Basında hemen her gün, kültür varlıklarının kaçak kazılarla tahrip edildiğine veya yasadışı yollarla satma çabalarına dair haberler görüyoruz. Türkiye gibi her tarafı arkeolojik eserlerle dolu bir ülke için korumacılık, önemli bir sorun olarak yerini uzun süredir koruyor. Osmanlı'nın son devrinden bu yana tedbirler alınsa da sorun, tam anlamıyla çözümlenebilmiş değil. Batı ülkelerindeki müzelerde Türkiye, Mısır gibi ülkelerden özellikle son yüz elli yıl içinde götürülen tarihî eserlerin sayısındaki fazlalık, işin ciddiyetini anlamayı gerektiriyor. Buna mukabil ülkemizden kaçırılan eserlerin geri getirilmesine yönelik Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın övgüye değer çalışmalarının güzel sonuçlarını da mutlulukla görüyoruz. Acaba bu çabalar devam ediyor mu? Peşine düştüğümüz eserlerimizi ülkemizde tekrar görebilecek miyiz?
Öte yandan aynı coğrafyayı paylaştığımız ülkelerde yaşanan felaketlerde, mesela Irak ve Suriye'nin yeri doldurulmaz insan kayıplarının, şehirlerinin yerle bir oluşlarının yanı sıra tarihî eserlerinin de tahrip ve yağmalanmasına şahit oluyoruz. Bu ülkelerden Batı'ya doğru gerçekleşen eski eser kaçakçılığına güzergah olarak kullanılmak istenen Türkiye'de emniyet kuvvetlerimizin başarılı çalışmalarıyla engel olunduğu da zaman zaman basında yer alıyor. Bütün bunlar, ülkemizin tarihî eser korumacılığına ilişkin nasıl bir yaklaşım benimsediği sorusunu da beraberinde getiriyor.
Türkiye'de arkeolojik korumacılık yaklaşımlarının milletimiz tarafından benimsenmesi de bir sorun olarak karşımızda duruyor. Kaçak kazı sayısındaki artış, her yerde hazine olduğuna dair sadece şehir, ilçe, köy isimleri değiştirilerek eski eser yağmacıları tarafından oluşturulan aynı masallar, inananların çokluğu nedeniyle tahrip edilen eserler bakımından ciddi tehlike oluşturuyor. Bu bakımdan, eğitimde korumacılığa ilişkin çocukları, gençleri eğitim kurumlarında bilgilendirme çabaları var mı? Buna koşut olarak arkeologlar, sanat tarihçileri, öğretmen olabilecek mi ve kendi uzmanlık alanlarında açılmasını istedikleri dersleri verebilecek mi?
Yukarıda sayılan ve daha başka konular, (Özel) Mustafa Erim Mersin Kent Tarihi Müzesi, Akdeniz Kent Konseyi Yerel Tarih Grubu'nun düzenlediği Arkeoloji Buluşmaları 2023'ün geçtiğimiz Cuma akşamı toplantı konusunu oluşturdu. Bu satırların yazarının moderatörlüğünde 'Kültür Varlığı Kaçakçılığıyla Mücadele' başlıklı, yılın ilk oturumunun konuşmacısı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, Kaçakçılıkla Mücadele Daire Başkanı Sayın Zeynep Boz oldu.
Sayın Zeynep Boz'un konuya gerçek anlamda hakim olduğunu, başarılı kariyerinden anlamak mümkün; Arkeolog Zeynep Boz, Kültür Bakanlığı'nda 2007'de 'uzman yardımcısı' ve 2010'da '1995 UNIDROIT Sözleşmesi ve İkili Anlaşmalar' başlıklı teziyle 'uzman' unvanı aldı. Türkiye'yi kültür varlığı kaçakçılığının önlenmesi alanında pek çok uluslararası toplantı, etkinlik ve eğitimde temsil ederek uluslararası düzenlemelerin Türkiye lehinde değişmesine katkı sağladı. Boz, kültür varlığı kaçakçılığının önlenmesine yönelik çalışmalarını sürdürmek için UNESCO tarafından Paris'e davet edildi. BM Güvenlik Konseyi'nin 2199 sayılı kararının 15 - 17. paragraflarının uygulanmasına yönelik UNESCO'nun BM Güvenlik Konseyi nezdinde temas kişisi olarak 2015'de atandı. AB ülkelerinin hakim, savcı ve kolluk kuvvetlerinin eğitimi için yazdığı kitap, UNESCO tarafından basılarak altı dile çevrildi. Kültür varlığı kaçakçılığı ile mücadele alanında bakanlıkça verilen üç takdir belgesi ve çeşitli yerlerden birçok başarı belgesi alan Sayın Zeynep Boz, aynı zamanda Londra Sanat ve Hukuk Enstitüsünden Sanat, Hukuk ve Etik Diploması aldı.
