Kişilik, doğuştan getirilen bazı eğilimleri kapsayan, bebeklik döneminden itibaren çevre ile kurulan etkileşim ve bu etkileşim sonucu yaşanılanlarla şekillenir. Kişilik bozukluğu ise ergenlik ya da erken yetişkinlik dönemlerinde ortaya çıkan ve kişilik özelliklerinden biri haline gelen bir rahatsızlıktır.
Kişilik özellikleri toplumsal ve kişisel olarak insanın kendisini algılaması, çevresi ile ilişki kurması ve sahip olduğu düşüncelerle şekillenir. Katı kişilik özelliklerine sahip olma, uyum sağlayamama ya da uyum bozma gibi durumlar kişilik bozukluğu olarak tanımlanır. Kişilik bozukluğunun temel özelliği kişinin kültürüne göre beklenenden önemli ölçüde sapmalar gösteren, devam eden bir iç yaşantı ve davranış örüntüsüdür. Kişilik bozuklukları genellikle ergenlik ya da erken erişkinlik döneminde ortaya çıkar. Kişilik bozuklukları birçok psikiyatrik rahatsızlığın da oluşmasına zemin hazırlayabilmektedir.
Kişilik bozukluklarının neden olduğu kesin olarak bilinmemektedir. Ancak etki eden faktörlerin başında genetik geçiş olduğu düşünülmektedir. Anne – baba ya da çocuğu yetiştiren kişilerin kişilik bozuklukları, çocuklar tarafından kopyalanabilmektedir. Çocukluk döneminde yaşanan duygusal travmalar, ani kayıplar kişilik bozukluklarına yol açabilmektedir.
Kişilik bozukluklarında belirtiler kişi sosyal çevre ile ilişki kurmaya başladığından fark edilir hale gelmektedir. Bu davranışlar bir süre sonra aile ortamında, sosyal çevrede ve iş hayatında kişiyi etkilemeye başlar. Kişilik bozuklukları sadece çevreyle sorunlu ilişkiler olması değildir, kişinin çekingen davranışları, içe kapanıklık durumu da kişilik bozukluğudur.
Kişi bazen yaşadığı problemleri çözmede zorlandığında başkasını suçlama eğilimi gösterebilir, bu da bir tür kişilik bozukluğudur.
Çoklu kişilik bozukluğu ise kişinin hayatını ciddi şekilde etkileyen psikolojik bir rahatsızlıktır. Bir diğer adı zihin bölünmesidir. Bir insanda birden fazla kimlik oluşması durumudur. Kişinin çocukken yaşadığı travmalar sonucu ortaya çıkabilmektedir. Zihin bu travmalardan kendini korumak için bölünmekte ve alter kimlikler oluşturmaktadır. Çoklu kişilik bozukluğuna sahip hastalar; alter kimliklerinin birbirleriyle konuştuklarını duyarlar. Bu kişilerin duygu durumları, ruh halleri ani değişimler gösterebilir. Unutkanlık ve dalgınlık gibi durumlar yaşanabilir. Kişi sahip olduğu farklı kişiliklere ait sesler duyarak, buna göre eylemlerini gerçekleştirir.
Çoklu kişilik bozukluğu hastalığının görülme sıklığı şizofreni hastalığı ile hemen hemen aynıdır ve bu oran yaklaşık yüzde 1'dir.
Hastalığın belirli bir ilaç tedavisi bulunmamaktadır. Bu hastalığın tedavisi uygun bir psikoterapi yöntemi ile mümkündür. Hasta ile yapılan terapi sırasında semptomların birçoğu ortaya çıkar. Terapiye başlanana kadar kişi alter kişiliklerinden haberdar değildir. Terapi sürecince kişinin sahip olduğu alt kişiliklerle tek tek konuşulur. Terapist bu yöntemle uzun vadede hastanın tüm kişiliklerini bütünleştirmeyi amaçlar.
Yapılan araştırmalar sonucunda; çocukluk döneminde yaşanan ağır travmatik olayların ergenlik döneminde sorunlarla başa çıkma yöntemi olarak bu hastalığı oluşturduğunu göstermiştir. Çocuk yaşadığı sorunlarla başa çıkmak için alt kimlikler oluşturur, zamanla bu durum patolojik bir hal alır. Çocuk yaşadığı travmalardan bir çıkış yolu bulamadığında 'bunları ben yaşamıyorum.' , 'bu yaşanılanlar başkasının başına geliyor.' şeklinde düşünerek ruhsal dengesini korumayı amaçlar. Ancak yaşanan travmalar çok ağır, tekrarlayan ve çocuğun şefkatine gereksinim duyduğu aile bireylerinden kaynaklanıyorsa, bu savunma zamanla yerleşir.
Kişilik bozukluğunun tedavi edilmemesi durumunda durumun daha kötüye gidebileceği göz önüne alınmalıdır. Kişilik bozukluğuna sahip olan kişiler ilerleyen dönemlerinde alkol ya da uyuşturucu kullanabilir, şiddete meyilli olabilir, kendine veya çevresindeki insanlara zarar verebilirler.