'Türk, kalbiyle iman eden kahramanın adıdır. Türk kalbiyle iman eder, ilmiyle ve aklıyla değil. İmanına bin türlü delil aramaz, bin türlü şüpheye girip aklına uydurmaya çalışmaz. Bu nedenle yaptığı işi kalbiyle, kalben, kalpten yapar. Hesap kitap içinde değildir. İnce hesaplar yapmaz. İstikbal hesabı yapmaz. İstiklalinden de vazgeçmez. Atıl deyince atılır, katıl deyince katılır. Durup ince ince düşünmez, ikbal ve istikbal hesabı yapmaz. Alternatifli hesaplar yapmaz. Tek yolu vardır hak yoldur. Başka yollar da alternatif olarak elde tutayım demez. Tam teslim olur ölümüne. Her şeyini; canını, malını, evladını hiç düşünmeden feda eder. Ciğer paresi evladını tereddüt etmeden harbe gönderir, ' dönme kuzum' der, 'vatan için orda kal!'. Durup hesap yapmaz. İşte bu nedenle düşmanları onu satın alamaz. Toprağını değil, yaprağını bile alamaz. Hile ve desise ile, ihanet ile canını alabilir ancak. Ne yazık ki bu nedenle de Türk çabuk kandırılır. Gönlünü alırsan Türkün, her şeyini alırsın. Bunu bilen çaşıtları Türkü masada alt eder. Sureti haktan görünür, yar görünür, yaran görünür ve saf kalpli Türkü öyle teslim alır. Evet, kalp ile hareket etmenin riski de budur; fakat kalp ile yapılan her hata hayra çıkar. Çünkü bir işte kulun muradı başka, muradı ilahi başkadır ve fakat kul muradı ilahiye hizmet eder. Kalbin yolları hep doğruya çıkar. Bizim hayır bildiğimizde şer, şer bildiğimizde hayır vardır. Olanlar olması gerekenlerdir. Olanlar olurken herkes niyetinin ve gayesinin hesabını verir ancak. Netice sorulmayacak kula, kalbi ve emeli sorulacak. 'El emel fil amel - Herkesin emeli amelindedir. 'Hatalı amel, hatalı emel içermiyorsa mazurdur, mağfurdur. Yeter ki kalp ile, aşk ile olsun. Aşığın her hali mazurdur. Öyle ki cenneti dahi düşünmeden sadece sahibini düşünür. Ödül için yapmaz, aşk ile yapar işini. Kendini beğendirmek için uğraşmaz, kendi beğenmek için uğraşır; işini, kendi beğenmeden teslim etmez.'
'Türk Tefekkürü' başlıklı manifestonun başında bunlar yazılıydı. Türkmen Bey'i muhterem Devlet Bahçeli rahatsızlanınca, Müslüman Türkün düşmanlarının alayı ortalıkta, alenen cirit atıp, nara çekip, düğün bayram eder gibi göbek atınca bir daha anlıyorsunuz ki 'Türkmen Beyi' Anadolu için, Türkiye için, Avrasya için, İslam alemi için önemli. Türkmen Beyi Türkiye Cumhuriyeti'nin yüzüncü yılında 'Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır' azmi kararlılığında Cumhuriyet'i koruma ve kollamada, özellikle 15 Temmuz sonrası bütün müstevilere, yerli işbirlikçilerine karşı derin millet aklının atanmış kayyumudur. Nasıl İstiklal Marşı TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ' NİN MÜSLÜMANLIĞININ BİR BİDAYETİ, HİDAYETİ, MÜHRÜ, İLAMI, İLANI, TESPİTİ ve TESCİLİ ise; Türkmen Beyi de bütün kaleleri zapt edilmiş bir devletin yeniden 'Ya istiklal, ya ölüm' dediği Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin garantisi, koruyucusu, yol arkadaşıdır.
Rabbim acil şifalar versin. Hastalığının ne olduğunu bilmiyoruz ancak onun nekahet döneminde iken soysuzların, soytarıların ağa babalarının sosyal medyadan yaptıkları düğün-bayram merasimleri bize Türkmen Beyi'nin stratejik önemini, iradi kuvvetini görmemizi bir kere daha sağladı.
