GELECEK RİSKİ

Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) her yıl Davos’ta düzenlenen zirve öncesi hazırladığı Küresel Riskler Raporu yayımlandı.
 

Söz konusu raporda, Eylül-Ekim 2024 döneminde dünyanın dört bir yanından 900’ü aşkın uzmanla yapılan anketlerin sonucunda ortaya çıkan beklenti ve öngörüler yer alıyor.
 

Raporda, 2025 yılında dünyanın karşı karşıya olduğu başlıca tehditler arasında devlet temelli silahlı çatışmalar ilk sırada, aşırı hava olayları ise ikinci sırada görülüyor.
 

Raporda yer alan ilk iki riski, sırasıyla jeo-ekonomik çatışma, yanlış bilgi ve dezenformasyon, toplumsal kutuplaşma, ekonomik gerileme, yeryüzü yapısında kritik değişiklikler, ekonomik fırsat yetersizliği veya işsizlik, insan hakları ve sivil özgürlüklerin erozyona uğraması ve eşitsizlik takip ediyor.
 

Rapor, artan jeopolitik, çevresel, toplumsal ve teknolojik zorlukların istikrar ve gelişimi tehdit ettiği, giderek parçalanan küresel bir görünüm ortaya koyuyor.
 

Bu yılki araştırma sonuçlarında ekonomik riskler daha az ön plana çıksa da toplumsal ve jeopolitik gerilimlerle bağlantılı olarak endişe kaynağı olmaya devam ediyor.
 

Araştırmanın katılımcıları, dünyanın uzun vadedeki görünümüne ilişkin kısa vadeye kıyasla daha kötümser bir görünüm çiziyor.
 

Katılımcıların üçte ikisi 2035'e kadar özellikle çevresel, teknolojik ve toplumsal zorlukların artmasına bağlı olarak daha çalkantılı ve fırtınalı bir küresel görünüm oluşacağını öngörüyor.
 

Gelecek iki yıla ilişkin riskler açısından ise yanlış bilgilendirme ve dezenformasyon ikinci kez üst üste ilk sıradaki risk olmayı sürdürüyor. Bu durum, dezenformasyonun ulusal ve uluslararası bölünmeleri şiddetlendirmek suretiyle toplumsal uyum ve yönetişime yönelik tehditlerin altını çiziyor.
 

Aşırı hava olayları, toplumsal kutuplaşma, siber casusluk ve savaş da gelecek iki yıla ilişkin en büyük 10 risk arasında yer alıyor.
 

Katılımcıların yarısından fazlası gelecek iki yıl içinde dünyada istikrarsızlık beklerken, bu durum uluslararası işbirliğindeki parçalanmayı yansıtıyor.
 

Gelecek 10 yıla ilişkin uzun vadeli en büyük 10 risk arasında ise çevresel riskler ilk sırada bulunuyor.
 

Bunu biyoçeşitlilik kaybı ve ekosistemin çöküşü, yeryüzü sisteminde kritik değişiklikler, doğal kaynakların azalması, yanlış bilgilendirme ve dezenformasyon, yapay zeka teknolojilerinin olumsuz sonuçları, eşitsizlik, toplumsal kutuplaşma, siber suçlar ve kirlilik takip ediyor.
 

Rapora göre, uzun vadeli projeksiyonlar küresel işbirliği mekanizmalarının artan bir baskıyla karşı karşıya kaldığını gösteriyor. Katılımcıların yüzde 64'ü dünyadaki orta ve büyük güçler arasında rekabetin damgasını vurduğu parçalanmış küresel düzen öngörürken, çok taraflılık açısından ciddi zorlanma yaşanacağını düşünüyor.
 

Eşitsizlik ve toplumsal kutuplaşma gibi riskler kısa ve uzun vadede öne çıkarken, yasa dışı ekonomik faaliyetler, artan borç yükleri ve stratejik kaynakların belirli bölgelerde yoğunlaşmasına ilişkin artan endişeler, gelecek yıllarda küresel ekonomiyi istikrarsızlaştırabilecek kırılganlıklar olarak görülüyor.
 

Bu kapsamda rapor, ülkelere istikrarsızlığı önlemek, güveni yeniden inşa etmek ve herkes için sürdürülebilir ve kapsayıcı bir gelecek sağlamak için diyaloğa öncelik verilmesi, uluslararası bağların güçlendirilmesi ve işbirliğinin teşvik edilmesi çağrısında bulunuyor.
 

Uzun lafın kısası;

Artan jeopolitik gerilimler, küresel güvenin zarar görmesi ve iklim krizi, küresel sistemi daha önce hiç olmadığı kadar zorladığı görülüyor.
 

Küresel risklerin “hiç bu kadar yüksek olmamıştı” dedirtecek kadar yüksek olduğu bir gelecek bizi bekliyor.
 

“Gelecek Riski” ile yüzleşmek, sürdürülebilir gelecek için küresel ortak aklın tek seçenek olduğunu bilmek, küresel geleceğimizi tehdit eden risklerimizi yönetmek için insanlık meselesidir.