Birinin ‘Leyla’sı ya da ‘Mecnun’u olabilmek

'Mende mecnun'dan füzun aşıklık istidadı var

aşık-ı sadık menem, mecnun'un ancak adı var.' (Fuzûlî)

Herkes bu hayata bir imza atmak bir iz bırakmak ister. Kimisinin tek derdi, geçimdir, kimisinin tek derdi sevgisizlik. Kimisi birbirinin aynısıdır, kimisi birbirinden olabildiğince uzak. Kimi anne, kimi baba, kimi sevgili, eş, dost, arkadaş, bir tanıdık. Diğeri öbürünün sevdiği, sevmediği, uzak akrabası, akraba olmadığı, yakını, uzağı, terk ettiği, heyecanının bittiği... Kimisinin hoş çakalı kimisinin elvedasıdır...

Ama birinin Leyla'sı ve Mecnun'u olmak. İşte o sanıldığı gibi hiç de kolay değildir.

Neden diye soracak olursanız... Çünkü; bazı insanlar zorluk sevmez. Her şey kolay olsun, hiç zorluk yaşanmasın, elim kirlenmesin isterler. Aşkı belki layıkı ile yaşarlar ama ne Mecnun olma mertebesine erişir ne de Leyla sıfatını hak ederler.

Şöyle ki; uzaklara dalarsınız. Perişan halde, umudunuzu yitirmişsinizdir. Bir anda uzaktan bir şeyin size parıldadığını ve gözünüzü aldığını görürsünüz. Heyecanlanırsınız. Umutsuzluğunuz, bir anda umuda dönüşür. Yaklaşırsınız, yaklaştıkça kalp ritimlerinizde hızlanma, karın boşluğunuzda bir karıncalanma hissedersiniz. Bakarsınız, baktıkça kalabalıklaşırsınız... İçiniz bir festival alanı gibidir. O şeye baktıkça yabancılığınız gider, ona alışırsınız. Baktığınız o şey 'gül'dür. İçinizde yeşerttiğiniz bir güldür o. Ve siz ona bakmaya doyamazsınız. Yanına yaklaşıp koklarsınız. Çok güzel kokar. Onu çok seversiniz. Hep koklamak ister, gel zaman git zaman onu sevmeye hep devam edersiniz. Ama unuttuğunuz bir şey vardır. Onu seversiniz ama ona su vermezsiniz. Ona rağmen ondan hep güzel kokmasını ve güzel görünmesini istersiniz. Bunları yapmayınca da onu koparmaya çalışır ellerinize dikenlerini batırdığını görürsünüz. Parmaklarınızı kanatır bu dikenler. İşte tam o sırada ondan vazgeçersiniz. Bir daha yanına bile yaklaşmazsınız. Halbuki, gülü seven dikenine katlanmaz mıydı? Ya da Çöller aşılmaz mıydı gülü koklamak için? Dağlar delinmez miydi bir kez daha görebilmek için? Bir diken uğruna, heba edilir miydi gerçek sevgi? Leyla olmasa Mecnun, Mecnun olmasa Leyla olur muydu hiç? Belki de gülü koparmaya çalışan o kişi de Mecnun olma istidadı yoktu.

Mecnun ki, öyle güzel öyle Mecnun gibi sevmişti ki Leyla'yı... Leyla yıllar sonra ona kavuşmak için geldiğinde ondan vazgeçmeyi bilecek kadar. Sevgisi tamamen içsel ve ruhani boyuttaydı. Bir insan ne kadar çok sevilebilirse o kadar sevmiş, her zorluğa göğüs gererek aşkını içinde bir ağaç gibi yeşertmişti. Çöllerde susuz ve kimsesiz kalsa da, aşkına kavuşmak için her şartta savaşmış ve mecnun olmuştu. Aşka aşıktı. Bu aşk onu Mecnunluk mertebesine ulaştırmıştı.

Sonunda ise Leyla, Mecnun'a olan aşkından ve ızdırabından ölmüş ve bunu gören Mecnun onun mezarı başında Leyla'sı ile aynı kaderi paylaşarak canını ve kalbini ebediyete, belki de ebediyen 'Leyla'sına teslim etmişti.

Ne kötüdür ki, Mecnunluk ve Leylalık istidadına ulaşamayanlara...