Halk deyimi ile Ak Parti'nin 'yumuşak karnı'nı muhalefet, istifa eden Ali Babacan gibi parti içi muhalefet biliyor da İmam Hatip öğrenciliğinden bu yana cemaatlerin arasında her türlü operasyonlara karşı şerbetli hale gelip, tost olmadan bugünlere kadar uzanan Erdoğan bilmiyor mu?
Ak Parti'nin kurulduğu günden bu yana, ülke içi/dışı parti içi dengelerin gözetildiği bir koalisyon olduğu bilinmez mi? Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün D-8 toplantısında 'Mutlak otoriterinin sürdürebilirliği yoktur. Mutlak güç sadece Allah'a mahsustur' sözleri bir dönem Erbakan'ı pasiflikle suçlayıp; radikalizmi, illegaliteyi gündeme getiren Akıncı Güç'ün diyalektiği değil miydi?
Erdoğan ne zaman Ak Parti'yi eline almaya, irade ortaya koymaya başladı, başına gelmedik kalmadı. Lideri, yakın çevresiyle, partisiyle, milletiyle en son ailesiyle imtihana tabi tutmak 2011 yılından bu yana aksiyon filmlerini aratmayacak senaryoyu, kurguyu seyretmemizi sağlamadı mı? Artık parti içindeki koalisyon güçlerinin lider namzeti 'gözünün üstünde kaşı var' diyerek değil 'Son yıllarda ise pek çok alanda yapılan uygulamalar ile inandığım ilke, değer ve fikirler arasında derin farklılıklar oluştu. Aklen ve kalben bir ayrışma yaşadım.' diyerek ayrıldı. Zira onun elini güçlendirecek daha çok envanter, belirgin bilgi ve reel söylem ve beceriksizlikler var. Mesele; 'kuruyoruz, kurmak zorundayız' mı, yoksa 'kur dediler, kuruyoruz' mu?
Parti içi koalisyon güçleri partilerini her halükarda kuracak. Akacak kan damarda durmayacak.
Geldiğimiz noktada Erdoğan'ın şu sözleri bu nedenle anlam taşıyor:
'AK Parti istikamet partisidir. Bu, halkın ve hakkın istikametidir. Biz bu istikamette devam ediyoruz. Bu istikameti şaşıranlar oldu. Rüyalara dalanlar, mühendislik hesaplarıyla konum bulmaya çalışanlar, AK Parti'nin gölgesini kendi gölgesi sananlar içi boş çuval gibi devrilecektir. Onların ne peşinde olduğu değil, bizim ne iş yaptığımız önemli.'
Erdoğan'ın 'eksiği-hatayı düzeltip yolumuza devam edeceğiz' sözü 15 Temmuz'dan bu yana FETÖ'nün siyasi ayağının araştırılmasını isteyen yeni milli koalisyon gücü MHP Lideri Bahçeli'ye ince bir sinyal olsa gerek. Eskiler 'eksik' olana 'nakısa' derlerdir. Nakısalı olan kişiler mi, olaylar mı? Buna karar verildikten sonra siz bir de Kasımpaşalı'yı seyredin.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'da gelinen bu noktada hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını biliyor. Bu farkındalık onun realist olduğu kadar onun katı bin reformcu kişiliğini de belirgin bir biçimde ortaya çıkaracak.
Aylar önce 'Ak Parti Genel Başkanlığını bırakacağını' yazdığımda, herkes bir burun kıvırdı. Leb demeden leblebiyi anlama kıvamında Erdoğan gibi bir liderin muhtemel seçim sonuçlarına ilişkin bir beklentisinin olmaması mümkün mü ? Önünde Ankara ve İstanbul seçim sonuçlarına yaklaşan,hatta onları geçen oranları gösteren kaç tane kamuoyu araştırması vardı.
Peki, neden?
Liderde nokta kadar panik, parti tabanında uçurum olur. Hedefi yüzde yüz tuttu. Sahaya indi. Sahaya inerken özellikle bölücü Kürt hareketine ve siyasi uzantılarına ilişkin madalyonun iki tarafıyla da toplumsal bir test yaptı. Roller, tepkiler, iş birliği, çözüm arayışı ve Türkiye İttifakı çatısı altında süreç arkadaşlığı…
Devlet yönetmek de parti yönetmek de sabır ister. Hele hele söz konusu insansa, bir de kitlesi 'Bir kilo kuru soğan/patates' hesabına kadar siyasi hesaplaşmayı indirgeyecek sağ bir seçmense elbette Erdoğan'ın diyeceği bir şey vardır.
-'Millete niye kendimizi anlatamadık, bunlara hep bakacağız. Suçu millette atmayacağız. Kendimizde arayacağız.'
Erdoğan 'boş çuval' benzetmesiyle Abdullah Gül'ün karşısına çıkmasını hedefliyor. Mecbur kalmadıkça Gül'ün öne çıkacağını zannetmiyorum. Mecbur kalmadıkça sözünün altını çizin. Boş çuval ve ardından Merkez Bankası Başkanının görevden alınması hamlesine Ali Babacan istifa ederek cevap verdi. İstifa ile birlikte 'Türkiye'nin bugünü ve geleceği için yeni bir çalışma başlatmak kaçınılmaz hale gelmiştir. Her konuda beyaz sayfalarla işe başlamak gerekmektedir' sözleri ile kararlılığını gösterdi. Babacan Ak Parti istifasını beklenilenden çok erkene aldı. Arkadaşlarıyla top yekün bir istifa hareketi bekleniyordu. Ancak sorumluluk alarak lider pozisyonuna vurgu yaparak, parti kuracağını ilan etti.
