Amerika yönetiminin 24 Nisan'da yeniden açmaya çalıştığı sözde Ermeni iddialarının ana merkezini Haçin olayları oluşturur. O zaman soralım:
Haçin'in neresi bilir misiniz?
Haçin; Çukurova'ya bakan Toroslar'ın en sarp, en yüksek yerleşim yerlerinden birisidir. Yüksek vadiler arasında bulunan Haçin'in orta yerinde bir de şimdilerde yıkık dökük bir kale bulunmaktadır. 1866 yılında Haçin'in şehir merkezinde 1653 Ermeni hanesi, buna karşılık 213 Türk hanesi bulunmaktaydı. Bu tarihlerde Ermeniler'in dar yerleşim bölgesi olarak çoğunluğu sağladığı tek yer Haçin'dir.
Haçin kazası civarında yaşayan ve aynı idarî bölge içinde bulunan Yayla Yağbasanı aşiretinin bulunduğu yerlerde ise Türklere ait hane sayısı 1278 iken, Ermenilere ait hane sayısı ise 85'ti. Haçin kazası bütün itibarı ile 1491 Türk hane, 1783 Ermeni haneden oluşmaktadır.
Haçin kasabası altı mahalleye ayrılmıştı: İslam Mahallesi, Topçuoğlu Mahallesi, Kalender Mahallesi, Karimoğlu Mahallesi, Talsımoğlu Mahallesi...
Doğu ve batı yönlerinden Kötün ve Çatak isimleri ile iki çay gelip, on dakika güneyinde birleşerek Haçin Suyu adını alıp, üç saat sonra da Göksu'ya karışmaktadır. Tarihi '1309 Adana salnamesi'nde Haçin kazasında, 9 cami, 9 mescit ve 7 tane kilisenin olduğu yazılıdır.
1890'lı yıllarda ise Haçin'de 3 han, 1 hamam bulunmaktadır. Yine Kozan Sancağı'na bağlı olan Haçin Kazası'nda; bir İslam mektebi ve üç de Hristiyan mektebi vardı. Ayrıca Kozan Sancağı'na bağlı Feke (Belenköy bir ara kaza merkezi olmuştur) kazasında bir mektep ve birkaç odalı bir medrese, Şıhlı köyünde ise iki odalı bir medrese bulunmaktaydı
Haçin olaylarının tanıklarından olan Mehmet Baykal, Haçin'in o günkü durumunu şöyle anlatmaktır:
'Bu ilçe Haçin, Osmanlı zamanında Adana'nın birinci sınıf ilçesi idi. İki nahiyesi ve sekseni aşan köye sahipti. Şehir içinde biri İslam (Türk), yedisi Ermeni olmak üzere sekiz mahallesi vardı. Nahiyeleri bugün Feke ilçesi sınırları içinde kalan Tapan diğeri ise Tufanbeyli ismiyle bilinen Mağara idi. Haçin çevresindeki köylerde nüfus yoğunluğu Türklerde idi. Kasaba (şehir) içinde de İslam mahallesinde 120 hane, memurlar da 30 hane kadardı. Türklerin tam teşkilatlı bir ilkokulu ve camisi vardı. Harp esnasında Ermeniler ikisini de yaktılar. Ermeni Mahallelerinin isimleri Topçu, Kalender, Kırım, Tılsım, Minkar, Protestan ve Katolik idi. Ermeni mahalleleri kendi aralarında bölümlere (küçük mahallelere) ayrılıyordu. Eğer bu bölümleri de birer mahalle kabul edersek mahalle sayısı 15'i bulurdu. Ermenilerin altı kilisesi, dört okulu ve bir manastırı ile yapımını üç yılda tamamladıkları yedi katlı 'Marhasahane' binaları vardı. Şar köyünün tamamı, Rumlu'nun da yarısı Ermeni idi. Ermeni nüfusu kayıtlı-kayıtsız tahminen 25 binden aşağı değildi.'
Yazar Ahmet Kaytancı'nın iddiasına göre, misyoner okulu bulunan Haçin'de Amerikan Kız Koleji büyük bir ilgi görüyordu. 404 öğrencinin yalnızca 4 tanesinin Müslüman ailelerin çocuklarından olduğunu belirtiyordu.
Kaytancı'nın naklettiğine göre Haçin'in kentsel yapısını 'Bir evin çatısı diğer evin balkonuydu' şeklindeydi.
Dedesi ve Amcası Camide Diri Diri Yakıldı
Haçin, Adana'nın Saimbeyli ilçesidir.
Buranın önemli taraflardan biri ise merhum Başbakan Necmettin Erbakan'ın ailesinin yaşadığı topraklar olmasıdır. Erbakan, Saimbeyli'dir. Erbakan ailesinin şimdi dünyanın ensesinde boza pişiren Haçin Ermenileri tarafından diri diri yakıldığını bilir misiniz?
Haçin'de meydana gelen olaylarda Ermenilerin tapu müdürlüğü başta olmak üzere resmi binaları yakmasıyla nüfus, askerlik ve tapu kayıtları daha sonra oluşturulan komisyon tarafından, şahitlerin şehadetleriyle yeniden yazıldı. Mehmet Baykal bu kişilerin başında geliyordu.
