Bir uyurgezerin hayali

Yatağından kalktı uyurgezer. Düş kırıklıklarını koyduğu masaya doğru baktı. Hepsinin yok olduğunu gördü. İçini saran o yakıcı ve bilinmez his yine gelip kendisini buldu. Kalbindeki boşluk günden güne büyüyor ve bu kocaman boşluk onu sevdiği her şeyden koparıyordu. Yarattığı mutlulukların tümünü çöpe atıp yeni bir diyara yepyeni duygularla göç etmek, yeniden hayata ve sevdiği şeylere tutunmak istiyordu. Bir türlü bu sonsuz uykudan ve kabuslardan kurtulamıyordu. Uyanır gibi oldu sonsuz uykudan. Derin azap ve ona işkence eden bu uyku yine galip geldi. Başaramadı. Başaramıyordu. Gecelerce, günlerce yarı uyanık ve yarı uykulu halde gökyüzüne bakardı. Biraz olsun acılarını unutmak için. Her dolunay gecesi arada bir kendine gelir ve ışığıyla ona yardım ettiği için teşekkürlerini sunardı. Güzel bir hayali vardı uyurgezerin. Aya çıkmak... İşte o zaman bu azaptan kurtulabilirdi. O bir uyurgezerdi ve bedenine her şeyi yaptırabilirdi. Daha önce bu aklına gelmemişti. Balkona çıktı ve henüz hilal şeklini almış aya göz ucuyla baktı. Gözleri kamaşmıştı. Dolunay değildi elbet ama onu barındıracak yere sahipti. Kollarını açarak gökyüzüne adım attı. Gözlerini alan bir parlaklık ona eşlik ediyordu. Hayatını zindan eden bu hastalık artık kişiliği olmuştu. Ondan kopamıyordu. Ama hiç bu kadar da mutlu hissetmemişti kendini. Gözlerini araladı ve gökyüzünde olduğunu fark etti. Ve uyurgezer kendini ay'a doğru giderken buldu. Sonunda hayatını alt üst eden bu hastalık onu en güzel hayaline kavuşturmuştu. Elini kalbine koydu, yarı uyanık olmasına rağmen onu hissedebiliyordu. Farklı bir duyguydu bu. Yıllar sonra ilk kez belki. Uyurgezer her gün Ay'a sevgisini ve minnetlerini sundu. Neredeyse her gün ziyaretine gidip kendini kabuslarından arındırıyordu. Kendisini ve ruhunu ay ışığıyla yıkayıp geçmişinde kalan acı hatıraları belleğinden silip atıyordu.