İnsanların çoğu özgüvenli olmak ister. 'İnsanlar içinde güzel konuşmak isterim, yaptığım sunumların çok iyi geçmesini isterim, bir ortama girdiğimde gözlerin üstümde olmasını isterim, hakkımı söke söke almak isterim, kendimden emin olmak isterim, yaptığım işte en iyisi olmak isterim.' gibi cümlelerle özgüvenli olmak istediklerini ifade ederler. Psikolojik Danışman Ekrem Çağrı Öztürk, partnerlerimiz, çocuklarımız, arkadaşlarımız ve kendimiz için böyle beklentilerimizin olması ilk duyduğumuzda olumlu gibi gözükebileceğini, fakat hayatımızın her evresinde sürekli olarak özgüvenli olmanın mümkün olmadığını hatırlanması gerektiğini söylüyor ve devam ediyor: Elbette özgüvenli olmak isteklerimizi yerine getirmek, kendimizi ifade etmek, yaptığımız işlerde başarılı olmak için fayda sağlayabilir. Sürekli olarak özgüvenli olmaya çalışmak ise kişiyi kaygılandırabilir ve her özgüvenli olamadığı durumda aşırı bir yetersizlikle karşı karşıya kalabilir. Yani en çok istediğimiz şeyden kendi kendimizi uzaklaştırmış oluruz. Bu paradoks her durumda geçerli olabilir. Çok düzenli olurken aşırı düzensiz olmak, çok istekliyken hayata dair hiçbir isteğin kalmaması, çok çalışırken işi bırakmak istemek gibi.
Özgüveni, güç ile bağdaştırmamak gerekir. Her zaman güçlü olma çabası kişileri eyleme geçmekten uzaklaştırır. İnsan aynı zamanda güçsüz de bir varlıktır. Güçsüzlüğümüzü kendimize hatırlatmak ve güçsüz yönlerimizin de varlığını bilip tanımlamak özgüvenli olmanın parçalarından biridir.
Özgüven eksikliği yaşayan kişiler olumlu özelliklerini görmeyebilirler. Sürekli olumsuz özelliklerine odaklanabilir, dışarıdan gelen iltifat ve olumlu geri bildirimler karşısında heyecan duymayabilirler. Çevresindeki kişilerin başarılı ve akıllı olduğunu, her şeyi doğru yaptıklarını düşünürken kendilerini eksik görerek yargılama eğiliminde olurlar. Çevresindekiler kendilerinden daha önemli olduğu için başkalarının isteklerini kendi isteklerinin önünde tutabilirler. Aynı zamanda hayır demekte güçlük çekerler. Duygularını ifade etmekten çekinirler çünkü ciddiye alınmayacaklarını düşünebilirler. Görülüp duyulmadığı hissettikleri için sürekli çabalama eğiliminde olabilirler ya da umutlarını kaybettikleri için hiçbir şey yapma eğiliminde olmazlar. 'Nasıl olsa olmayacak, beğenilmeyecek, her zaman bir yanlış yaparım' gibi söylemlerle belki de çok başarılı olacakları işe adım atamazlar. Sürekli beklentileri karşılamak için mental ve fiziksel olarak kronik yorgunluk yaşayabilirler.