Bir umut 49 yıl yaşar mı? Bir insan 49 yıl birini bekleyebilir mi? Geri dönmesi imkansız sanılıyorken onu beklememek suç mu? Aşkta suçlu diye bir şey var mı? Gerçek bir hikayeden uyarlanan Kırk Dokuz, Türkiye'nin doğusunda yaşanan askeri zorlukları gündeme getirirken, onların anlatılmayan duygusal hayatlarında bir yolculuğa çıkarıyor okuru.
Zeynep Yavuz'un kaleme aldığı Kırk Dokuz, Destek Yayınları etiketiyle yayımlanan kitabın arka yazısı şöyle:
Geçmişin kırık aynalarından inanması güç hikayeler yansıyor bugüne.
Zeynep Yavuz, gerçek bir hikayeden esinlenerek; bir dönemin toplumsal hafızaya kazınan olaylarını gözler önüne sererken, gerdek gecelerinde ayrılmak zorunda kalan Mahperi ve Alaz ile buluşturuyor okurlarını. Aşkı yıllarca ilmek ilmek ruhuna işleyen bir Anadolu kadınının kırk dokuz yıl umudunu yitirmeden, inancını kaybetmeden bekleyişini bir solukta okuyacaksınız.
Alaz sessizce arkadan takip etmiş, izliyordu sevdiğini. Kadın kaskatı kesilmiş ruhsuzca yürüyordu. 'Gel baştan yazalım bu aşkın kaderini' diyemeyecek kadar gecikmişti. Yaşadığı bu acı, çocukluk sevdası gibi usul usul kanatıyordu yüreğini. Bir yumruk vurdu tam da kalbinin üzerine. Kızdı ve 'Kendine gel!' diye bağırdı içinden defalarca. Sessizce yere oturan sevdiği kadını izlemeye devam etti. Elleriyle yeri kazıyordu kadın. Bir süre sonra elinde parlayan bir şey olduğunu gördü ve kendine zarar verecek endişesiyle biraz daha yaklaştı Alaz. Bir ipe dizili altın penezleri gördü. İşte o an dünyası başına yıkıldı. Nefesi kesildi, dizleri titredi aniden. Hatırladı o kolyeyi. Hayatının en mutlu ve en kötü o gününü çok iyi hatırlıyordu. Yaşadıkları bu hayatı, uzun süredir birbirlerinden uzak olmalarının sebebini anlatmalıydı ve daha fazlasını…