Bu yazıdaki hiçbir kelime ve hiçbir cümle hissettiğim acıyı anlatmaya yetmeyecek. İçim lime lime, isyanımın, kızgınlığımın sınırı yok. Umudum, bunun yaşanacak son acı olmadığını bildiğimden yarım yamalak. Ne yaparsak yapalım oradaki insanların canlarını geri getirme imkanımız yok. Bu yüzden çaresizliğim karşımda bir dev. Acılarını biraz olsun azaltalım desem çabalarımız yetmiyor. Ne yazsam boş, ne hissetsem de az.
Bazıları Pazartesi sabahı işe giderken ne giyeceğini düşünerek, bazıları gelecek misafiri için akşamdan evini temizleyip toparlamış hazırlıklarını planlamış, bazıları okulların açılacak olmasının heyecanı ile yatağına girmiş, bazısı belki yağacak karın hayalini kurarak uyumuş birçok can.
Bir değil iki deprem ve üzerine inanılmaz bir soğuk. Tek il değil, onlarca bina değil. 10 il ve binlerce yıkılan bina.
On binlerce yardım ekibi bir anda orada olacak ki ses verenler kurtarılabilsin. Yollar kardan veya depremden kapanmayacak ki yardımlar hemen ulaşsın. Telefon hatları çekecek ki enkazın altında kalan kişi yardım isteyebilsin veya insanlar akrabalarından haber alabilsin. Benzin olacak ki, hava alanı çökmeyecek ki, hastane yıkılmayacak ki, en önemlisi evler un ufak olmayacak ki ...
Ne kadar yardım ekibi gelse de, ne kadar yardım gönderilse de yetişemiyoruz şu an. Yıkım büyük, bu felaket şimdiye kadar Dünya'da yaşanmış en büyük 2. Deprem felaketi diyor uzmanlar. Bu nedenle yıkılmayacaktı o binalar. Ovaların üzerine, nehir kenarına böyle yüksek binaların yapılma izni verilmeyecekti. Denetlemesi gereken denetleyecek, işini adam akıllı yapması gereken de yapacaktı. Binada uygunsuzluk tespit eden yıkacaktı o binayı. İnsanların kendilerine mezar almasına izin verilmeyecekti. Depreme uygundur diye ilanlara çıkan, onayı alınan o binalar birbirinin içine geçerek çökmeyecekti.
Sadece benim binam mı çöktü diyor bir edepsiz, sen utanarak, Allah'tan korkarak o binanı yapsaydın da bak sadece benim ki çökmemiş diyebilseydin keşke.
İnsan hayatı böyle ucuz olmamalı, deprem değil bina öldürür gibi artık atasözü olan bu cümlelerin içi boş.
Benim için ölmüş kızının elini bırakamayıp yanına çökmüş babanın acısı; ben iyiyim ama kardeşim küçük o ölebilir diyen kızın tavrı; ben daha tedavi olmadım su içemem diyen 5 yaşındaki kızın aklı; evladıma ev değil mezar almışım diyen annenin isyanı; bana bu kadar çorap yeter diyerek fazlasını almayan kadının vicdanı; o daracık yerlere girerek hiç tanımadığı insanları kurtarmaya çalışan, belki yemek yemeyen, uyku uyumayan ekiplerin azmi gerçek.
Benim için annesi babası ölmüş enkazdan sağ çıkan çocukların yaşayacakları, sevdiklerini kefenleyemeyen, bir sala bile okutamayan insanların üzüntüsü, sesini duyduğu halde evladını, anasını, babasını, kardeşini enkazdan alamayan insanların çaresizliği gerçek.