Her yılın bütçe kanununda öngörülen bütçe dengesiyle (gelir gider farkı) yıl sonunda gerçekleşen bütçe dengesi kıyaslandığında ortaya çıkan olumlu veya olumsuz sapmaların çeşitli nedenleri vardır. Bu farklılıklar, bütçe hazırlanırken yapılan tahminlerin iyimser veya ihtiyatlı olmasından kaynaklanabileceği gibi, öngörü yetersizliğinden, olağan dışı iç ve dış ekonomik ve siyasi gelişmelerden de kaynaklanabilir.
Temel ekonomik göstergelerin en önemlilerinden biri olan ve güncel ekonomi gündeminde her zaman yer bulan bütçe dengesi hem ülke ekonomilerinin performansının bir sonucu hem de ülke ekonomilerini etkileyen özelliğiyle çift yönlü bir ekonomik değişkendir. Genel olarak bütçelerin fazla vermesi olumlu bir ekonomik göstergedir. Ancak gerekli durumlarda veya ekonomik ve sosyal zorunluluklarda; bir süreç dahilinde kontrollü bir bütçe açığının ekonomik ve sosyal yaşama katkı vermesi de mümkündür.
Ülkemizin yüz yıllık bütçe dengesinin sayısal performansı irdelendiğinde her dönemin sosyal, siyasi ve ekonomik yaşamına ilişkin rasyonel çıkarımlar yapmak ve geleceğe ilişkin olarak bu bulgulardan yararlanmak faydalı olacaktır. Bu bağlamda bütçenin hazırlanmasında ve uygulanmasında Devlet Planlama Teşkilatı ile birlikte uzun yıllar görevli ve yetkili olan ancak daha sonra söz konusu bütçe işlevleri başka kurumlara devredilen ve kapatılan Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğünün geçmişteki yayınları ve diğer bütçe dokümanları incelendiğinde; dikkat çeken bazı yılları, dönemleri, bütçe performanslarını ve öngörülerdeki başarı derecesini görmek mümkün olup, bunları aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.
Söz konusu yüz yıllık dönemde bütçe 73 yıl açık vermiş, 27 yıl ise fazla vermiştir. Yüz yıllık bu dönemde 84 yıl bütçenin açık vermesi öngörülmüş olmasına rağmen bütçe 69 yıl açık, 15 yıl ise fazla vermiştir. Anılan dönemde 13 yıl bütçenin fazla vermesi öngörülmüş ise de bütçe bu dönemde 11 yıl fazla, 2 yıl ise açık vermiştir. Bu süreçte 1936, 1972 ve 1997 yıllarında ise bütçenin denk olması öngörülmüş olmasına rağmen bütçe sadece 1936 yılında fazla, 1972 ve 1997 yıllarında açık vermiştir. Bütçe fazlası öngörülen ve bütçe fazlası gerçekleşen en son yıl ise 1963 yılı olmuştur. Bütçe öngörü ve sapmalarının en son örneği ise 1970 yılında gerçekleşmiş, bu yıl bütçe açığı öngörülmesine rağmen bütçe fazla vermiştir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk bütçesi olan 1924 yılı bütçesi bütçe fazlası vermiştir. Aralıksız olarak bütçenin açık vermediği beş yıllık dönemler ise 1926-1930 ve 1934-1938 yıllarında gerçekleşmiş, 1940-1943 ve 1945-1948 dönemleri ise aralıksız olarak bütçe açığı vermeyen 4 yıllık dönemler olarak kayıtlara geçmiştir. 1934-1948 yıllarını kapsayan 15 yıllık dönem ise 1939 ve 1944 yıllarındaki cüzi bütçe açığı dikkate alınmadığında bütçe dengesi performansının uzun süre korunduğu bir dönem olmuştur (Bu dönemin İkinci Dünya Savaşı’na denk gelmesi de ilginç diğer bir boyuttur).
Bütçe dengesinin (özellikle bütçe açığının) GSYH içindeki payı önemli bir gösterge olmakla birlikte yıllar içinde GSYH hesaplamalarındaki çeşitli değişikliklerin uzun dönem kıyaslamaları açısından bazı zorluklar yarattığı da bilinmektedir. Bütçedeki gerçekleşmelere bütçedeki gelirlerin giderleri karşılama oranı açısından bakıldığında 1941 yılı yüzde 115 oranıyla en yüksek bütçe performansının, ekonomik krizin yaşandığı 2001 yılı ise yüzde 64 ile en düşük bütçe performansının gerçekleştiği yıl olmuştur. Son yirmi yıl dikkate alındığında ise bütçedeki gelirlerin giderleri karşılama oranının en yüksek 2006 yılında yüzde 97,4, en düşük oranın ise 2023 yılında yüzde 79 olarak gerçekleştiği görülmektedir. Bütçe dengesine ilişkin bu sayısal görüntüde; gerçekleşen bütçe açığı olarak görülen birçok yıldaki bütçe gelirlerinin bütçe giderlerini karşılama oranının yüzde 90 ile yüzde 99 arasında olduğu dikkate alındığında bu yılların (43 yıl) bütçe açığı olarak görünmesine rağmen bütçe performansı açısından çok başarısız yıllar olduğunu da söylemek mümkün değildir.
Bu uzun süreç içinde bütçe sistematiğinde, tasnifinde, bütçe kapsamındaki kurum ve kuruluşlarda ve bütçeyi ilgilendiren çeşitli hususlarda değişiklikler olmuş, Devlet bütçesi süreç içinde değişik adlarla tanımlanmış, genel bütçe, katma bütçe ve bunların toplamını ifade eden konsolide bütçe uygulamasına 2006 yılında son verilmiş ve bu yıldan itibaren genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin, özel bütçeli idarelerin ve düzenleyici ve denetleyici kurumların bütçelerinin birlikte yer aldığı merkezi yönetim bütçesi uygulamasına geçilmiştir. Öte yandan, 1986 yılından itibaren borç ana para hasılatı ile borç ödemeleri bütçe dışında izlenmeye başlanmış ve bütçede sadece borç faizleri bir bütçe gideri olarak yer almaya devam etmiştir. Dolayısıyla, bütçeleri yıl bazında analiz ederken bu ve benzeri teknik hususlar ile değişiklikleri, o yılın bütçe kanununu, yürürlüğe giren ve mali hükümler taşıyan diğer mevzuatı, her yıla ilişkin iç ve dış ekonomik şartları ve siyasi gelişmeleri de dikkate almak gerekmektedir.