Tarihi belli olmayan belgenin 'netice' kısmında da 'Nazir Efendi'nin karısı Nazmiye Hanım'la yakın akrabalıklarından 90 yaşındaki Mehmet Baykal, bu ailelerin hepsini şahsen bilmesi hasebiyle anlatmıştır' ifadesi yer almaktadır.
Daktilo edilen ve oldukça yıpranmış belgede yer alan bilgiler şu şekildedir:
(SAYIN NECMETTİN ERBAKANIN YERİ )
1-Yeri Saimbeyli'nin Tülü köyüdür.
2- Dedesi Nazır Hüseyin ağa sofu bir ihtiyardır.
3-Büyük oğlu 288 doğumlu vilayet İstinaf Mahkemesi reisi Mehmet Bey (Erbakan'ın babası).
4-İkinci oğlu 129 doğumlu Nazır Nazmi Efendi olup Saimbeyli mahkemesi başkatibi iken 1920 yılında Haçin Ermenileri işkence ile öldürdü.
5-Üçüncü oğlu Yusuf Ziya Özbakan'dır. Adana'da burun, boğaz, kulak mütehassısı olarak çalışırken İstanbul'da öldü.
6-Tek kızı Ayşe Hanım Yarpuzlu zade Mehmet Efendi ile evli iken genç yaşında ölmüş adı kızına verilmiş, o da Saimbeyli'de Karamüdür zade Kadir Efendi ile ihtiyarlamış vaziyette ölmüşlerdir.
Netice: Nazir Efendi'nin karısı Nazmiye Hanım'la yakın akrabalıklarından 90 yaşındaki Mehmet Baykal bu ailelerin hepsini şahsen bilmesi hasebiyle anlatmıştır.'
Yazar Ahmet Kaytancı, Necmettin Erbakan'ın amcası Nazır Efendi'nin ailesinin 1920'de Ermeniler tarafından öldürüldüğünü belirtenler arasındadır.
Yakın zamanda vefat eden Erbakan'ın küçük kardeşi Diş Hekimi Kemalettin Erbakan'a göre yalnız amcası değil dedesi ve akrabaları da katliamda öldürülmüştü:
Kemalettin Erbakan şöyle demekteydi:
'İleriki yıllarda babamın babasının 1905'te Adana'daki Ermeni ayaklanmalarında camiye doldurularak yakılan eşraftan olduğunu, onun için babamın bu konulara tahammül edemediğini ve çok üzüldüğü için de bu konulardan bahsetmediğini öğrendik. Dedemle beraber bu katliamda bir amcamı ve bütün akrabalarımı yakmışlardı.'
Tarihçi Mustafa Onar, Kemalettin Erbakan'ın bu sözünü doğrulayarak, 'Büyük oğlu Nazir (Adalet Başyazıcısı) Saimbeyli engizisyonunda kaldı. Yusuf Ziya ve Mehmet Sabri dışarıda oldukları için kurtuldular' demektedir.
Mustafa Onar Kemalettin Erbakan'ın verdiği 1909 tarihinin aksine 1920'de büyük bir Haçin katliamı olduğunu belirtmektedir:
'1920 yılı Saimbeyli'sinde adları saptanan savunmasız 180, saptanamayan 52 çocukla birlikte toplam 232 kişi Ermenilerce örneği çok geri çağlarda görülebilen soykırım uygulamalarına uğramış bulunuyor. Çok acı ki bu durum acımasız çağdaşlık görüntüsündeki Fransızlar'dan açık destek görüyor. Kaymakamları Çalyan Karabit, ancak 217'sini biliyor.'
Erbakan'ın Bilinmeyen Amcası ve Halası
Kemalettin Erbakan'ın belirttiği yakın akrabaları ise Kaytancılar ve Yarpuzlu ailesidir. Necmettin Erbakan'ın halasının torununun oğlu Selami Kaytancı ve akrabası yazar Ahmet Kaytancı bu iddiayı doğrulamaktadır.
Burada dikkat çeken başka bir tartışma konusu ise Nazirzade Hüseyin Efendi'nin Mehmet Sabri, Nazir Nazım, Yusuf Ziya ismindeki üç oğlu dışında kaç kızı olduğudur.
Tarihçi Mustafa Onar, 'Üç oğlu dışında bir de Elif isminde bir kızı vardı. Yarpuzlu ailesinden Mehmet Efendi ile evliydi. Ondan Ayşe adında bir kızıyla Faruk adlı bir oğlu doğuyor. Faruk'un babası Mehmet, Doğanbeyli'yi basan Ermenilerce şehit edildi. Kızı Ayşe uzun yaşadı. Çocukları, torunları oldu' demektedir.
Mehmet Baykal'ın ifadelerine göre, Nazıroğlu Hüseyin Ağa'nın Ayşe isminde bir kızı vardır. Yarpuzlu Mehmet Efendi ile evlendirilmiştir. Burada eklemekte fayda olan diğer bir husus ise Kemalettin Erbakan'ın anılarında ortaya çıkıyor.
