Çatışmadan Yönetmek

 

Çalışma yaşamı, aynı zamanda doğası gereği ‘çatışma yaşamı’ olarak da bilinir. Yine bildiğimiz bir başka gerçek de, çatışmalar çelişkilerden doğar ve iyi yönetildikleri takdirde gelişmeye neden olurlar. Dünyamız ve çevremizin çatışmalardan yaşanamaz hale geldiği günümüzde çalışma yaşamında çatışmadan yönetmek beceriden öte bir erdem sayılmaktadır. Deneyimlerim, bu gerçeği ifade eden çok sayıda ‘örnek’ sayılabilecek olaylarla doludur.

Yaşadıklarımdan bir olayı önce paylaşmak, sonra değerlendirmek istiyorum.

Kıdemin Önemi
Teftiş Kurullarında ‘kıdem’ göz ardı edilemeyecek unsurlardan biridir. Göz ardı edildiği takdirde iç dengeleri etkileyen, hatta altüst eden çatışmalara tanık olursunuz.

Yöneticiliğini yaptığım bankanın Teftiş Kuruluna, bir boş pozisyon için idari görev talebi geldi. O an için kurulun kıdem dağılımına bakıldığında, benzer kıdeme sahip birden fazla aday var. Kıdem o kadar teftiş geleneğinin bir parçası olmuş ki, performanstan önce ilk akla gelen faktör oluyor. Ancak olayımızda kıdemin yanı sıra performans olarak da ayrım yapmak zor. Fakat bir yönetici olarak karar vermede sizi zorlayıcı faktör ‘kıdem’ gözüküyor.

Madalyonun Diğer Yüzü
Öte yandan teftiş geleneğine karşın içinizdeki yenilikçiliğin, yaratıcılığın ateşi de sizi kavuruyor. Bir yanda değer verdiğiniz, saygı duyduğunuz değerler, diğer yanda çatışma pahasına bu değerlerin önüne geçen bir ‘başkaldırı’ duygusunu içinizde taşıyorsunuz. Bu duygular sizi ‘kolaycı’ çözüm yollarından uzaklaştırıyor. Olay yaratmadan çözüme kolay ulaşamayacağınızı düşünüyorsunuz. Çünkü karar verme sürecinde yalnızsınız. Tek başına omuzlarınızda geleceğin ve çağdaşlığın yükünü birlikte taşır gibisiniz.

Neden Tek Başına
Kendinizi provoke edici bu duygular içinde ‘Neden Tek Başına’ sorusu sizi kendinize getiriyor, ‘ampul’ yanıyor, ortalık aydınlanıyor. Pozisyon tek, aday çok ise, karar alma sürecinde yalnız kalma yerine, paylaşmanın heyecanını yaşamanın daha doğru olacağına karar veriyorsunuz. Teftiş geleneği içinde ‘sıra dışı’ bir karar alıyorsunuz. Fakat karar alma sürecini daha sağlıklı kılacak fırsatları da değerlendirme imkânını elde edeceğinizi hissediyorsunuz. Kıdem, iç dengeler, gelenek, çağdaşlık kaygısı ile önce kendi kendinize bunalım, daha sonra da başkalarıyla çatışma yaratacağınıza, adayların görüşlerini alarak kariyerleriyle ilgili söz sahibi olmasına imkan verdiğinizi görüyorsunuz.

Silahını İlk Çeken ‘Kovboy’
Bu düşünceler içinde söz konusu kariyer fırsatlarını kurul üyeleriyle paylaşıyorsunuz. Paylaştığınız kişilerin yüzleri çeşitli kaygılarla farklı mesajlar verirken, bir kişi tereddütsüz hemen kendini öne atıyor ve göreve talip oluyor. Bu kadar hevesli ve kararlı başka bir kişi de çıkmıyor. Herkese yine bir düşünme süresi bırakıp, karara varmak için üç gün sonra tekrar birlikte olma isteğinizi belirterek toplantıyı bitiriyorsunuz. Üç gün sonra tekrar bir araya geldiğinizde, günlerce içinizde taşıdığınız kaygılardan uzak, yöneticiliğinizin en kolay kararını açıklıyorsunuz. Tahmin ettiğiniz gibi, bir düello benzetmesi yaparsak; olayımızda da silahını ilk çeken kazanıyor.

Kıssadan Hisseler
Sizinle paylaştığım bu olayı yöneticiliğimin ilk yıllarında yaşadım. Yaşadıklarım ve sonuçlarıyla deneyimlerim arasında ayrı bir yeri vardır. Çünkü farklılıkların birlikteliği, paylaşarak yönetim, yeniliklere açık olma, yaratıcılığın dürtülerini pozitif sonuçlara dönüştürmek, kararlılığın önüne geçilemez gücü, sıra dışılığın yönetimi, kültürü anlamak, ayrıntılara önem vermek, sabırlılık, dinlemesini bilmek ve her şeyden önemlisi insanı anlamak, bilmek hususlarında benim için öğretici olmuştur.

Diğer bir öğretici tarafı ise, insanın kendi iç laboratuvarı sayılan bilincinde; düşüncelerini önce olgunlaştırması, sonra kendi dış ortamında paylaşması, çatışmalara fırsat vermeden gelişmeyi sağlamaya temel oluşturmaktadır.

Dün yaşadıklarıma bugün de ekleyeceklerim var, bunları sizlerle paylaşmak istiyorum.
Çatışmadan birlikte yaşamak yüreğimizde sevginin, birbirimize saygının varlığına bağlıdır.

İşin püf noktası; günün problemleri arasında sıkışıp kalmak, mazeret üretmek değil, marifet üretmek için hayallerinizden güç almak, umutlarınızla yol almaktır.

Bayram haftasındayız. Bir bayramı daha birlikte yaşıyoruz.

İçinde bulunduğumuz koşullar ne olursa olsun gelecekten sorumlu olduğumuz bilinciyle, hoşgörümüzle içimizde bayramı yaşayalım, birbirimiz için bayram olalım, yaşadığımız gezegeni tüm canlıları ile sevelim, yaşatalım.

Sağlıklı, mutlu ve umutlu bir gelecek dileğiyle bayramınızı kutluyorum.