Yazının başlığına bakıp, biraz düşünsek de düşünmesek de bu sorunun karşılığı 'elbette etkiler' olacaktır. Bu yanıtın ardından diğer sorular da sırayla aklımıza gelecektir (olumlu mu-olumsuz mu, genel seçimde mi-mahalli seçimde mi ve ne oranda etkiler ve bu etkilenmede hangi temel ekonomik göstergeler öne çıkar?). Bu konularda çeşitli araştırmalar, anketler, çalışmalar ve yorumlar her zaman yapılmakla birlikte; her ülkenin ve her dönemin kendisine özel şartları olduğunu da unutmamak gerekmektedir. Gerek dünyadaki gerek Ülkemizdeki geçmiş örneklere bakılacak olursa; ekonomik durum ve şartların siyasi iktidarları ve hükümetleri farklı boyut ve dozlarda olsa bile etkilediği, olumsuz iktisadi gelişmelerin o ülkelerde yönetme zorlukları yaşattığı, bazen de siyasi otoritelerin siyasi ömürlerini bitirdiği bilinmektedir. Herkesin bildiği evrensel bu gerçekten hareketle siyasi iktidarlar da; ekonomiyle ilgilenmeleri doğal bir görevleri olmasına karşın, madalyonun kritik bu yüzünü de dikkate alarak ve siyasi geleceklerini etkileme olasılığını düşünerek; duyarlı olmaya ve bu kapsamda gerekli gördükleri ekonomik tedbirleri almaya, sorunlu alanlarda geçici iyileştirmeler yapmaya bazen de algıları etkileme mekanizmalarını çalıştırarak olumsuz iktisadi görüntülerden uzak bir fotoğraf vermeye çalışırlar. Siyasi iktidarların, devletin temel görevlerini yerine getirmedeki olumlu becerileri ile ekonomide gösterecekleri yüksek performans örtüştüğü ölçüde toplum refahı ve sosyal gelişme artar ve bunun doğal sonucu olarak da bunu gerçekleştiren söz konusu iktidarların siyasi ömürleri de uzar.
Ülkelerin ekonomilerini etkileyen küresel konjonktür ve içsel iktisadi performans sonucunda oluşan ekonomik tabloya göre o ülkelerde yaşayanlar bir kanaate varırlar ve siyasi iktidarın diğer alanlardaki performansıyla birlikte; kendi algılamaları, bireysel çeşitli beklentileri ve kamusal ile sosyal fayda gerçeğine bakabilme becerileri çerçevesinde bir değerlendirme yaparak, oluşturabildikleri iradelerini seçim zamanlarında sandığa yansıtırlar.
Çeşitli nedenlerden dolayı ekonomiyle ilgilenenler, bu alanda bilgi birikimi olanlar ve ekonomiye makro bakma becerisini gösterebilenler dışındaki herkes genel olarak iktisadi göstergelerin hepsiyle ilgilenmezler ve sadece kendilerini direkt olarak etkilediklerini düşündükleri bazı parametreleri takip eder veya tepki gösterirler. Bu bağlamda bakıldığında; dış borçlar, cari açık, bütçe açığı, GSYH ve uluslararası rezervler gibi bazı temel ekonomik göstergelere duyarsız kaldıkları, işsizlik oranına da bu çerçevede baktıkları ancak kendileri ve yakın çevresi işsiz kaldığında duyarlılıklarının arttığı görülmektedir. Buna karşılık; kendi gelirlerindeki dalgalanmalara, döviz kurlarındaki yükselmelere, faizlerdeki değişikliklere (kredi kullanma ve faiz geliri açısından), enflasyondaki yükselişlere ve özellikle temel tüketim malları fiyatlarındaki artışlara veya bu malların yokluğuna karşı çok duyarlı olmaları dikkat çekmektedir. Bu yaklaşım tarzının başta eğitim ve sosyoloji olmak üzere birçok alanı ilgilendiren nedenleri vardır.
