Geleceği Tüketmek

Bugün ülkemizde son yıllarda yaşanan ekonomik gelişmeler 'Çok kırılgan olan Türkiye ekonomisi bu yükü nasıl kaldırır.' sorusunu cevapsız bıraktığı gibi geride kalan on beş yıllık dönemde ekonomik olarak yapılan tüm düzenlemeler yapısal reform ve konsolide işlemi değil miydi? Sorusunu da kendimize sormamıza neden olmaktadır.

Son beş yıllık ortalama büyüme oranı yüzde 5,22 gerçekleşmiş fakat kişi başı GSHY 12.480 $ dan 10.597$ düşmüş, büyümüşüz lakin %15 fakirleşmişiz. Bununda en belirgin örneği Mayıs-2016/Mayıs-2018 döneminde üç vergi affı uygulamaya konuldu. 2016 yılında 6736 sayılı kanun 140 milyar, 2017 Yılında 7020 sayılı kanun 160 milyar kamuda borç yapılandırması sonucunda 2018 yılında 7143 sayılı kanuna devreden kamu alacağı 180 milyara ulaştı (Bunun bir izahı var mı? Yada burada yanlış nerede.)Vatandaş özellikle de küçük esnaf vergisini ödemekte ciddi sıkıntılar yaşamaktadır. Banka kredilerinde durum aynı. Alacaklı bankaların tahsili gecikmiş alacaklarını ihale ile satışa çıkardığı bir dönemdeyiz.

Ülkemizdeki ekonomik olumsuzluğun temel nedeni olarak gösterilen, enflasyon, döviz kuru, faiz ve işsizlik her geçen gün artarak sorun olmaya devam etmektedir. Bu konuda dünden bugüne gelinen noktada ekonomik olarak aşağıda yer alan birkaç değerlendirmede olduğu gibi sorunun çözümden çok artarak devam ettiği ve önümüzdeki yıllara taşındığı görülmektedir

Dün alınan tedbirler bugün sorun olarak karşımıza çıkmaktadır şöyle ki; uygulanmakta olan teşvikler süreklilik kazanarak teşvik olmaktan çıkmış bu husus kronik bir hastalığa dönüşmüş ve ekonomik sorunlar teşviklerle çözülemez bir duruma gelmiştir. Bu şartlar altında sermaye verimliliğinden bahsetmek yanılgı olur. Böyle bir sistemde yatırım ortamı olmaz, bunun için sistemsel bir değişim gerekiyor.

Buna bir diğer örnek ise son on yılda 10 milyon istihdam sağlandığı ifadesidir. Bu konuda muvazaa vardır reel anlamda bir istihdam çok daha azdır. (Yaratılan İstihdam -Yok edilen istihdam = Yeni istihdam) 2008 Yılında ülke nüfusu 70 milyon iken bugün 80 milyon buna göre son on yılda 10 milyon istihdam demek sıfır işsizlik demektir.

Üreten toplumdan tüketen topluma geçen bir ekonomik sistemde yatırımların büyük bir bölümünün üretim ve eğitim yerine taşa-kuma (beton) yatırım yaptığımız için bu yatırımların geri dönüşü olmadı.

Bu nedenle bizim gibi üretmeyip tüketen toplumlarda faiz ve dövizin yükselişi kaçınılmaz olmaktadır.

Yüksek akaryakıt fiyatlarında yaşanan günlük fiyat artışları ekonomik olumsuz etkilemektedir. Akaryakıt fiyat artışının ÖTV ile elimize edilmesi verginin ekonomik yaptırım aracı olarak kullanılmasıdır. İlk bakışta bu karar doğru bir yaklaşım görünse de burada önemli olan buna maliye politikası ne kadar dayanacaktır.

Bu şartlar altında dünden bugüne yaşanan tüm ekonomiyi sorunların temelinde aslında yanlış alınan siyasi kararlar vardır. Öngörü ve geleceği planlamada ülke olarak siyasi endişelerden uzak karar almakta hep sorun yaşadık ve bugün geldiğimiz bu olumsuz ekonomik tablo ile karşı karşıya kaldık. Başka bir ifadeyle hep gelecekten çaldık geleceği tükettik.

Biz yaşanan bunca olumsuzluklara rağmen yinede geleceğe olumlu bakıyoruz. Her zamanki gibi büyük Türkiye idealinin peşinden koşmak için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz.

'Gelecekte bir gün gelecek diyordu zaman

Biz boş verelim geleceği en güzeli şimdiki zaman

Çünkü şimdi hayatın bize en genç olduğu zaman' (mba)