Kamusal diplomasisi, stratejik sosyal medya stratejilerini neredeyse her gün kriz yönetim senaryolarında uygulayan ABD'nin tweeti yanlışlıkla beğenmedikleri açıktır. Onların gelecek senaryolarında bölünmüş, parçalanmış bir Türkiye varsa bilin ki o senaryoda Erdoğan da Bahçeli de yoktur. Kızıl elmanın kutalmış çocukları olan bu ikilinin yıllar sonra siyaseten değil Türkün varlık mücadelesi olarak bir araya gelmesi Amerika'nın, FETÖ'nün, FETÖ sevicilerin, ileri karakolların, işbirlikçilerin kolay kolay sindireceği bir olay değildir. Boğazlarında bir lokma öksür öksür geçmez, diyor ya türküde;
Bu nasıl bir derttir dermanı yoktur
Bedenimde değil ruhumda sızı
Görünmez bir yara acısı çoktur.
Saldırıların odağındaki iki parti açısından bu olayı değerlendirelim:
FETÖ'nün saldırılarının en ağırlaştığı dönemde Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine omuz verip hayata geçmesini sağlayan, sistemin işlerliği için desteğini esirgemeyen MHP'ye karşı (BBP'yi unutmamak gerekir) Ak Parti içinde yeminli düşmanlarının varlığı açıktır. Ara sıra değil, devamlı yeminli olarak bu düşmanlığı devam ettiren, çöreklenmiş medya yönetimi, Külliye danışmanları, Ak Parti'de genel başkan yardımcılığı düzeyine çıkmış isimler MHP ile ilişkilerin zarar verdiğini belirtiyorlar. Bunu söylerken ellerinde ölçülebilir/mukayese edilebilir bir veri yok. Son iki seçimi gündeme getirirken, MHP'nin Ak Parti'ye oy kaybettirdiğini ileri sürerek yaptıkları propagandanın Allah'tan millette de, Erdoğan'da da karşılığı yok. Ahmet Davutoğlu'nun 2015 yılı 7 Haziran seçimleri sonrası MHP'siz bir koalisyon hükümeti kurma girişimlerini hatırlarsınız. Ak Parti'nin seçimlerde işbirliği yapacağı ortağına ilişkin HDP'yi, CHP'yi, İyi Parti'yi tercih etmelerinin belli başlı nedenleri var.
Rotası şaşmış bir Türkiye…
Türkmen Bey'i yıllardır Amerika'nın Ankara Büyükelçiliği yetkililerine randevu vermiyor. Partiden kimsenin de bu ilişkiye girmesini istemiyor. Emir kesin. MHP'den ayrılıp tarlada kongre isteyenlerden birinin İsrail ve Amerika elçiliklerini su yolu etmesini saymazsanız ABD etki altında bırakamadığı partinin kapısını açamıyor. Bu nedenle bacadan içeri girmeyi deniyor.
ABD, İsrail şirketleriyle ortaklık yapan Bakü merkezli bir şirketin televizyon kanalı Cumhurbaşkanlığı'ndan akredite olmak için MHP'nin referansını alabilmek için kapıyı defalarca çaldı. Olay araştırıldı, Türkmen Beyi'nin şüpheleri doğrulandı. Bu taleplerin arkasında ABD'nin operasyonu çıktı. Bununla da yetinmediler. Bir süredir MHP içinde adam devşirmeye, parti için karıştırmaya çalışıyorlar. O nedenle 'veliaht' haberleri gibi kişi bazlı operasyonel eylemler, vücut dilini çok iyi kullanan gazeteciler birer ikişer MHP genel merkezine gönderiliyor. 'Ak Parti ile ittifak MHP'ye zarar veriyor' iddialarından tutunda Ak Parti'nin el altından HDP, terörist başı ile ittifak yaptığı haberlerine kadar bir çok iddia var. Osman Öcalan röportajı, İmralı mektubu bunların en somut örneği…Son olarak Yiğit Bulut'un Başkent hastanesine ilişkin attığı Tweet…Cumhuriyet mitinglerinde kürsüde gördüğümüz Bulut'un uzun süredir Külliye'de iki öne bir geri gidişine rağmen Başdanışman olarak konumlanmasını dikkate alırsanız, Külliye kaynaklı bir Bahçeli'nin hastalığına ilişkin bir konum olarak bu konuyu değerlendirebilirsiniz.
