua ile bakanlar kurulunu toplamak, yeni bir milli mücadelenin başladığına Rabbim'in huzurunda şükür etmektir. Akşemsettin'i İstanbul'a göndererek, Fatih'e ilmen manen hoca, madden asker mücahit olmasıyla fethi sağlayan Hacıbayram Veli hazretlerini şahit göstermektir. Bu beyan bakanlara soylu bir uyarı kutlu bir vazifedir. Gören olma mükellifiyetidir.
Son yılların ismi sanı bilinmeyen, şöhreti olmayan bir mütefekkiri; 'TÜRK TEFEKKÜRÜNDE MİLAT / ASLA İRCA' başlıklı manifestosuna kendisinin şairliğinin ruh ikliminden yola çıkarak şunları söylüyordu:
'Şair aşıktır. Zülfü yare aşıktır. Yarin zülfüne iltifat, irtibat etmek ister. Gözünü uzatır, gönlünü uzatır, elini uzatır; tutmak ister. Nazlı yar nazlanır zülfünü göstermek, telini elletmek istemez. Ama şair ille de zülfü yari ister, dokunmak ister. Zülfü yare dokunmak istemiyorsa, vuslat istemiyorsa aşık değildir zaten. Nazlı yar nazlandıkça şairin aşkı artar, şevki artar; ateşlenir, gözü kararır; atılır zülfü yare, abanır. Nazlı yar bundan incinir, bir yandan da şımarır. Bilir ki aşığı kendisine müştak. Göstermeden derin bir neşe duyar; kesif bir zevk alır aşığının ateşli ve hırslı saldırısından, salvosundan; çaktırmaz. Çaktırmaz velakin şekvasına, vaveylasına bakar. Türk bu ateşli aşkın sarhoşudur. Pervanesidir. Yanmak, yok olmak pahasına dokunmak ister. O ateşe sokulmak ister. Türkün ateşi, ruh eşi; yari, yareni; sevgisi, sevdalısı İslam'dır, İslam'ın Peygamberi'dir; O Kutlu Nebi'nin daveti, sureti, siretidir; ehli beyti, car-ı yarı güzînidir. Türk şairdir, aşıktır, pervanedir; o ateşe sokulur, zülfü yare dokunur.'
Okudukça kendinden geçen, 'meydanlar içinde merdaneler var' diyebilecek kadim bir haykırışa neden olabilecek, mavzer kurşunu gibi darbeli, sıtma gibi sarsıcı kutlu bir telaşın içine düşüyorsunuz. Yazıyor üstad, anlatıyor... Her kelimesi sinemizde sert rüzgarın tesiri gibi, kuşatıcı, bir o kadar da 'Nasıl yani?' diyebilecek merak celbeden, 'ne olur doymayım' diyecek kadar lezzetli bir manyetik alana çekiveriyor sizi. Manifestoya devam ediyor:
'Bundan sonra TÜRK BİR KAVMİN ADI, TÜRKLÜK DE BİR KAVMİN NİTELİĞİ DEĞİLDİR. KENDİNİ TÜRK KABUL EDEN TÜRK HİSSEDEN HERKES TÜRKTÜR. Sami ırkından gelen Allah Rasulü Kutlu Nebi'nin MÜSTAĞRİBE (ARAPLAŞMIŞ) OLDUĞU GİBİ KENDİNİ TÜRK KABUL EDEN HERKES TÜRKTÜR. KENDİNİ TÜRK HİSSEDEN VE TÜRK HİSSEDEBİLECEK MİLYONLARCA İNSANI DİKKATE ALMAK GEREKİR. HEPSİ DE KENDİLERİNİ TÜRK OLARAK HİSSEDEBİLİRLER. BİR KISMI ZATEN HİSSEDİYORLAR. BU, BİRLİĞİMİZİ SAĞLAYACAĞI GİBİ BAŞKA İNSANLARIN DA KENDİLERİNİ TÜRK OLARAK KABUL EDEBİLMELERİNE YOL AÇACAKTIR. ARTIK DÜNYADA SAF IRK YOKTUR, IRKÇILIK DA AYAKLARIMIZIN ALTINDADIR.
İsmet Özel'in de dediği gibi gavurla savaşmayı göze alan adamın adıdır Türk. Türklük demek Müslümanlık demektir.'
