Ekonomiyi doğru anlayabilme ve anlatabilme

Ülkemizde her alanda olduğu gibi; bir bilim dalı olan ekonomi alanında da birçok kişinin detaylı tespitler ve yorumlar yaptığını, önerilerde bulunduğunu, kişisel ve kurumsal beklentilerini genel ekonominin doğruları olarak algılatmaya çalıştığını görmekteyiz. Bu duruma fazla şaşırmamak gerekiyor. Nitekim, sağlıktan siyasete kadar birçok konuda çevremizdeki kişilerin çoğunun özgüven şişkinliği içinde olduğuna şahit olmaktayız. Bilgi dağarcığından bağımsız olarak yaşanan bu süreçte, belli bir konuda bilgi birikimi olanların dahi diğer alanlara ilişkin yetersiz bilgilerine rağmen iddialı söylemlerde bulunma ve yazma cesareti gösterdiği bilinmektedir. Bir kişinin her alanda bilgi sahibi olması insanın doğasına aykırıdır. Bütün bu saptamaların dışında tutulacak önemli bir konu vardır, o da vatandaşın yaşadığı, gördüğü ve etkilendiği ekonomik durumun sonucunda yaptığı tespitler, yorumlar ve taleplerdir. Çünkü bu konu; ekonominin işleyişine ilişkin önemli bir ipucu olup, ekonominin diğer tüm paydaşlarının değerlendirmelerinden farklı bir nitelik taşımakta ve sorunların teşhisi ile çözümüne yadsınamaz katkılar yapma imkanı sunmaktadır.

Dolayısıyla, ekonomiyi doğru anlayabilmek ve anlatabilmek işin özünü oluşturmaktadır. Bu kapsamda akademisyenlerin, ekonomistlerin, medyanın, mesleki kuruluşların, kamu kurum ve kuruluşları ile siyasetçilerin objektif bilgi sunumu ve yorumu değerlidir. Bu bağlamda kamuoyuna doğru bilgi aktarması gereken ekonominin tüm paydaşlarının; bağımsız düşünebilme iradesi ve alışkanlığı kazanmış, bireysel, kurumsal ve siyasi çıkarlardan uzak, topluma sağlıklı ve doğru bilgi verme etiğine sahip ve öngörü yeteneklerinin gelişmiş olması ve bu anlayışla kurumsal ve toplumsal görevlerini yapmaları gerekmektedir. Ekonominin gerçek durumunun kamuoyuna doğru bilgilerle, tespitlerle ve yorumlarla yansıtılabilmesi açısından bütün bu grupların yaklaşımlarının; rasyonel ve anlaşılır olması, çelişkiler içermemesi, eksik bilgilerden oluşmaması ve bilgi kaynaklarına olan güvenin sarsılmaması gerekir.

Ekonomiyi doğru anlayabilmek ve anlatabilmek açısından bu sürecin en önemli ve etkili aktörleri siyasal iktidar ile siyasal muhalefettir. Bu iki aktörün biri icracı, diğeri ise gözlemleyici ve denetleyicidir. Demokratik ve dinamik bu süreç içinde; iktidarda kalmak veya iktidara gelmek gibi iki önemli durum vardır. Dolayısıyla, siyasi partiler vatandaşa hizmet etmek amacıyla oy istemekte ve vatandaşı daha fazla ikna eden iktidara gelmektedir. İktidara gelmek önemli olmakla birlikte; asıl önemli olan husus ise bundan sonraki süreçtir. Çünkü, burada da ekonomiye ilişkin iki önemli soru gündeme gelmektedir. Birincisi; iktidara gelen siyasi partinin oluşturduğu hükümetin seçim sürecindeki vaatlerini gerçekleştirme performansı, diğeri ise hükümet ettikleri süreçte ortaya çıkan ekonomik sıkıntı veya dalgalanmaları nasıl yönettikleridir.

