Arap düşmanlığının, İslam düşmanlığının değişmez maskesi yapıldığını düşünüyorum. Irkçılığın lanetlendiği bir dinin mensubu olduğumuzu hatırlamamız gerektiğini düşünüyorum. Beş yüz yıl bütün bütün karşılıklı saf tutarak savaşmadığımız, aksine akraba olduğumuz halka, neden düşman olmaya zorlandığımızı düşünüyorum. Yüz yıldır okullarda Şerif Hüseyin'in Arap milletini temsil ettiği öğretilen halkımın, merhum Şerif Ali Haydar Paşa'dan bîhaber bırakıldığını düşünüyorum. Bazısı isyan etti diye bütün Araplara düşman olan bazı Türklerin, Ankara'nın dibine kadar gelip, ortalığı cehenneme çeviren Yunan'a ne de güzel dost olduğunu düşünüyorum.
Halep'e 2010 yılında gittiğimde ekmeğini bölüşüp, parasını vermek istediğimde 'kardeş kardeş' deyip asla almayan gariban Suriyeliyi düşünüyorum. Türk vatandaşı olan Suriyeli öğrencimin, pekala bedelli askerlik yapabilecekken 'büyük dedemin Osmanlı ordusunda asker oluşu gibi şerefli Türk ordusuna hizmet edeceğim!' diyerek heyecanla askerliğini yapmasını düşünüyorum. Aynı öğrencimin belediye otobüsünde bir sürü boş yer varken 'kalk, ben oturacağım!' diyen kavgaya hazır bir gençle karşı karşıya kalışını, Türklerin öğrencimi koruyup şiddetli tepki göstermesiyle gencin otobüsten inmesini düşünüyorum.
Zelzeleden sonra en büyük yardımları en çabuk ulaştıran Katar'ın neden bazılarınca sevilmediğini düşünüyorum. Arap düşmanlığının neden Türkiye'nin Arap ülkeleriyle bütün ilişkileri en iyiye giderken kışkırtıldığını düşünüyorum. Arap ülkelerine, Arap turistlere, Suriyelilere düşmanlık edenlerin aynı zihniyette insanlar olduğunu düşünüyorum.
Latin harflerini Türk harfi sananların gülünç olduğunu düşünüyorum. Arapça tabelaları muzaffer bir edayla indiren belediyelerin ne yaptığını düşünüyorum. Tabelalarda Türkçenin yanı sıra Arapça yer alan ibarelerin, vatanın bölünmez bütünlüğüne veya Türklüğümüze nasıl zarar verebileceğini düşünüyorum. Zabıtalar tarafından hışımla yırtılıp yere atılan afişlerdeki Arapça kısımlara korku dolu gözlerle bakan insanları düşünüyorum. Umutla sığındıkları dedelerinin ülkesinde uğradıkları hayal kırıklığını düşünüyorum. Yaptıklarından pek memnun, gelecek oyların hesabını yaparak ellerini ovuşturan harika belediyelerin Arapçaya karşı kazandıkları sözde zaferlerini düşünüyorum. Aynı belediyelerin gözlerinin önündeki Rusça, İngilizce tabelaları niçin alaşağı etmediklerini düşünüyorum.
İlkokulda çocuğunun yanına Suriyeli öğrenci oturunca öğretmene 'kaldırın yanından!' diyen velideki acımasızlığa 'onlar daha çocuk, hepsini seviyorum, tavsiye ederim siz de sevin' diyen öğretmeni düşünüyorum. Kötü örneklerin tekil olduğunu, sessiz çoğunluğu oluşturan biz Türklerin genelde iyi insanlar olduğunu düşünüyorum. Arap düşmanlığı yapanların Mersin'de, Hatay'da, Adana'da, Şanlıurfa'da, Mardin'de Siirt'te yaşayan Arap vatandaşlarımızdan, coğrafyamızdan, dinimizden, tarihimizden habersiz olduğunu düşünüyorum.
'Kaçtınız, geldiniz' diyenlerin Suriye'de yüz binlerce şehidi niye görmezden geldiklerini düşünüyorum. 'Kaçtınız, geldiniz' diyenlerin elde makineli tüfekle uçaklara karşı ne yapabileceklerini düşünüyorum. 'Kaçtınız, geldiniz' diyenlerin uçaklar, evlerine yıllarca bomba yağdırınca ne yapacaklarını zannettiklerini düşünüyorum. 'Kaçtınız, geldiniz' diyenlerin hapishanelerdeki akrabalarından senelerce haber alamayınca nasıl korkacaklarını düşünüyorum. 'Kaçtınız, geldiniz' diyenlerin bir Suriyeli ile komşuluk veya samimi bir sohbet etmediğini düşünüyorum. 'Kaçtınız, geldiniz' diyenlerin bunu Ruslara söylemesi gerektiğini düşünüyorum.
Memleketin kanununa uyan Suriyeliye düşmanlık etmenin insanseverlik olmadığını düşünüyorum. Memleketin kanununa uymayan Suriyeliye kanunlar dışında ceza vermenin doğru olmadığını düşünüyorum.
Perihan Altındağ Sözeri'nin Arapça okuduğu, Ümmü Gülsüm'ün bir şarkısını açıyorum, ikisine de rahmet okuyorum, ırkçılığın, ayrımcılığın yok olduğu, sevgi dolu güzel bir Türkiye düşünüyorum.