Çifte Standart'ın Böylesi...

0

KİM olursa olsun hiçbir kimsenin ve hangi gerekçe ile olursa olsun, yine kim olursa olsun bir başka insanın hayatına son verdirmeye hakkı olamaz.

Daha geniş kapsamlı söylemek gerekirse hiç kimsenin yerine koymayacağı canlı bir varlığı ve yanı sıra sözgelişi bir sanat eserini yok etmek, imha etmek gibi bir imtiyazı olamaz. Bunu yapanlar yasaların mümkün kıldığı en ağır şekilde cezalandırılmalıdır.

Tıpkı Hrant Dink'i öldüren ve cinayete azmettirenlerin cezalandırılmasının gerektiği gibi...

CİNAYET eylemi ve "Cani"lik sıfatı Tanrının yarattığı en mükemmel yaratık olan İnsan'a hiç yakışmıyor aslında...

Ne var ki ilkel yapısında varolan yağmacılık, talan ve sömürü güdüsü insanoğlunun aklını vicdanını tutsak ettikçe bu barbarlık sürüp gidecek. Sömürü yalnız ekonomi alanında değil zihinsel ve sosyo/kültürel alanda da sürerek, ötekileştirmelere ve kıyamlara yol açıyor.

İnsan'ın evrim sürecinde nasıl ki biyolojik yapı anlamında Neanderthal insanından Homo Sapiens'e ya da kültürel yapı anlamında çağımız için kullanılan Homo Economicus'a geçildiyse, yine aynı şekilde atlanacak bir evrim halkası ile aklı ve vicdanı hür, ilkellik özelliğinden arınmış "Yeni insan" profili oluşursa eğer, işte o zaman İnsanoğlu alnına yapışmış kara lekeden kurtulacaktır belki...

Çok ender de olsa bunun bir gün gerçekleşebileceğinin umudunu veren yüce ruhlu modellere rastlamak mümkün...

Tıpkı "Eğer savaş vatan savunması için yapılmıyorsa bu cinayettir" diyen, bir ağacın kesilmesine gözyaşları döken Atatürk gibi...

***

KUŞKUSUZ cinayete gerekçe olarak gösterilemez ama Hrant Dink Asala katillerinin kanını döktüğü masum insanların yüreklerde bıraktığı acı yaşanıyorken "Ermeninin temiz kanı Türkün pis kanını temizleyecektir" şeklindeki talihsiz sözleri ile belki de bu yüzden kinlere hedef olmuştu.

Hrant Dink'in seçtiği sözcüklerin doğrudan anlamı o ifadenin başka bir bağlamda söylenmiş olabileceği kuşkusunu yaratmayacak kadar açıktır. Hem insanları ötekileştirmiş hem de bir ulusa saygısızlık etmiştir.

Bir de şöyle bakın: Eğer kamuya mal olmuş bir insanımız Dink'in söyleminin tam tersini yani "Türkün temiz kanı Ermeninin Temiz Kanını temizleyecek" demiş olsaydı içerde ve dışarıdaki soykırım masalcılarının ağzına dolayacakları nasıl tatlı bir lokma olurdu düşünebiliyor musunuz?

                                                                             ***

YILLARDIR özgürlük, laiklik, devrimcilik, çağcıllık adına mücadele verdiği için cinayetlere kurban verdiğimiz yurtsever aydınlarımızın sayısını neredeyse unuttuk artık.

Hrant Dink cinayetine karşı aydınlarımızın gösterdiği tepkiler son derece insani tepkilerdir. Sonuçta bir insanın yaşamına kastedildiği için bunun yadsınması elbette söz konusu olamaz.

Ne var ki, gönül isterdi ki "Hepimiz Ermeniyiz", "Hepimiz Hrant'ız" diye meydanlara dökülen insanlarımız, keşke, Prof. Aksoy, Prof. Tütengil, Doçent Uçok, Prof. Kışlalı Doç. Hablemitoğlu, Uğur Mumcu, Abdi İpekçi gibi özgürlük ve çağdaş değerler adına mücadele ettikleri için katledilen sayılamayacak kadar çok değerlerimiz ve PKK terörünün şehit ettiği insanlarımız için de aynı duyarlığı gösterselerdi.

Bu isimler neredeyse artık unutulmak üzere. Danıştay saldırısını ve öldürülenleri unuttuk. Doç. Bahriye Uçok'un öldürülmesinin üstündeki kabuğun kazılması halinde açığa çıkacak cinayet nedenini, cinayeti adeta kışkırtan ismi unuttuk.

***

UNUTULANLARDAN biri ve şimdi gencecik bedeni Anadolu bozkırının ortasındaki bir kasabanın kabristanında, ruhu göklerde olan henüz 17 yaşında iken PKK terörüne kurban giden Buse Sarıyağ adlı meleği gelin "O Masmavi gözlerini bir an görmek için nelerimi vermezdim ki?" Adını verdiği paylaşım sitesinde yazdığı sözleriyle hatırlayalım:

"Hani bazı şeyler vardır ki anlatmak istersin anlatamazsın, görmek istersin göremezsin, duymak istersin duyamazsın, ulaşmak istersin ulaşamazsın. İşte öyle bir şey bu da... Ama bunları yapabilmek o kadar önemli ve değerlidir ki, senin için vazgeçemezsin bu sevdadan. Peşinden koşarsın hiç yorulmadan. Yolun sonunun uçurum olabileceği ihtimali olsa bile.... Çünkü bir umut vardır içinde. O umut senin gerçeğindir. Yolun sonunu umutla aydınlatırsın. Çünkü sen de o umuda sahiptin ve o umutla aydınlattın yolunu. Sadece umut olamazdı bu... Güven, kararlılık ve bazense bir çift keskin mavi göz... Şu an bunu yazabilmemi, hissettiklerimi rahatlıkla paylaşabilmemi sana borçluyum ve bunun farkındayım.

Şu an en büyük hedefim ne biliyor musun? SANA ULAŞABİLMEK...

Kimi gülüp geçse de buna ben inanıyorum. Mühim olan da bu değil mi zaten? Tıpkı senin bir zamanlar kim ne derse desin inandığın şeyin peşinden gittiğin gibi ben de gideceğim. Çünkü ben senden öğrendim inanmayı, umutla bağlanmayı, kendine güveni ve kararlı olmayı ve bunları yaparken senin aydınlattığın yolda kim ne dersin sapmadan, başım dik bir şekilde yürüyeceğim. Çünkü ben senin önderliğinde yetişen Türk evladıyım...

Ve zorda kalırsam muhtaç olduğum kudretin damarlarımdaki asil kanda mevcut olduğunun farkındayım..."

Başka bir şey söylemeye gerek var mı?