Şimdi gelelim Erdoğan'ın neler yapacağına …
İstanbul seçiminin yenilenmesi, rakip adayın Erdoğan'ın partisine karşı açık farklı bir ara ile seçimi kazanması, bölücü terör örgütü eşkıya başının mektubunun devletin haber ajansı vasıtasıyla kamuoyuyla paylaşılması, 'Muhafazakar Demokrat' parti kurma niyetinde olan, yargılanıp ceza almamış eşkıya başının terörist kardeşinin röportajının TRT Kürdi'de yayınlanması seçimi kurtarmaya yönelik değil, demokrasiyi kurtarmaya yönelik hamleler. Diktatör diyen batı alemi, şimdi yeni bir saldırı planı yapıyor. Demokrasiyi sindirmek, sandığa inanmak ve en önemlisi de milletten gelene 'başım, gözüm üstüne' demek…
Bu adımların arkası geliyor. Birincisi; Anayasa değişikliği paketi.
Cumhurbaşkanının parti üyesi olabilmesine imkan tanıyan bir madde ile karşımıza çıkacak olan Erdoğan Ak Parti Genel Başkanlığını bırakacak. Parti üyeliği iki partili siyaset için önemli. Solda güçlü bir parti, sağda güçlü bir lider.
Ancak Erdoğan'ın parti içi zorluğu var. Aksiyoner, teşkilatı harekete geçirebilecek genel başkan gerekiyor. İmar, tamir, islah dönemini sağlayacak bir genel başkan. 'Tövbe ederiz' diyerek günah işlediğinin ilan edilmesi Erdoğan'ı kızdırmaya yetti. En başta imani olarak sakat bulduğu bu anlayışa karşı 'Millete niye kendimizi anlatamadık, bunlara hep bakacağız. Suçu millette atmayacağız. Kendimizde arayacağız.' Sözlerini söyledi.
Madde 1: Millet haklıdır
Madde 2: Milletin haksız olduğu yerde 1'inci madde geçerlidir.
Erdoğan'ın bulduğu halefinin partiyi bölmemesi gerekiyor. Bunun için yeni lider için bir efsaneye ihtiyaç var. Burada İki aday öne çıkıyor. İkisi de aktif görevde. Birinin motorunun soğuması, diğerinin motorunun ısınması gerekiyor.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemine ilişkin adaptasyon dönemi derken her şey TBMM, Hükümet ve bürokrasiyle sınırlı kaldı. Bakan sayısı artıyor. Bakanlıklar yeniden bölünecek. İlk kez iki yeni bakanlık kurulacak. Sermayeden yemeyen bakan isimleri bulunacak/bulunuyor. Sol Partilerde aktif siyaset yapmış isimlerin yeni kabinede yerini aldığını görürseniz hiç şaşırmayın. Türkiye İttifakı diye adlandırılan 1920'nin yüzüncü yılında aslında Yeni bir 'Kuvayı Milliye' demek.
Reformlar siyaset ve bürokrasi ile sınırlı değil. Örneğin yeni döneme ilişkin sendikal hayata çeki düzen verilecek. Erdoğan'ın danışmanlarına göre sendikalar ve konfederasyonlar 'derebeylik' oldu ve devletten besleniyor. İşçi ve memur sendika ayrımı bitiyor. Kamu işçisi ve özel sektör işçisi deyimi realize edilecek. Mevcut işçi ve memur sendikaları tek çatı altında bütünleşecek.
Adalet reformu. Bu örnek Türkiye İttifakı'nın veri tabanını aynı zamanda ortak mutabakatını oluşturdu. Buna benzer yeni adımlar geliyor. Siyasi Partiler kanununda değişiklikler gibi. Ülke seçim barajının düşürülmesi gündemde. Ancak bu olayın kritik aşaması HDP'nin yerine örgütlenecek yeni demokratik Kürt Hareketinin oluşması.
Siyasi partiler, hem milletvekilliği için hem de belediye başkan adaylarını belirlemek için kesinlikle ön seçim getirecek. Liderlere tanınan aday kontenjanı sınırlandırılacak.
Valilerin seçimle işbaşına gelmesi, yerel yönetimlere yönelik kolluk kuvvetlerinin güçlendirilmesi (Trafik yerel yönetimlere bırakılacak, yerel seçimlerde partiler arası ittifaka imkan tanınması, çatı adaylarla seçime gidilmesi ve iki turlu yerel seçim şartının getirilmesi gibi radikal ve baş döndürücü reformlar bulunuyor.
Elbette ki adalet deyince akla gelen siyasi bir af tasarısı. Ancak bunun önündeki en büyük engel aktif terörle mücadele. Özellikle bölücü terör ile mücadele konusunda en önemli somut adım ise KANDİL'inaydınlatılması. Kısa bir zaman içerisinde Türkiye'nin KANDİL sorunu kalmayacak. Çünkü çözüm sürecine benzemeyen ve ancak içinde Türkiye İttifakı'na benzer bir sürecin yaşanacağı bir dönem geliyor. Bunlardan önce Türk Silahlı Kuvvetleri dost ve kardeş Irak'ın sınırları içerisindeki KANDİL'i huzur dağı haline getirecek. İlk sinyaller verildi. 'Bir gece ansızın gelebiliriz' derken kimse böyle bir operasyonu beklemiyordu.
Ancak hiçbir şey eskisi gibi değil. Zaman, koşullar, yeni parti kurulma çalışmaları, dış politika ve ekonomik koşullar Erdoğan'ın elini daraltıyor ve zayıflatıyor. Şimdi Kasımpaşalı'lığını gösterme zamanı. Bakalım demokrasi Kasımpaşa'dan geçecek mi?