Boz, eski eser kaçakçılığına karşı yurt içindeki önleyici tedbirleri ve bu konudaki mevzuatı izah ettikten sonra yurt dışından eski eserlerin nasıl Türkiye'ye iadesinin sağlandığına dair bilgiler verdi. Zeynep Boz, Türkiye'nin yurtdışından yasal olmayan yollarla ülkeye sokulduğu tespit edilen eserleri, ilgili ülkelerle temasa geçerek iade ettiklerini bunlar arasında Irak ve Mısır gibi ülkelerin yer aldığını söyledi. Öte yandan Suriye'den getirildiği tespit edilen eserlerin özenle belgelendiğini, bunların, barış tesis edilmesi halinde iadesini mutlulukla gerçekleştireceklerini vurguladı.
Eski eser tahribatının birçok ülkenin ortak sorunu olduğunu dile getiren Boz, bu konuda eğitim verilmesinin şart olduğunu, bu konuda çocuk, genç, yetişkin eğitim tasarlamaları yanı sıra genel kamu farkındalığı üzerine de çalıştıklarını vurguladı. Zeynep Boz, definecilikle eski eser yok etmenin yaygınlaştığı yerlerin ülkemizde istatistiklerle belirlenerek bakanlıktan ilgililerin köy sakinleri ile kahve vb. yerlerde toplantılar düzenleyerek aydınlatıcı bilgiler verdiğini belirtti.
Eski eser koruma ve sevmeyi çocuklara öğretmek için çeşitli çalışmaları olduğunu ifade eden Boz, bu konudaki yaklaşımlarını doğrudan çocukların analitik bakış açılarına uygun geliştirdikleri analitik stratejilerle gerçekleştirmeye çalıştıklarını söyledi.
Zeynep Boz, yurt dışındaki eserlerin de ülkemize iadesi için yoğun çalışma içinde olduklarını belirterek önce eser tespitinin yapıldığını, gerekli görülenlerin iadesi için diplomasi, hukuk, kolluk kuvvetleri, üniversiteler gibi çeşitli yollarla işbirliği içinde girişimler başlatıldığını örneklerle anlattı.
Soru - cevap kısmında söz alan Prof. Dr. Mehmet Tekocak da aslına çok benzeyen taklit eserlerin mahkeme sürecinde bazen sahibine iade edilebildiğini dolayısıyla tekrar piyasada kötü amaçlı kullanımının olabileceğine dikkat çekti.
Aralarında Dr. Öğr. Üyesi Handegül Canlı, Ümit Çakmak (MA), Murat Kaleağasıoğlu, Serdar Kuş, Burhan Korkut Odabaş, Doç. Dr. Kasım Oyarçın, Anemurium Kazı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Tekocak, Yaşar Ünlü, Ömer Faruk Yavaşçay, Muzaffer Yılmaz (MA), Olba Kazı Başkanı Doç. Dr. Yavuz Yeğin gibi akademisyen, müzeci ve arkeologların bulunduğu isimler, Zeynep Boz'un konuşmasını dinleyenler arasında yer aldı…
Zeynep Boz'un eski eser korumacılığı üzerine önemli bilgilerle dolu konuşmasının kaydı, Artuklu Üniversitesi, Tarih Bölümü Arş. Gör. Burak Erdem'in youtube kanalında (https://www.youtube.com/watch?v=DqR_6IV5jHs) yer almaktadır. Özellikle Türkiye'de eski eserlerin korunmasına yönelik kaygı taşıyanların, akademisyen, müzeci ve eski çağ bilimleri öğrencilerinin seyretmelerini özellikle tavsiye ederiz.