Çocukluğumdan beri dinlerim. Biz dön baba dönelim… Dönüyom dönemiyom, sonunda bir çıkış yok…Hatırladınız değil mi ? Cem Karaca ne güzel söylüyor:
Bindik bir alamete
Gideyoz kıyamete
Yol dediğin yol gibi
Ulaşmalı bir yere
Biz dön baba dönelim
Geliyoz aynı yere
Bu döngü kısır döngü
Başı varda sonu yok
Dönüyom dönemiyom
Sonunda bir çıkış yok
Bindik bir alamete
Gideyoz kıyamete
Yerel ve genel seçim
Seçin bakalım seçin
Ki dön baba dönelim
Aynı yere gelelim
Çete çeteye çatmış
Çete çete içinde
Battık buruna kadar
Cafer getir peçete
Belki Cafer'in peçete getirmesine gerekli kılan, partiler içinde politik yüzlerin mide bulandıran manevraları… Çete çeteye çatmış/ çete çete içinde…MHP Lideri Bahçeli 'su gibi renksiz ve kokusuz' dediği 15 Temmuz'un siyasi ayağını aradıklarını söyledi. Habertürk Televizyonu ekranlarında Bahçeli siyasetin FETÖ ilişkisi için şunları söylüyordu:
'FETÖ yani paralel devlet yapılanması 8 ayak üzerine gelişmiş. TSK, yargı, eğitim kurumları, basın ve medya, iş çevreleri ve bir de bunların siyaseti olması lazım. Sekizinci ayak siyaset. Onu arıyoruz bizde. Darbe Yurtta Sulh Konseyi olarak TRT'yi ele geçirmiş bildiri okuyorlar. Geçmişte de MBK, MGK gibi. Bunlar geçişlerdir. 15 Temmuz günü televizyonlarda veya ondan evvel Yurtta Sulh Konseyi olduğunu söylüyorsunuz. Askeri ayağı yavaş yavaş ayıklanıyor. Diğerleri nerede? Siyasi partilerden silahlı kuvvetlerdeki, emniyet, yargı, iş hayatındaki ayıklanma yapılmazsa 15 Temmuz'u ileride kutlamak mümkün olabilir.
MHP'deki biliyoruz, tahmin ediyoruz. Nasıl güçlü yapılara sahip olduğunu hissediyoruz. Geçmişte bir olağanüstü kongre talebi oldu. Hangi hakim kime ne yardım yapmışsa şu anda FETÖ'den içeride. Bunlar bir siyasi partinin kongresine neden ilgi gösteriyoruz. Bunlar şimdi çıkmıyorsa, MHP'nin yetki kazanması halinde bunların hepsini çıkarırız. Çaycısı, çorbacısı varsa Amerika'ya kaçan bilim insanı nerede? Abant Toplantıları'nda bildiri sunanlar nerede. FETÖ ile mücadelede devlet bütün bilgilere vakıf oluyor ve bunların üzerine gidiyor. Devletin elindeki bilgiler ne ise bunu çıkartması istiyoruz. FETÖ'yü bir zamanlar sevdiklerine dair şahitliklerimiz var. Birisi Pensilvanya'da birisi Ankara'da, bu sevgiyi nasıl ispat edeceksiniz?'
Bahçeli bunları söylediği günlerde Yeni Çağ gazetesi AK Parti'nin gelecek tasavvuru içinde önemli bir aktör olan ve TBMM'nin 100'üncü yılında Atatürk'ten sonra Makedonya'lı ikinci Mustafa olarak başkanlık makamında oturan Prof. Dr. Mustafa Şentop hakkında 17-25 Aralık sonrası yaptığı bir açıklama ile saldırıya geçti. Denge hesabı üzerine kurulu siyasi üslubu olan Mustafa Şentop'un Milli Görüş bakiyesine ilişkin sağlam bir temel üzerinde durduğunu belirtmek isterim. Nitekim 1990'da İskenderpaşa'ya karşı ilk FETÖ operasyonu yapıldığını keşfeden İstanbul Hukuk Fakültesi öğrencisi Mustafa Şentop idi. Öğrenci evlerini 'Hoca mı, Paşa mı ?' dayatmasıyla ayırmak isteyenlere karşı Şentop'un refleksi beklenmedik bir şekilde olmuştu. Şentop 'Hoca'ya da bağlıyız, Paşa'ya da' diyerek bir grup arkadaşı ile birlikte iki yapıyı da kucaklayan yeni bir öğrenci evi kurmuştu.
