CHP’nin Valsi  veya Mustafa Kemal’in Kürtleri

Partiler (bir kaçı hariç) HDP'ye yaklaşıyor, işbirliği yapmaya hazırlanıyor. Ancak görülüyor ki birinciliği de CHP'ye vermişler. Hatta oyun kuruculuğu, kazanımları CHP'ye havale etmişler.

Kemal Kılıçdaroğlu'nun tartışılmaya devam eden Diyarbakır ziyareti sıradan bir siyasi faaliyetin dışında bir süredir Türkiye'deki siyasi ve toplumsal olaylara karşı sarraf titizliği ile hazırlanan algı yönetiminin yeni ürünü.

CHP Cumhur ittifakı bileşenlerinin bütün propagandasına karşı HDP'den vaz geçmiyor. İşin aslına bakarsanız İyi Parti ve Demokrat Parti dışında güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş deklarasyonu yayınlayan partilerden hiç biri HDP ile işbirliğine karşı değil. Saadet ve DEVA'nın ve Gelecek Partisi'nin Güneydoğu ve Doğu illeri değil Kürt kökenli seçmenin yoğun olduğu seçim bölgelerinden yaptığı iş birliği, ciddi ciddi bir ortaklık, diplomasi diliyle stratejik müttefiklik durumunda. Hatta 6 liderin yayınladıkları deklarasyondaki 'Kayyum' başlığı HDP'nin dayatmasının, olmazsa olmazının bir sonucu… Yazının başında dedim ya; 'Kürt oylarında birinciliği de CHP'ye vermişler. Hatta 5 lider tahkimatıyla oyun kuruculuğu, seçim kazanımlarını CHP'ye havale etmişler.

Unutmadan İyi Parti sağın merkezdeki oylarının CHP'ye transfer olmamasındaki son durak. Seçmen ya eski partilerine geri dönecek ya da İyi Parti'de kalacak. Meral Akşener'in Cumhurbaşkanı adayı olmasında partiden gelecek dip dalga partinin geleceğine ilişkin hesapların yapılması anlamına geliyor. En başta büyük kentlerde el oğuşturan CHP var.

Soru şudur: CHP, HDP'nin yerini alır mı ? Yani şartlar 1991 öncesine döner mi ?

Yalnızca sol seçmen değil o dönem ANAP ve DYP'nin bölgedeki etkinliğinin, 1994 yılında Refah Partisi'nin yükselen periyodunu CHP yakalayabilir mi?

Kemal Kılıçdaroğlu'nun Cumhuriyet'i kuran iradenin (1925 uygulamaları) ile 1946'da çok partili siyasi hayata geçişe kadar CHP'nin tek parti döneminde uygulamalarına yönelik helalleşme ile başlayan süreç geleneksel 'Kürt sorunu' pilavının yeniden ısıtılmasına neden oldu.

'Kürt Sorununu çözeceğim' diyen Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanı Erdoğan'a gönderdiği mektup kadar HDP'nin değişen seçmen profiline gönderdiği mavi boncuklar bir çok tartışmayı beraberinde getirdi.

İşin ilginç yanı CHP'nin ulusalcılarını saymazsanız CHP yönetiminin HDP'leşme sürecinin alt yapısı hazır durumda. Hatırlarsınız CHP Ulusal Birlik Hareketi adına Yılmaz Ateş, helalleşme ile ilgili 'Sayın Kılıçdaroğlu'nun ortaya çıkıp 'CHP'nin geçmişte pek çok topluluğu mağdur ettiğini, özür dileyerek helallik isteyeceği' sözleri, başta Atatürk olmak üzere İnönü, Ecevit ve Baykal'ın şahıslarında Türkiye Cumhuriyeti'ni 'sanık' sandalyesine oturtmak demektir. Terör örgütlerini mazlum, bu milleti zalim göstermedikleri için mi suçludurlar? Türkiye Cumhuriyeti Devleti, varlığını sürdürdüğü için mi suçludur?' sorusunu sormuştu.

Bir süredir bölgeye ilişkin analizlerimi paylaşıyorum. BBNTÜRK'de yaptığım Politik Adam programında bölgenin önde gelen isimlerinden AK Partili Orhan Miroğlu'da, Yasin Aktay, Metin Külünk'ün bölgeye ilişkin analizlerine baktığımızda AK Parti'nin yönetimsel bir krizle karşı karşıya olduğu anlaşılmaktadır.

Ak Parti yönetiminin Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgesindeki il başkanlıklarını rehabilite etmesi, kayyum olarak atanan kamu görevlileriyle çekişmelerini krize çevirmenin önüne geçmesi gerekirken yalnız ve yalnızca 'yola devam' demektedir.