MHP tedirginliği en çok FETÖ ilişkilendirilmiş; onların kriptoları, onların siyasi organizasyonlarında bulunuyor. Kurulan FETÖ borsası, KHK'ların kaldırılmasına yönelik baskı MHP üzerinde odaklanıyor. Adalet reformunda MHP'yi zayıflatmak istenileni elde etmek bakımından çok önemli. Çünkü Külliye'de kurulu eski TBMM Başkanları ve Başbakanlardan kurulu Yüksek İstişare Konseyi'nin ilk toplantısı öncesi bir gelişme olayın Külliye'ye kadar vardığını gösteriyor. Aklını, varını yoğunu KHK düzenlemelerine takmış üyelerden biri toplantı öncesi gündemle ilgili öneri getiriyor:
-Cumhurbaşkanı ile görüşmemizde KHK'ları gündeme getirelim.
Kimse destek olmuyor. Eski Başkanlardan biri kerhen de olsa 'Olabilir' cevabını veriyor. Erdoğan'ın karşısına bu konu ile gelince kendisinin direnci biliniyor ancak elinde önemli bir koz var.
-Sayın Bahçeli ile konuşmam lazım !
Evdeki hesapta da çarşıdaki hesapta karışıyor. Bunun için Bahçeli'nin gidebilmesi için her şey yapılmalı…Hastalığı ile ilgili ölüm haberlerinin yapılmasının nedeni de bu…
Ya Ak Parti cephesi… MHP ile ittifaka karşı gelenlerden bir ismi MHP'yi, sayın Bahçeli'yi müdafaa etmesindeki kurduğu cümleler dikkat çekiyor. Semih Yalçın'ın açıktan teşekkür etmesi bu yüzden… Bu arada Ak Parti'nin sinir uçlarını çok iyi bilen Mehmet Metiner'in 'Pensilvanya'nın başkenti Kayseri' sözünün burada ehemmiyeti öne çıkıyor. Metiner, parti içinde halen FETÖ'yü koruma kollama görevinde olan isimlerin varlığını söylüyor. Hatta ve hatta işler o kadar ciddi boyutta ki, Pensilvanya'ya bazı bakanlıkların çalışmaları hakkında rapor gittiği bile konuşuluyor. Metiner Külliye'nin rahatsızlığını bu sözler ile dile getiriyor. Daha önce Melih Gökçek'in Kayseri merkezli bir FETÖ operasyonuna kurban gittiğini belirtmesini de ekleyelim.
Geçenlerde Milli Görüş'e ikinci tırpan operasyonu Has Parti'yi kurarak yapan Numan Kurtulmuş'un Abdülhamit Gül ile ilgili röportajını okuyunca AK Parti'de Erdoğan sonrası hesapların yapılmaya başlandığını daha iyi görebiliyorsunuz.
Ak Parti'de olan biteni bir baba edasıyla izleyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Kızılcahamam istişare toplantısından sonra Bahçeli'ye geçmiş olsun derken 'Refah Partisi' olarak kurduğu cümleler çok önemli.
Erdoğan FETÖ'nün bulaşmadığı organizasyon olarak bildiği inandığı, yaşadığı Refah Parti'sini var eden Milli Görüş kodunda olduğunu ilan ediyor. Yeni siyaset yol haritasına bunu koyuyor. Saadet Partisi'nin hele hele TV 5'in ekranlarında gördüğümüz ekran yüzlerinin temsil ettiği misyonlara baktığımızda Erdoğan'ın ne dediğini gayet iyi anlayabilirsiniz.
Bu nedenle 'Dayan Türkmen Beyi dayan' diyorum. Sağlığı için dua ediyorum. Takdir Allah'ındır. O'nun dediği olur. Biz kandığımız yerden değil kaldığımız yerden yola devam ederiz. Dayan Allah'a güven Allah'a diyerek…