Parti içinde gelecek vaad eden ve Recep Tayyip Erdoğan ile takım oyununu sürdüren ikinci isim Süleyman Soylu ise özellikle Saadet ve Güneydoğulu seçmen nazarından yaylım ateşine tutuluyor. Bir parti genel başkanı, Başbakan gibi gittiği yerde coşku ile karşılanıyor. Konuşuyor, konuşuyor…Hani derler ya 'Vurdukça ses geliyor'. Soylu'nun her konuşmasında hedef tahtası değişiyor. Ak Partililer'in 'terör savar' dediği Soylu'nun PKK, HDP, CHP, İYİ Parti'nin ardından son günlerde ki hedefi ise Saadet Partisi… Belediye Meclis üyeliklerine yazılan terör örgütüyle ilintili isimler üzerinden Saadet yönetimine karşı söylemini gittikçe sertleştiriyor.
O cephenin de eli armut toplamıyor hani…Özellikle Güneydoğu'da büyükşehirlerde terör örgütü suçlamasıyla göz altına alınan, suçlanan kadınlara yönelik özel bir uygulama var. Bilirsiniz göz altındayken ayakkabı bağcığından kemere kadar her şey emanete alınır. Son bir yıldır terör örgütü ile alakası olanlara karşı uygulamada özellikle başı örtülü kadınların örtüleri güvenlik nedeniyle (kendisine ve bir başkasına zarar verme endişesi) ile emanete alınarak bone benzeri bir örtü veriliyor. Kıyamet de böyle koparılıyor. Süleyman Soylu üzerinden 'Ak Parti Müslüman kadınların başlarını açıyor' diye özellikle cami cemaatine yönelik propaganda var.. Saldırının iki kaynağı var. HDP ve Saadet Partisi… Batman merkezli başlayan bu fitne bölgeyi giderek kuşatıyor. Süleyman Soylu'yu Külliye nazarında bitirmenin planlarından yalnızca bir tanesi bu…
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 31 Mart seçimlerine yönelik 'A ve B planı' var. Ancak her halükarda Ak Parti ve Bakanlar Kurulu'nda bir revizyon yapacak. Bu seçim öncesi parti içerisinden gelen 'Cumhurbaşkanı miting meydanlarına çıkmasın, oy kaybederiz' yorumlarını duyunca birden 7 Haziran 2015 seçimleri öncesini dönemin Başbakanı ve kamuoyu araştırmalarına hakim bakanının defansını hatırladım. Erdoğan meydanlara çıkarak partinin giderek düşen oyunu yukarı çıkartmış daha sonra kendisine karşı gelen ekibi tasfiye ederken kendisine destek olan Şentop ve Soylu gibi yöneticiler ile yola devam etmişti.
Şimdi Erdoğan neredeyse ilçe ilçe dolaşır oldu. Cumhur ittifakının psikolojik sınırı kim ne derse desin %50'nin üstü…Bu hafta Süleyman Soylu gibi kitleleri coşturan isimler Ankara ve İstanbul'da kamp kuracak. Her ne şartta olursa olsun Ankara ve İstanbul'u düşürmemek istiyor Erdoğan…Bunun için son hafta önemli ifşatlar, olaylarda olacağa benziyor.
Peki olmadı cumhur ittifakı %50'nin altında oy aldı ve büyük şehirlerinden birini kaybetti. Zaten parti içi muhalefetin odaklandığı, çıkış için beklediği olayda bu…
1- Bu iş Erdoğan ile olmuyor
2- Bu iş Ak Parti ile de olmuyor
Yeni yol; yeni parti ve yıpranmamış isimler…Lider hareketi değil kadro hareketi… Bunun için Külliye'nin değimiyle fitnenin merkezi Hamamönü'nde toplantı üzerine toplantı var… Bir dönem hamamlarıyla, gayri müslim oturan sakinleriyle ünlü Hamamönü, temizlenmek isteyenlerin soluğu aldığı semtin adıymış…
Hamamönün'de kimler yok ki ? Bülent Arınç, Nihat Ergün, Suat Kılıç, Hüseyin Çelik, avukatlar, arabulucular, işadamları…Hepsinin büro olarak kullandığı konak tipinde Ankara evi var. Zamanın Altındağ Belediye Başkanı'nın sunduğu lojistik imkan bu…
Yeni partinin lideri kim, kadrosu kimlerden oluşuyor? Gelelim zurnanın zırt dediği yere…Son günlerde kendisini 'Küçük Erbakan' diye piyasaya sürmeye çalışan zatın yaptıklarına bakalım. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Tuna'nın 31 Ekim 2018 tarihinde Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezince (ESAM) düzenlenen 'Dünya Şehircilik Günü ve Başkentin Geleceği' toplantısında Recai Kutan ile poz vererek başlamıştı fotoğraf vermeye… Erbakan Vakfı'nın Erbakan'ı anma toplantısına katıldı. Devamlı olarak İslami siyasete uygun demeç vermeye devam eden zatın Ak Parti ve dolayısıyla Erdoğan'a karşı sicili oldukça kabarık. Fitnesinden çekinilen bir isim olan bu zat dolaylı yeni parti kuruluşunda ekiplerin dar istişare heyetlerinin içinde de değil. Kimse onu görmezlikten gelmiyor ancak kimse de karar mekanizmasının içine almıyor. Nedeni ise 'korku ve bilgi sızdırılması'
Geçenlerde yine bir televizyon kanalında 'AK Parti 2002'deki AK Parti değil. Tayyip Bey 2002'deki Tayyip Bey değil.' diyen zatın yukarıda belirttiğim korku ve bilgi sızdırılması iddiasına örnek olacak sözleri de var:
'Cumhurbaşkanlığı sistemi öyle hale geldi ki her şey size sorulacak. Her şeyin sorumlusu siz olacaksınız. İyi olursa alkışlanacaksınız, kötü olursa sizden şikayet edilecek. Bu sorumlulukları paylaşın. Çok iyi bir diplomasi kadromuz var. Abdullah Bey olur, Davutoğlu olur, Ali Babacan olur, ben olurum veya bir başkası olur' dedim.'