İstanbul'da oldukları için Ermeni katliamından kurtulan Yusuf Ziya, Mehmet Sabri ve Nezihe, Nazirzade Hüseyin Efendi'nin çocuklarıdır. Kemalettin Erbakan, halasıyla ilk karşılaşmasını şöyle anlatıyor:
'1939 yılında ilkokul diploması aldık. Hiç tanımadığımız halam Nezihe Ülker hanım bir gün çıkıp geldi. Biz kapının önünde dururken bir hanım babamı sorup eve girmek istedi. Ben mani olmaya çalıştım ama beni dinlemeyip içeri girdi. Birkaç gün bizde kaldı. O da babam gibi aile konusunda pek konuşmazdı.'
Erbakan'ın CHP'li Amcası
Yusuf Ziya Kim derseniz, onu da anlatayım.
Meclisi Mebusan Kozan Mebusu, KBB Doktoru, Adana Halkevi Başkanı, CHP Belediye Meclisi üyesi, Adana Belediye Başkanı Yusuf Ziya Özbakan'dır
Meclis-i Mebusan, 20 Şubat 1920'de yaptığı toplantıda, Kilikyalılar Cemiyeti'nin yaptığı seçimlerde seçilen 4 kişinin milletvekilliğini de kabul etti. Erbakan Necmettin Erbakan'ın amcası Yüzbaşı Doktor Yusuf Ziya Bey, Kozan Milletvekili olmuştu. Milli Mücadelere askeri tabip olarak görev yapan Yusuf Ziya Özbakan Adana'nın tanınmış siyasileri arasında sayılmaktadır.
Cumhuriyetin 10. Yıl kutlamalarında Yusuf Ziya Özbakan Adana'da CHP vilayet reisliğine kadar yükselmişti. 'Cumhuriyet Halk Fırkası Vilayet Reisi Operatör Doktor Yusuf Ziya' diye takdim edilen Yusuf Ziya Özbakan, 10. yıl kutlamaları için Adana'da düzenlenen dillere destan etkinliklere katılacaktı. Belgelere baktığımızda, Yusuf Ziya Özbakan'ın 1938 yılında, Adana Halkevi Başkanlığı'nın yanı sıra Adana Belediye Başkanlığı da yaptığı görülmektedir. Atatürk'ün ölümü üzerine Ankara'ya gelerek taziyelerini bildiren Adana heyetinin içinde yine Yusuf Ziya Özbakan vardır. TBMM'nin 12.12.1938 tarihli tutanaklarına göre Özbakan'ın yansıra Adana'dan gelen heyet içinde Adana Valisi ve CHP İl Yönetim Kurulu Başkanı T. H. Baysal ile Milli Mencusat Fabrikası temsilcileri bulunmaktadır.
Yusuf Ziya Bey, 1934 yılında çıkarılan Soyadı Kanunu'yla 'Özbakan' soyadını aldı. Öz kardeşi Mehmet Sabri Erbakan ile neden aynı soyadını almadığı konusu ise tam bir yazım/okuma hatası. Erbakanlar'ın hala torunu Süleyman Kaytancı bu olayı şöyle anlatmaktadır:
'Büyüklerimizin bize anlattığı kadarı ile Mehmet Sabri Bey, Soyadı Kanunu çıktığında Yusuf Ziya Bey'e mektup yazıyor. Kardeşine, 'Erbakan' soyadını alacaklarını, kendisinin de bu soyadını almak için nüfus idaresine gitmesini istiyor. Ancak Osmanlıca 'Erbakan' kelimesini 'Özbakan' anlayan Yusuf Ziya Bey soyadını Özbakan olarak alıyor'
Erbakan ailesinden Kemalettin Erbakan dışında hiç kimse Yusuf Ziya Özbakan'ın varlığını gündeme getirmediğine dikkat çekmek isterim.
Erbakan, Neden Bu Konuda Hiç Konuşmadı?
Burada vurgulanması gereken diğer bir konu ise Ermeni ayaklanmaları sonucu ailesinin önemli bir bölümü katledilmiş olan Necmettin Erbakan ailesinin bu konuda bir kelime bile konuşmamalarıdır.
Kemalettin Erbakan bu durumu anlatırken babası Mehmet Sabri Bey'den gelen bir duyarlılığı hatırlatmaktadır:
'Necmettin Abim de babam gibi yüzyıllardır Millet-i Sadıka olmuş Ermenilere ilişkin kindar ve ayrıştırmacı olmadı. Bu olayı anlatarak Ermeniler üzerinde olumsuz bir propaganda yapılmasının Türkiye'ye zarar vereceği düşüncesindeydi.'
Haçin Ermenilerin tarihi hınçları devam ederken Cennetmekan Erbakan'ın öngörüsü ve devlet adamlığı bir kez daha ortaya çıktı. Ne bu konu üzerinden siyaset yaptı, ne prim toplamaya çalıştı ne de Ermeni düşmanlığı yaptı.
Ceddine Rabbim gani gani rahmet eylesin !