Kaygı bozukluğu, sosyal ya da mesleki alanlarda sorunlara ya da hastada belirgin strese neden olan, bazen psikolojik kökenli ağrıların eşlik ettiği yaygın endişe hali olarak tanımlanmıştır.
Aslında hayat koşuşturmacası içinde kaygılanmak son derece normaldir. Hepimiz iş, aile hayatı, çocuklar ve sosyal çevremizde yaşanılan olaylar konusunda kaygı hissederiz. Kaygı denilen kavram yaşanabilecek zorluklar karşısında bizi duruma hazırlar ve hızlı karar vermemize yardımcı olur. Baş edilebilir düzeyde kaygı duymak zararsızdır. Ancak somut bir neden yokken endişe hissine kapılmak ve bunu kontrol altına alamamak kişiye zarar vermeye başlar. Bu kişiler kaygılarının yersiz olduğunu bilseler bile bunu engelleyemezler. Duygusal olarak kötüye odaklı, gergin, sinirli ve huzursuz bir durum sergilerler. Fiziksel olarak ise bu bireylerde terleme, aşırı tuvalete gitme ihtiyacı, çarpıntı, baş ağrısı ve uykusuzluk gibi durumlar görülür.
Bizlerin genel olarak yetişkinlik döneminde fark ettiğimiz kaygı bozukluklarının temeli çocukluğa dayanmaktadır.
Çocuklarda kaygı bozukluğu bedensel bulgularla kendini gösterebilir. Bunlar karın ağrısı, mide bulantısı, kendini sıkma, terleme gibi durumlardır. Çocuk kaygı durumunda evden çıkmak istememe, okula gitmekten korkma, sosyal etkinliklere katılmama gibi davranışsal farklılıklar gösterebilir. Ayrıca saç çekme, tırnak yeme, dudak ya da yanak içi ısırma, diş sıkma, yüz yolma gibi tekrar edici davranışlar kaygı belirtileridir.
Çocuklar farklı kaygı durumları yaşayabilirler:
1) Genellenmiş Kaygı Bozukluğu: Çocuğun anne babasına bir şey olacağından korkması, hastalanmaktan korkması, eve hırsız girmesinden korkması gibi durumlar buna örnek gösterilebilir. Bu durumda çocukta öfke patlamaları, odaklanma sorunu, okulu reddetme ya da aşırı ders çalışma gibi davranışsal tepkiler ortaya çıkabilir.
2) Panik Bozukluk: Kalp atım hızında artış, terleme, baş dönmesi, nefes alış verişlerde hızlanma gibi bedensel tepkilerle ortaya çıkan korku, kaygı, öfke gibi duygularında eşlik ettiği durumlardır. Bu duyguları yaşayan çocuk rahat olduğu ortamı tercih ederek rahatsızlık duyacağına inandığı ortamlardan kaçmak isteyebilir.
3) Sosyal Kaygı: Çocuğun bulunduğu sosyal ortamda 'herkes bana bakacak, rezil olacağım ya benimle alay ederlerse' gibi düşünceler nedeniyle yoğun endişe yaşaması beraberinde terleme, karın ağrısı, yüz ve kulak kızarması gibi fiziksel sorunların ortaya çıkması durumudur. Bu tür kaygılara sahip olan çocuk sosyal ortamlarda konuşmak yeni kişilerle tanışmaktan kaçınır.
4) Özgül (Spesifik) Fobiler: Çocuğun belirli bir nesne, hayvan ya da durumdan dolayı yoğun endişe ve korku yaşaması halidir. Bu tür korkuları yaşayan çocuk genel olarak korkularına sebep olan durum veya nesneden kaçma eğilimi gösterir. Ağlama, anne veya babaya sarılma sıkça görülen tepkiler arasındadır.
Kaygı bozukluğu yaşayan çocukları anlamak, onların korkularına saygı göstermek küçümsememek çok önemlidir. Anne ve babaların bu tür durumlarda aşırı tepki vermesi kaygıyı arttırır. Aşırı korumacı davranmak çocuğun korktuğu nesne veya durum karşısında güçsüz olduğunu düşünmesini aslında korkularında haklı olduğunu düşünmesini sağlayabilir. Çocuğun cesaret gösterdiği her davranışta onu ödüllendirmek korku ve kaygıları karşısında aslında güçlü olduğunu anlamasını sağlayacaktır.