Ülkemize gelince ise son durum şöyledir. Ülkemizdeki bazı ekonomik dalgalanmalar ve 31 Mart 2019 tarihinde yapılacak olan mahalli seçimler nedeniyle ekonominin mevcut durumu ve geleceği hararetli bir şekilde tartışılmakta, Ülkemizi yöneten Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı; bazı sorunların olduğunu kabul etmekle birlikte, durumun genel olarak iyi olduğuna yönelik söylem yaklaşımı göstermekte ve bu süreçte ekonomiye birçok müdahalelerde bulunmakta, muhalif düşüncede olan siyasi partiler ile toplumun bazı kesimleri ise aksi görüşlerini ifade etmekte ve ekonomik kriz içinde olunduğunu ısrarla vurgulamaktadırlar. Bu süreçte siyasi iktidar tarafından; vergi ve diğer bazı alacakların yeniden yapılandırılmasına ilişkin kanun kapsamından yararlanma ve başvuranların ödeme yükümlülük sürelerinin uzatılması, asgari ücretin % 26 artırılması, daha evvel zam yapılan elektrik ve doğalgaz fiyatlarında bu defa indirime gidilmesi, köprü geçiş cezalarının silinmesi, trafik cezalarının 2019 yılında artırılmaması, Devletin işlettiği köprü ve otoyol geçiş ücretlerine 2019 yılı için zam yapılmaması, imar barışının yaklaşık altı ay uzatılması ve ÖTV ile KDV indirimlerinin süresinin ise üç ay daha uzatılması gibi ekonomiyi ve vatandaşları ilgilendiren hamlelerin arttığı ve bu kararlar ile uygulamaların devam edeceği anlaşılmaktadır. Bütün bu gelişmelerin hangilerinin yaklaşan seçimler nedeniyle yaşandığı, hangilerinin ise ekonominin ve vatandaşların içinde bulunduğu durumun zorluğundan kaynaklandığı ayrıştırılamamaktadır. Bir başka değişle bu tür kararlar ya ekonominin ciddi sorunlarının gereksinimi olarak algılanmakta ya da seçim nedeniyle yapılan ve popülizm görüntüsü veren yaklaşımlar olarak değerlendirilmektedir.
Sonuç olarak ifade etmek gerekirse, ekonomiyi her an yaşayan vatandaş sandığa giderken; bir yandan siyasi iktidarın ekonomi dışındaki performansını değerlendirecek bir yandan da ekonomi alanında aşağıda belirtilen seçenekleri ve düşünceleri irdeleyerek kararını verecektir.
1) Enflasyondaki mevcut olumsuz durumun ve döviz kurlarında yaşanan artış sürecinin, vatandaş ve ticari kesimler üzerinde yaptığı tahribatın alınan veya alınacak tedbirlerle ne kadar giderilebileceği
2) Kapanmış, iflas etmiş veya Konkordato sürecine girmiş şirketlerden alacaklı olanlar ile bunlarla iş yapanların mali durumlarının, piyasa ve istihdam üzerindeki etkileri
3) Faizlerdeki yüksekliğin ekonomiye getirdiği olumsuzluktan etkilenen çeşitli kesimlerin yaklaşımı
4) Döviz kurlarındaki artış sürecinin yakın zamanda bir daha yaşanıp yaşanmayacağına olan inanç
5) Seçmenlerin önemli bir kısmını oluşturan kamu çalışanları ve emeklilerinin, enflasyon karşısında asgari olarak reel gelirlerini koruyacak bir maaş zammının yapılıp yapılmadığına ilişkin algısı
6) Bazı kamu çalışanlarının ek göstergelerinin artırılacağına ilişkin verilen sözlerin gerçekleşme süreci (emeklileri de ilgilendiriyor)
7) Emeklilikte yaşa takılanların durumu(EYT)
8) Kamudaki lüks ve israf görüntüsünün bir türlü önlememesi karşısında, vatandaşın kendi yaşamıyla kıyaslama yapma olasılığı
9) Sosyal yardımlardan yararlanan kesimlerin memnuniyetinin; yaşanan son ekonomik gelişmeler (yardım kapsamı dışındaki fiyat artışları ve yapılan kamu zamları) sonunda da devam edip etmeyeceği hususu
10) Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının benzer ekonomik kriz ve sıkıntıları geçmişte de atlattığına olan inancın baskın çıkması
11) Vergi, prim, ceza ve diğer yükümlülükler için; 2018 yılında başlatılan ve 2019 yılının ilk çeyreğinde de devam edecek olan veya yürürlüğe yeni konulacak olan kararların ve uygulamaların, seçmen nezdinde oluşturacağı mutluluğun ne oranda sandığa yansıyacağı
12) Ekonominin, genel seçimlere göre mahalli seçimlerde daha az etkili olduğuna ilişkin düşüncenin geçerliliği kabul edilmekle birlikte; seçmenlerin bir kısmının siyasi iktidarı ekonomik nedenlerle uyarma amacıyla farklı siyasi partilere yönelmesi veya sandığa gitmemesi
13) Adalet ve Kalkınma Partisinin mali disiplini seçim sonrasına öteleme olasılığı ve dozu
14) Seçim sonrasında çeşitli zamlar yapılacağına ilişkin bazı tahmin, yorum ve söylentilerin; seçmenler nezdinde karşılık bulup bulmayacağı
15) Ekonomik sıkıntıların ve dalgalanmaların, ne kadarının dış güçlerden ne kadarının ise siyasi iktidarın performansından kaynaklandığı sorusuna seçmen çoğunluğunun vereceği yanıt.