Bu kapsamda; ekonomiyi yöneten siyasi ve bürokratik kadroların deneyimli ve donanımlı olması, özeleştiri ve empati yapabilmesi, söz konusu kadroların bütün enerjilerini ekonomiye yönlendirmesi, ekonomik kararlar alınırken kamu içinde kolektif bir karar alma mekanizmasının işlemesi, küresel ve içsel her türlü gelişmenin iktisadi sonuçlarını öngörme becerisinin yüksek olması, toplumsal çıkarlarla çelişmeyen çeşitli ekonomik taleplerin ve önerilerin önyargısız ve özenle değerlendirilmesi, kamu alımları ve taahhütlerinde şeffaflığın benimsenmesi, kamu kaynaklarının dağıtımında adil olunması, iktisadi önceliklerin doğru tespit edilmesi, kamu kurum ve kuruluşlarının gereksiz ve lüks harcama tutkularının önlenmesi gibi bazı önemli hususlarda dikkatli ve duyarlı olunması halinde; öncelikle ekonomiye olan güven artacak, ekonomiyi doğru anlayabilme, yönetme ve anlatabilme şeklindeki süreç zinciri sağlıklı oluşacak ve kamuoyunun desteği alınmış olacaktır. Bir başka ifadeyle; ekonomiyi yöneten siyasi ve bürokratik kadroların her aşamada ekonomik durumu doğru okuyabilmesi, ekonomiyi doğru yönetme ve anlatabilmenin temel şartını oluşturacaktır. Bu çerçevede ekonomik sorunları ötelemek ve palyatif çözümler getirmek yerine; gerçek ekonomik durumun tüm açıklığıyla kamuoyuyla paylaşılması ve gerek refahın gerekse ekonomik sıkıntıların toplum kesimlerine adil ve dengeli bir şekilde yansıtılması halinde; vatandaşın ekonomiyi daha iyi anlaması ve sahiplenmesi sağlanmış olacaktır.

Siyasal iktidarların iktisadi performansı iktidarda kalma sürelerini etkileyen önemli bir kriterdir. Bu nedenle tüm dünyada örnekleri görüleceği üzere siyasal iktidarlara karşı muhalefetin reflekslerinden birini de ekonomi alanı oluşturur. Çünkü ekonomi; vatandaşın, bir başka ifadeyle seçmenin en duyarlı olduğu konulardan birisidir. Dolayısıyla, hükümetlerin ekonomik performansları her zaman tartışılmakta, bazen tarafların olumlu veya olumsuz abartıları sonucunda halkın doğru bilgilenmesi hakkı zedelenebilmektedir. Ancak, gerek siyasal iktidarların ve onlara destek olan çevrelerin gerekse muhalefetteki siyasi partilerin ve diğer muhalif görüşlerin ileri sürdüğü veya algılatmaya çalıştığı ekonomik durumu, vatandaş kendi yaşamı ve gözlemi sayesinde test edebilme gibi bir imkana da sahiptir. Dolayısıyla, söz konusu dinamik siyasi süreç içinde; ekonomiye ilişkin doğru bilgileri sunduğu ve gerçek durumu aktarmaya çalıştığı anlaşılan siyasi çevrelere güven duyulması, yanıltıcı ekonomik tablo sunduğu anlaşılanların ise prestij kaybına uğraması kaçınılmaz bir sonuçtur. Çünkü, ekonomi alanında ister iktidar isterse muhalefet tarafından uygulanmaya çalışılan algı politikaları kalıcı olamaz ve gerçek iktisadi tablo güneşin doğuşu gibi ortaya çıkar.

Doğal olarak her iktidar ekonomi alanında başarılı olmak ister. Ancak; entegre bir sistem olan, dış ve iç dinamikleri bulunan ve kıt kaynaklara sahip ülkelerde yönetilmesi daha da zor olan ekonominin başarılı bir evreye dönüşebilmesi için; öncelikle söylem rüzgarlarından arınmak, popülist politikalardan kaçınmak, yapısal ve radikal dönüşümler yapmak ve kendi çıkarları gereği ekonomiyi yönlendirmeye çalışan dış ve iç çevrelerin etkilerini minimize etmek gerekir. Bu çerçevede; ekonomiyi tüm detaylarıyla ve bileşenleriyle anlayabilme becerisi, çelişkili ve denemeli hamlelerden kaçınma iradesi ve bazı iktisadi iyileşmelerin gerçekleşme ihtimali, bu süreçteki motivasyonu etkileyen önemli kriterlerdir.

Sonuç olarak şunu diyebiliriz: ekonomiyi doğru anlatabilmenin temel şartı ekonomiyi doğru anlayabilmektir.