Giderek Isınan Ortadoğu’da ABD-İran Gerilimi

Önceki gece sabaha karşı ABD tarafından yapılan operasyonda İran'ın Devrim Muhafızları Komutanı olan Tümgeneral Kasım Süleymani Irak'ta öldürüldü. Cuma gününe denk gelen veya getirilen! bu operasyon binlerce İranlıyı sokağa dökmüş ve ABD'ye hep bir ağızdan öfke dolu sözlerin çıkmasına sebep olmuştur.

ABD neden bu komutanı hedef almıştı? Kimdir bu Kasım Süleymani?

İran'nın dini lideri Ali Hamaney'e en yakın olan kişi, tabiri caizse sağ kolu…

Bu ülkenin Ortadoğu operasyonları komutanı… Yemen'de İran yanlısı Husiler ile, Suriye'de doğrudan Esad ile, Irak'ta Şii yanlısı hükümet ile, Lübnan'da Hizbullah ile yakın çalışmış üst düzey bir general. Yakın geçmişte Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile Suriye'de görüşüp, onu çok gizli bir şekilde Tahran'a getirip Hamaney ile görüştüren de yine kendisidir. (İran Dışişleri Bakanlığının bile bu olaydan haberi daha sonra olacaktır.) Lübnan Hizbullah'ının Lideri olan Hasan Nasrallah ile de yakın ve kuvvetli bir ilişkisi olduğu, basına yansıyan fotoğraflarla tescil edilmiştir.

ABD'nin terörist olarak ilan ettiği Kasım Süleymani'nin, komutanı olduğu Devrim Muhafızları Örgütü de ABD tarafından kara listeye alınmış bir yapı olarak bilinmektedir. Yani her ikisi de terörist idi. Dolayısıyla dün gece ABD tarafından yapılan operasyon, ABD basını tarafından çok başarılı ve yerinde bir operasyon olduğu şeklinde servis edilmiştir.

İran'ın günümüz uluslararası arenasındaki Şii etki alanı, nüfuzu, bölge ülkelerde iyiden iyiye hissedilmekte ve bilinmektedir. İran'ın bu gücü, ABD'yi günümüzde olduğu gibi geçmişte de rahatsız etmeye devam etmektedir ki, haliyle İran'ı düşman bir unsur olarak Amerika'nın karşısına çıkarmaktadır. 1979 İran İslam Devrimi'ne kadar giden bu düşmanlık, İran'ın köklü geçmişi ve civar ülkeler üzerine yürütmüş olduğu politikalarla doğrudan ilişkilidir.

Neden mi?

İran'ın Suriye'deki, Lübnan'daki, Bahreyn'deki, Yemen'deki Şii nüfusunun bir hayli fazla olduğu bilinmesine müteakip, bunlarının yanında Çin, Suriye ve Rusya olan kuvvetli ve yakın ilişkileri ABD'nin Ortadoğu üzerindeki çıkarlarına ters düşmekte ve böylelikle de ABD'yi çileden çıkarmaktadır. Zira güçlenmiş bir İran bölgede öncelikle İsrail'e bir tehdit unsuru oluşturabilir diye düşünenler bir hayli fazladır. Dolayısıyla ABD, yaptığı bu operasyonla bana göre İsrail'in bölgedeki güvenliğini daha da sağlamlaştırmayı amaç edindiğini söyleyebilirim. Bu kadar başarılı ve ün yapmış bir komutanın öldürülmesi herhalde bazı İsrailli siyasetçiler veya devlet adamları tarafından hüzünle karşılanmıştır!

Bu operasyonu aynı zamanda psikolojik bir savaş olarak da değerlendiriyorum. Çünkü yukarıda da bahsettiğim gibi Süleymani'nin ordu ve devlet içindeki ünü ve şöhreti onu vazgeçilmezler arasına sokmaktadır. Kasım Süleymani'nin öldürülmesi, Amerika iç politikasında da Trump'ın elini güçlendirir bir gelişme olarak karşımıza çıkabilir; zira bu yılın Kasım ayında yapılacak olan başkanlık seçimlerinde Trump bir avantaj kazanmış olabilir mi! Hatırlarsanız geçtiğimiz aylarda yine, büyük katliamlara ve ölümlere sebep olan IŞID'in lideri Bağdadi, ABD'nin yaptığı bir operasyonla öldürülmüştü. Ve Şimdi de Kasım Süleymani… Hatırlarsanız Trump'ın seçim sloganı vardı 'Make America Great Again' (Amerika'yı tekrar harika yap) diye, herhalde yapmaya devam ediyor! İçte de dışta da!

Şimdi ne mi olacak, acaba bir savaş çıkar mı, dediğinizi duyar gibiyim!

ABD ve İran arasında sıcak bir çatışmanın, savaşın çıkmasını kesinlikle düşünmüyorum. Bu iki ülkenin geçmiş 40 yılına (İran İslam Devrimi'nden itibaren) baktığımızda, karşılıklı tehditkar söylemlerin haricinde, herhangi bir çatışma olmamıştır. ABD'de sıcak bir çatışmaya girerek İsrail'in güvenliğini zora sokacak bir pozisyona düşmeyeceğini öngörüyorum. ABD bu türlü eylemlerle İran üzerindeki baskını devam ettireceğinin sinyallerini veriyor.

Süleymani'nin öldürülmesi İran'ın civar ülkeler üzerinde yürüttüğü dış politika bağlamında herhangi bir değişikliğe sebep olmayacağını da ifade edebilirim. Diğer taraftan, 2021 yılında yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini ise doğrudan etkileyecektir. Bu süreçten sonra İran'da mevcut Cumhurbaşkanının, Hasan Ruhani, izlemiş olduğu ılımlı politikanın aksine halk, daha sert ve muhafazakar bir adayın ortaya çıkmasını bekleyecektir veyahut talep edecektir. O zaman 2009'da Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanan Mahmud Ahmedinejad yeniden seçime girebilir mi? Bu şuan için imkansız durmaktadır; çünkü dini lider Ali Hamaney ile arasının iyi olmadığı bilinmektedir.

Sonuç olarak, ABD-İran arasında bir savaşın ortaya çıkmasının çok düşük olduğu bir gerçektir. Gelecek günler ve haftalar İran konusu gündemi bir hayli meşgul edecektir.

Türkiye ise bu gerilimin dışında kalmalı, taraf olmamalı ve güçler dengesini ilke edinerek yoluna devam etmelidir.