Zat bu sözler ile yeni bir parti kuracak isimlerin blokaja alınmasını istiyor. 'Affetmeyeceğim tek şey AK Parti'nin karşısında başka bir parti kurmaları' sözlerinin akabinde Gül, Davutoğlu ve Babacan'ın ve dolayısıyla kendisinin özel yetkilerle donatılmış görevlere getirilmesini istiyor.
Bilir misiniz bilmem. Davutoğlu'nu bürokrasiye Abdullah Gül getirdi. Hakan Fidan'ı ise Ahmet Davutoğlu…Şimdi Gül ile Davutoğlu'nun arası olmadığı gibi bu zat ile ilgisi de yok. Bitaraf kalmamak için konuştuklarına bakınca 31 Mart sonrası ilk hamlenin Saadet cehanında olacağını Davutoğlu'nun yeni bir kurtarıcı gibi Saadet'e yönlendirileceğini düşünüyorum. Bu nedenle derli toplu, gençlik ve kadın örgütlenmesi olan Milli Görüş'ün Saadet kanadı ilk operasyon alanı…SP'nin seçim propagandasını Ak Parti yolsuzluğu iddiası üzerine kurması ve bu konuda ismi temize çıkmış eski Başbakan olarak Davutoğlu'nun pazarlanması büyük aklın projesi…Tabanda bu nedenle sempati alanı oluşturuluyor. Yeni bir parti için zorlama bir taban oluşturma yerine hazır kıta bir taban üzerine çalışmak daha doğru bir seçim. Zira cennetmekan Erbakan'dan sonra siyaseten kendisine 'hoca' denilen tek isim de Davutoğlu… Bir konu var ki o da Saadet Partisi ve HDP yakınlaşması. Hatırlarsınız 7 Haziran sonrası HDP'yi seçim amaçlı da olsa hükümete taşıyan ve koalisyon kurmak isteyen tek isimdi Davutoğlu… Tabirimi mazur görün. Hedeflenen şu: Karamolla'nın oğlu gidecek Davut'un oğlu gelecek…
Ak Parti içinde birbirini sevmeyen, hoşlanmayan tabir yerinde olursa birbirini 'bir bardak suda boğacak' isimler seçim sonrası ister istemez olağanüstü parti kongresini ve kabine değişikliğini bekleyecekler. Şu anda 5 bakan ile ilgili revizyon talebi var. En önemlisi de ağzına av kanı değmiş, cemaatlerin bazı bakanlara yönelik değişim ve yenileşme isteğinin Külliye'yi bunalmış durumda olması. Yeni dönemde cumhurbaşkanlığı yardımcılığı ikiye çıkıyor. Koordinatör başkan yardımcısı bürokratik değil daha siyasi olacak.
Peki Ak Parti tabanı ne halde? STK'lar burada ilk göze çarpan örgütlenmeler…Kızılay lojistik destekle operasyona karşı operasyon çekerek bir ölçüde rahatladı. Memursen ise birkaç değişiklikle sendika kongrelerini atlatmış durumda…HAK-İŞ cephesinde ise işler oldukça karışık. Çekişmeli bir genel kurul dönemi başlıyor. Ak Parti içinde başlatılmak istenen liderlik mücadelesinin ilk test alanı iki genel başkan adayının yarışacağı HAK-İŞ genel kurulu… Eğer adaylardan biri seçimde genel başkanlığı kazanamaz ise HAK-İŞ ikiye bölünecek. Yani HAK-İŞ içinden yeni bir konfederasyon çıkacak. Sendika örgütlenmeleri, hülle ile gelen sendika başkanları, FETÖ sermayesinin desteklediği delegeler derken emek mücadelesindeki işler bir seçim de sonuçlanacak cinsten değil.
Ne güzel söylemiş Cem Karaca: Çete çeteye çatmış, çete çete içinde.