Beni yazılan manifestoya mübtela eden gözlerden kaçan, üzerinde durulmaya, alelade sanılarak televizyonlarda dillerinin bağı çözülen uzmanların es geçtiği bir haber, bir fotoğraf, bir görüntü idi. Uzun yıllar hizmet ettiğim Anadolu Ajansı için 'İyi ki varsın' dediğim haberi görür görmez ayağımı birbirine dolandıran 'İman ettik' şehadetini tekrar ettiren imanın; 'ilmel, aynel ve hakkel yakin' halleri içindeydik.
Siyonist İsrail askerleri, türk bayrağı taşıyan genci vurdu.
Filintinli 20 yaşındaki Emin Selim, İsrail'in işgal ettiği toprakların sınırına elindeki Türk Bayrağı ile gitmiş, daha önce üç kez vurulmasına karşı kurşunlara aldırmadan, 'Hz. Allah'ı ve Hz.Muhammed SAV efendimizi temsil eden Türk bayrağını' dalgalandırıyordu. İsrail askerleri onu hedef alıp vurunca yere düştü ama Türk bayrağını düşürmedi. Manifestodaki tarihi sözler aklıma geldi. Ana sütüne saldıran bebekler gibi yeniden karıştırdım manifesto sayfalarını… Şunlar yazıyordu:
'İNANMAKTAYIM Kİ HALA FİLİSTİNDEKİ MÜCADELEYİ SÜRDÜRENLER DE KALBİYLE MÜSLÜMAN OLANLARDANDIR. Aklıyla Müslüman olanlar zamanında akıllarının söylediğini yapmışlar Filistin'i satmışlardır. Filistin'de kalan ve Filistin'i taşla değnekle savunanlar hala Türklerdir. Zamanında Osmanlının Filistin'e gönderdiği gerçek Türk soyu evlatlarıdır. Evlatlarının evlatlarıdır… Onlar Filistin'i yani çevresi Allah'ın nurundan bir nur olan Mukaddes Kudüs'ü hiçbir paya, hiçbir pahaya satmamışlar, bilakis taşlarla ve sapanlarla Siyonist işgalcilerle cihad etmişlerdir ve etmeye devam etmektedirler. Selam size Kudüs'ü savunan kahraman Türkler! Belisiniz ki Kudüs' ün civarında olmakla Kudüs'ün nuru altında olduğunuz gibi Kudüs'ün sahibi sizi habibine komşu eyleyecek inşallah. Akılla ve ilimle hareket edenler siyonistin çağdaş silahlarına karşı taşla sapanla cihad etmeyi akıllarından bile geçiremezler. Bu ancak yürekle yapılabilecek bir iştir. Bunu da ancak yürek ehli Türkler yapabilir. Akla ziyan böyle bir eylemi ancak kalplerinin esiri deliler yani Türkler yapabilir.'
Koray Aydın, MHP lideri Bahçeli'nin tokalaşması.
27. dönem Milletvekillerinin yemin töreninde İyi Parti Genel Başkan Yardımcısı Koray Aydın'ın, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin oturduğu sıranın önüne giderek tokalaşması Filistin örneğinden başka bir şey değildi. Milleti bilen töreyi bilir. Onlar artık bakanlar değil görenler sınıfındaydı.
Şimdi yeni bakan olmuşlar görmek zorundadır. Görmek için bilmek gerekir. Hani Kabusname'de ' Ey Oğul' diye başlayan iki nasihatta ne deniyor ?
'Ne denli söz ehli olsan da kendini bildiğin miktardan aşağı göster ki sözün muteber olsun. Kendini sözünden ulu gösterme ki sözün hor olmasın'
'Değeri bin akçe olan nesneyi mezatta yarı pahasına gezdirirler; halk arttıra arttıra gerçek değerine ulaştırır.'
Şimdi bilin ki görebiliyorsanız gerisi teferruattır.Göremez iseniz; tarihinizi yazamazsınız. Yalnızca bakan olursanız; siyonistlerin, emperyalistlerin tarihini okumaya mahkumsunuz. Bilinmeyi, övülmeyi istemediği için ismini vermediğim üstadın manifestosu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yeni döneminin manifestosudur. Elbette görenler için…