Demek ki CHP, HDP ile kuracağı stratejik ortaklıkla, tabana yönelmenin yanında Ak Parti'nin boşalttığı alanı da dolduracaktır.

Eskiden bu yana bölge seçmeninin dindarlığı üzerinden siyaset güden siyasi partilerin giderek etkinliklerini kaptırdıkları son kamuoyu araştırmalarında da görünüyor. Seçmen giderek sekülerleşirken 'laiklik' kavramını özgürlük alanı olarak da görmeye başladığını söylemek mümkün.

Kılıçdaroğlu'nun helalleşme adına sanık sandalyesine oturttuğu Cumhuriyet dönemi özellikle Mustafa Kemal Atatürk bölge halkı için giderek ön plana çıkan kendilerini tariflendirmede, konumlandırmada başvurdukları bir referans noktası olmuştur. Cumhuriyet'e karşı defans değil onunla birlikte yaşama kariyer planlarının içinde yer alıyor.

Cumhur ittifakının özellikle İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun döneminde devletin gücünün güvenlikçi politikalarla, hizmetinin kayyum uygulamalarıyla gösterilmesi bölge halkının ittifak şöyle dursun Ak Parti'ye gelişini/dönüşünü sağlamadı. Kararsız kalan başka başka alanlara yöneldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Diyarbakır anneleri üzerinden Batı dünyasına, batı değerlerine vurgu yapan siyasi partilere 'Batı'ya sesleniyorum, nöbet tutan teröristler olsa Diyarbakır'dan ayrılmazdınız. Tersi olunca ses çıkarmadınız' sözlerinin altını çizmemiz lazım. Terör azaldıkça, tehdit ortadan kalktıkça demokrasi ve özgürlük hava sahası çoğaldıkça terörden muzdarip anne babaların çocukları Ak Parti'ye uzak duruyor.

Yani Kılıçdaroğlu bunları derken CHP mitinglerinde atılan şimdilerde ulusalcıların ortak sloganı haline gelen 'Mustafa Kemal'in askerleriyiz', giderek 'Mustafa Kemal'in Kürtleriyiz' haline geliyor' desek ne dersiniz?

Mehmet Metiner'in köşe yazısında Kılıçdaroğlu'na yönelttiği soru burada dikkat çekmiyor mu ?

'Sizin bahsettiğiniz Kürtler sadece PKK'nın veya HDP'nin Kürtleri ise veya başka bir deyişle sizin makbul Kürtleriniz sadece o kanadın Kürtleri ise söyleyin bilelim.'

Anketlerde CHP çıkmaya, bölge seçmeni üzerinde nüfuzunu arttırmaya başladı. Sosyal medya başta olmak üzere iletişim kananları üzerine kurulan algı yönetimi ve pompalanan popüler kültür orta yaş kuşağına kadar gençleri etkiliyor, yönlendiriyor ve değiştirmeye zorluyor. Bu kesime dayatılan bu yaşam biçimi bir temiz hava sahası olarak sunuluyor.

Anlatacağım o ki; 'çiftlerin birbirine sıkıca tutunup bir nokta çevresinde dönerek dans etmelerine benzer bir şekilde CHP'nin Kürtlerle valsi başlamıştır.

Peki Mustafa Kemal'in Kürtleri'nin yeni dönem inşası ne kadar uzun ömürlü olacak?

Bu inşa isteğini 'imha' olarak bakacak olan 'Cumhur ittifakının karşı atağı nasıl olacak' hep beraber göreceğiz.

Önemli Bir Not:

Yazıma son vermeden önce Milli Eğitim ve Tarım Bakanlıklarında bakan değişimiyle birlikte bürokratlara yönelik operasyonlarda çoğaldı. Bazı bürokratların FETÖ soruşturması kapsamında içeri alınması bazılarına ilişkin bakanlık içinde takibatın sürmesi dikkatlerden kaçmıyor. Adalet Bakanlığı'nda ise daha bir hareketlilik yok

Bu operasyonlar bakan değişimiyle ancak gerçekleşebildi. Bir bakıma görevi devreden bakanlara yönelik koruma ve kollama yakıştırması yapılmasına neden oldu.

Sırada bazı bakanlıkların da olduğu belirtiliyor. Örneğin Gençlik ve Spor Bakanlığı… 15 Temmuz'dan bu yana yapılanlar, yapılmayanlar mercek altında. Buradan iyi kokular gelmiyor…

Bu durumu geçenlerde bir parti kurmayına sorduğumda şunu söyledi:

'Hatır gönülle bakanlığa gelinir de, hatır gönülle bakanlıkta ne kadar kalınır bilmiyorum.'