Doyumsuz bir sevgilidir şiir

Ne zaman şiir okusam sevdam canlanır, hatıralarım tazelenir. Her şiirde sevdadan yana bir hava var, desem abartmış olur muyum bilmem ama, en güzeli şiirlerde anlatılır; emeğin, ekmeğin, sevdanın ve yaşamın kavgası. Yaşantımızın her alanına girmiş, ortamına göre boyut değiştirmiş olsa da kendi özünü kaybetmeden süregelmiştir şiir ve sevda. Şiirin, yabancı kaldığı hiç bir boyut kalmamıştır. Belki de yıllardır şiirin tam bir tanımı bu yüzden yapılamadı. Çünkü tanımlara sokulamadı şiir. Yapılan, yapılmak istenen tanımlara dar geldi şiir. Yerleştirilen kalıplardan taştı. Aşkla, sevdayla, yaşamın kavgasıyla yan yana yürüdü şiir. Yaşamla bütünleşip, yaşamın içsel aydınlığını, duyguların en güzelini, dostluğun, sevgilinin en alımlı ve gizemli yönlerini, kendi üslubu içinde en güzel şekilde şiir anlattı. Bu yüzden şiir yazmak, iyi şiir yazmak ustalık ister.

Şiir sevdadır.

Şiir kavgadır.

Şiir sevgilidir, anadır.

Bu sevdanın içinde şiiri, araç ve amaç olarak kullanabilmek öyle kolay değil, kolayda olmamalıdır. Şiir, hep yanı başımızda, şiir her zaman içimizde, şiir yüreğimizde yaşamaktadır. Şiir, okumasını ve zevk almasını bilenler için, buz gibi havalarda ateşe kesilmiş bir soba, yalnız anlarda, tutuşan bir çift elin sıcaklığı gibi insana güven verir, umut verir. Her yazıda olduğu gibi, şiirde şairinden izler taşır, yazıldığı anlardan izlenimler verir gelecek döneme, tıpkı tarih gibi. Kimi zaman mutluluk, kimi zamanda umutsuzluk gibi.

Acılar, ayrılıklar devam etmekte. Sevdalarda devam etmekte. Kendi benliğinden hiç bir zaman ödün vermeyen aşkta devam ediyor, edecektir de. Her ne kadar, zaman zaman eski sevdaların yok olduğunu, iki gönül bir olunca samanlıkların seyran olmadığından yana olanlar olsa da, aşk her zaman, her koşulda yaşamaya devam etmektedir.

Aşkın, yükselen değerler arasında alt sıralarda yer almaya başladığını düşünenler yaşamlarını hep ekonomik yönlere kaydırmış, dünyaya hep aynı pencereden bakanlar olup, şiir, bu boş ve anlamsız düşüncelerin suratına bir tokat gibi patlamaktadır. Şiir, bu tip düşünen insanların yanıldıklarını, her şeyin değerinin maddiyat olmadığını, paranın da satın alamadığı bir çok şeyin varlığını gözler önüne seriyor. Gerçek olan, aşk her zaman, aşk olmaya devam edecektir. Sevdayla, insan sevgisiyle yoğrulmuş şiirler hep yazılacaktır.

Belki de unutup gideceğiz hayatın neşesini, yaşamı olduğu gibi sıradan haliyle kabulleneceğiz şiir ve sevda olmasa. Sevdaların ekonomik koşulların dışında, bağımsız olarak doğup, büyüdüğünü anlatan şiirler olmasa unutacağız.

İçimizde aşk olmasa, unutacağız kimi zaman hüzün ve zorlukların altında ezilsek de, kimi zaman hayatın bir kuş tüyü kadar hafif olduğunu. Yandık demekti, sevdasız, yangınsız, kavgasız, aşksız olsak. Belki de bilemezdik, yaşamdan soyutlansa sevdalar, aşk olmasa, hayatın anlamını ve bazen bizi üzen olayların ne kadar basit, ne kadar sıradan ve değersiz olduğunu.Aşkın cinsellik değil öncelikle duygu paylaşımı olduğunu yine en güzel şiirler anlatır.

Şiir yazmak, boş bir sayfayı güzel ve anlamlı sözlerle doldurmak, kendi yüreğini çekinmeden, korkmadan ortaya koyabilmek her baba yiğidin harcı değildir. Kendi acını, kendi sancını, meydanlardaki insanların ortak dertlerini paylaşmak için, bu uğurda şiiri, hem araç hem de amaç olarak hakkını vererek kalemini ona göre kullanabilmek öyle sanıldığı kadar kolay değildir, ve kolayda olmamalı.

Şiir, iyi ya da kötü olabilir elbet.

Bizim toplumda edebiyat sanatının futbol kadar bir eleştiri kültürü oluşmamıştır. Kimi futbol programlarında, yok öyle değil de böyleydi, yok pas vermesi gerekiyordu gibi boş yere laflar edilirken, edebiyat alanında ve şiirde bu kadar basit ve sıradan programlar bile yoktur. Hatta yazar ve şair olmayanların bile eleştirmen oldukları görülmektedir. Bu basitliğin içinde, kimi şairlerde kendilerini bir iki kez televizyon ekranlarında görünce, kendisini çok önemli, ulaşılmasının kolay olmadığını sanırlar. Oysa hiç kimse ulaşılmayacak kadar uzak ya da büyük değildir.

Şiirler hep devam edecektir, aşk gibi sonsuzluğa...

Çünkü şiir, yaşamın içinde hiç kurumadan dört mevsim akan bir nehirdir.

Çünkü şiir dünyanın her yerinde, yaşamın tam göbeğinde bulunacak, insanı, doğayı tanıyacak ve aşkı hep kendi özünde yaşatacaktır.

İnsanın yaşadığı çevreyi güzelleştirmesi, bütün olumsuz ve çirkinliklere rağmen yaşanabilir kılması, insanın kendi elinde değil mi biraz da? Bu güzellikleri görebilmek ise hayatımızı monotonluktan kurtarmakla mümkün olabilmektedir. Yakın çevremizdeki insanlarla olan olumlu ilişkilerimiz, mesai arkadaşlarımız, bizde iz bırakan eski dostlarımızı aramamız bile bu güzelliğe giden bir adım olarak değerlendirilebilir. Çünkü yaşam sonsuz değil ve bizler yaşadığımız her günün değerini sanırım gelecek günlerde çok daha iyi anlayacağız. Günlerin ne kadarda hızla geçtiğini ve bir daha asla geri dönüş olmadığını da...

Çünkü ücretini ödeyip geri alamadığımız tek şey geçen günler değil mi? Eğer zamanı geri almak mümkün olsaydı sorun değildi hiç bir şey, en güzel, en tebessüm dolu günlerimizi saklar, hüzünlendiğimizde, yalnız kaldığımızda kullanırdık...